
SUSUŞUM AY BAKIŞI
Ateş olur yalanlarım üzmemek için
Çarpık bacakların birleştiği tüy
Karanlık kuyudur uyanmaz
Tüylenmiş bölümlerde susuşum ay bakışı
Ayıp yoklayışlarından geçin az.
Yüzü görünür kıvrandığı ter içinde
İpekler kaynatır kıvranırım ben
Düzlere her şeyden önce sevinince
Çınar gölgeleri suyun akışı
Koşar gelir beynime yerleşir serince.
İğrenme yok daldır çıkar çukur
Erguvan bir perdenin arkasındayız
Dikilişine yumul sürtele dolsun
Susuşum durgun deniz nakışı
Olmadı iyi sok kan vursun
Öyle demedim ben dur de önüne
Oralardan bakışları döndür
Güneş doğuyor hem yeter çizme
Seherde susuşum dalgın bakışı
Söndü tutmaz bir daha üzülme.
(Türkiye Yazıları, sayı: 10, Ocak 1978, s.19)
ŞİİRİN ÇİLEKEŞ USTALARI
Nakış nakış işlenmiş şiir’in
Kilimleri var dokuma tezgâhında
Yahya Kemal’li bir gökyüzünde
Su seslerini arar bulurum
Ve ansızın gülümser çirkin yüzü Hâşim’in
Gözlerimle şöyle bir dokunurum
Tarancı, Mallarme, Orhan Veli
En yalnız günlerimde serseri
Bir ölüler evine benziyor toplum.
Tzara şaşırmış mıdır ne?
Gerçeklere kulak asmıyor
Aksak bir dille oynuyor Rilke
Döndürmüş başını umuda ve evren’e
Bakıyor toprağın altından Verlaine de,
İnce duyarlıkların iç geçirmeleri
Bırakın diyeceksiniz eskileri
Dağlarca’yı devşirelim Ahmed Arif’le
Öpsün Necatigil yaşamı alnından
İnce, üzgün söylensin evleri.
Kansu, Yaşamı şiir, doğası insan
Neruda’nın gözbebeklerinde türküler
Çığrışırken Lorca’lı bir beşikte
Dağçayı keyfindedir Hasan İzzettin.
Anadolu bir başkadır dilinde Külebi’nin
Cemal Süreya imge toplar ustasından
Yün kokularıyla kaval sesinden
Gürül gürül akıtır güzellikleri.
Olası çiçekler şiir’in içindeki
Adlarını anamadıklarım ve daha niceleri
Tanımazsınız belki Metin Ağabey’i
“Görüşme Yeri”nin ozanı
Bekler voltada Nazım’ı
Güneşli bir öğle üzeri.
(Sayı: 14, Mayıs 1978, s.22)
KAHRIN TÜRKÜLERİ
En buruk şaraptır
İçilir eski bir limanda
Bir akşamüstü göğüne
Asılıp kalan güzle
İçilir şiirli kuytularda
Mavi ve turuncu emzirilmiş
Bir denize uzayan
Gömgök hüzünlerle
Boyuna söz edilir
Balıktan ve şiirden
Ordadır güpegündüz
Sevilir sularda
Ve yurdunun sevdasıyla
Bir dönemi kazıyan
Belküreğidir orda
En buruk şaraptır
İçilir şiirli kuytularda
Ve durmadan çoğalan
Geyikli bir halıdır
Odaların duvarlarında
Başucunda binlerce çınarla
Dürülür acının katmeri
Ve bir dağ köyünde
Dövülür çağla yeşiliyle
Kahrın türküleri
(Sayı: 15, Haziran 1978, s.24)
BİR YOLCULUĞUN ANISINA
Akyar sırtlarından
Kayar bir yıldız
Yıkanır kayalar
Ve bir yolcunun dizlerine
Abanır korku
Kurşun çalımız uzağa
Atılan ve dilim dilim
Üşüyen bir tavşan
Düşürür gölgesini
Kuşkulu bir yüze
Bir kuşluk güneşi
Dönüp duran patikaya
Türküler döşeyen
Ve masmavi gökyüzüyle
Çoktan unutan geceyi
Söğütlerin yanıbaşında
Yatar upuzun
Ve kentlerin yol bükümüne
Şiirler söyleyip
Gurbetler gözeyen
Ey çiğni boncuk
Ve muska
Ve bir yolculuğun anısına
Töreler uyduran
Bir heybeye vurgun
Uçurtmalarda göz göz
Dağbaşları
Ey güzel oyun
Ve dürtüp duran boyuna
Üvendirenin çengelini
Kayar bir yıldız
Saçları has kadife
Ve lepiska
Bir kaynağa
Akyar sırtlarından
(Sayı: 16, Temmuz 1978, s.13)
FAŞİZM VE ÖLÜM
Çok derinlerden yükselir
O sevindirdiği günlerden
Hışırtıyla ve korkulu
Bir konsolun tozunu
Silen ıslak bir bez
Bir kapının hızla
Açılıp kapanışına
Bir saksının gülümseyişi
Ve bir yaz öğlesinde
Titreyen kağnı
O kavga günlerinden
O gözleri kestane
Ve kuytu sokaklarda
Ölmeden önce verdiği sözü
Yazan büyük sulara
Konsolun epeski aynası
Sen ki kardeşlerimin
Güneşsiz loş mahzenlerde
Bilirsin hurdahaş edildiğini
Mahrem yerlerinin
Seğirten bir çocuktur
Şimdi odaların kalabalığı
Ama parmağı kesilmiş
Hırçın bir çocuk
Ve kötü haberlerle dolu
Yağmurdan sonra kekiktir dağlar
Dağlar heybemde sımsıkı
Ve çiğdemler sokulu saçlarına
Severim ben dağları
Dağlar kekiktir sonra
Ve böyle baharlarda
Durur kımıltısız
Durur dudak dudağa
Bir konsolun puslu aynasında
Faşizm ve ölüm
(Sayı: 17, Ağustos 1978, s.8)
BEYİN KANAMASI
Kıskıvrak bir gülüşle
Hep yazların ve denizin
Terkisine bindirdiğim bozkır
Ve hep kırışık bir alınla
Dikilen karşıma
Öldürür beni her gün
Gürültüsü bu kentin
Ve dayanılmaz acılarla
Bu kentin yükünü
Övütür beynimdeki değirmen
Koca ovayı büze büze
Taşar patikalarımızdan
Geniş bulvarların kalabalığı
Ve hurdahaş umutlarla
Bir akşam dönüşü
Bir bardak ada çayı
Ey gözleri papatya
Ve kuşların göğsü
Özlemin dağlara çekilip
Susuşu
Sarkar hevenklere bir yılan
Kıvrım kıvrım ve ipince
Soluğu bir kadın ki solgun
Bir ayın yorgunluğunu
Sırtlayıp götüren
İşte biranda unutulan
Ve çarçabuk yiten
Görüntüler ve anılarla
Her gün vurulan
Bir balyoz beynime
(Sayı: 19, Ekim 1978, s.12)
YUNUS KORAY (KORAY KÜÇÜKEMİROĞLU) KİMDİR?
Şair ve yazar. 25 Ekim 1957, Sülekler / Korkuteli / Antalya doğumlu. Asıl adı Koray Küçükemiroğlu’dur. Yunus Koray K. ve Hayali imzalarını da kullandı. Antalya Cumhuriyet İlkokulu (1969), Antalya Merkez Ortaokulu (1972), Antalya Lisesini (1976) bitirdi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden “İkinci Yeni Hareketinin Türkiye Türkçesinde Yaptığı Biçim Kırmaları” lisans tezi ile (1980) mezun oldu. Edebiyat öğretmeni olarak Balıkesir İvrindi ve Susurluk ile İzmir liselerinde görev yaptı. Yaşamını ve çalışmalarını İzmir’de sürdürdü.
“Beyazı Emziren” adlı ilk şiiri Türk Dili dergisinin Şubat 1977 sayısında, diğer ürünleri 1977’den itibaren Türk Dili, Varlık, Türkiye Yazıları, Yusufçuk, Somut, Oluşum, Milliyet Sanat, Hürriyet Gösteri, Yeni Biçem, Edebiyat ve Eleştiri, Karşı Edebiyat, Yeni Sesimiz, Saçak, The New Renaissance (ABD) vd. dergilerde yer aldı. Şair, yazar ve karikatürcüler üzerine yazdığı “porte şiirler”in bir bölümü Gül/Diken dergisinde yer aldı. 1976’da Antalya Film ve Sanat Şenliği (1976), 1979’da Hasan Tahsin Derneği, 1984’te Sanat Rehberi Dergisi, 1986’da Akademi Kitabevi, 1987’de Temmuz dergisi, 1990’da Yunus Nadi, 1991’de Mavi Derinlik, 1995’te Sabri Altınel (ikincilik) ve Ali Rıza Ertan şiir ödüllerini aldı. Edebiyatçılar Derneği (Genel Yönetim Kurulu) üyesidir.
“Yunus Koray şiirinin en belirgin özelliği bütünselliktir. Yaşamı bütünsel olarak ele alır. Toplumsal, siyasi, ekonomik yanlarıyla, insanla, insanlararası ilişkilerle, gelenek, örf ve âdetlerle, dinle, tarihsel, toplumsal boyutlarıyla, geçmişiyle, hatta geleceğiyle bir bütün vardır karşımızda. Bu anlamıyla sosyolojik bir şiirdir Yunus Koray şiiri.
“Diğer açıdan, dilsel bir şölendir. Şiir dille yazılıyorsa, şiir dili kurarak başarıyor. Yükte hafif, çünkü gerçekten dile bindirilen gereksiz bir ağırlık yok. Çerden çöpten tamamen arınmış, anlam katmanlarıyla donatılmış bir tür arı dil. Bu yüzden de pahada ağır. Neredeyse her sözcük özenle seçilmiş, yoğunlaştırılmış; bir elmas gibi. (…)
“Yunus Koray şiirinde, çarpıcı imgelerin yalın bir dille verilişi, imgesel yapıyı çok daha güçlendiriyor. Açıkçası imge ‘‘geliyorum’’ demiyor. Usulca geliyor, vuruyor ve bekliyor. Bu anlamda bir vur-kaç tekniği de değil. Okuru altüst etmiyor, dağıtmıyor. Sarsıyor ve bırakıyor. Derinden etkileyen, kolay kurtulanamayacak bir sarsıntı yaratıyor.” (Altay Öktem)
YUNUS KORAY'IN ESERLERİ (Şiir):
Yaşamı Yargılayan Şiirler (1987), Devlet ve Patika (1993), Karşı Kitap (1997).
KAYNAK: Veysel Öngören / Yaşamı Yargılayan Şiirler (Yeni Düşün, Temmuz 1987), İbrahim Oluklu / 80’li Yılların Şiiri Üstüne Yunus Koray’a Sorular (Karşı, Aralık 1993), M. Yaşar Bilen / Devlet ve Patika (Varlık, Ekim 1995), Şükran Kurdakul / Yaşasın Edebiyat (Cumhuriyet, 30.10.1995) - Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Yunus Koray’la Söyleşi (Dönemeç, Aralık 1996), Mehmet Mümtaz Tuzcu / Şiirin ve Patika’nın Şairi Yunus Koray - Altay Öktem / Şiir Bağışlamaz!.. - Mehmet Sadık Kırımlı / Şiirin Özünden Doğdu O… - Halil Şahan / Toprağını Yazan Şair (Cumhuriyet Kitap, 16.11.2000), TBE Ansiklopedisi (2001), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).
Gerçekedebiyat.com