Okuduklarınızı CIA el atmadan önceki özgün haliyle anlayabiliyor musunuz? / Mutluhan İzmir
İş savaşı kazanmakla bitmiyor artık. 100 yıl öncesine kadar savaş zamanında cephede toplanmış olan köylüler savaş bittiğinde köylerine çekilir ve her zamanki yaşamlarını sürdürmeye devam ederlerdi.
Meydan savaşı biçiminde geçen savaşlar, savaşan tarafların yönetici seçkinlerinin ve orduya katılmış olan gençlerin dışında, kendi ekonomik ve ideolojik alanında kapalı biçimde yaşayan ve nüfusun % 98'ini oluşturan köy halkının yaşam biçimini pek etkilemeden geçer giderdi.
Şimdilerde savaş sonrası çok büyük önem kazandı. Artık Türkiye’de bile halkın %75’inden fazlası şehirlerde üretimden uzak, bağımlı biçimde yaşıyor. Artık savaşı kazandıktan sonra ele geçirilen alandaki halkın ideolojik dünyasına hakim olabilmek çok büyük bir önem taşıyor. Savaş alanının galibi eğer bunu başaramazsa kazandığı zafer bir "Pirus Zaferi" olacaktır ve kazandığını sandığı topraklardaki halk kontrolünden çıkacaktır.
Zaferi kalıcı kılmak için ele geçirilen coğrafyadaki ekonomik ve ideolojik etkinliği kontrol altında tutmak zorunludur.
Ekonomik etkinliği kontrol altında tutmak birinci koşuldur çünkü insanın yapısı, kendisini besleyen ve koruyan kişinin düşüncelerini ezberlemeye yatkındır. (https://www.youtube.com/watch?v=lLRXwsD0BpM)
Bu konuda gücünüzü göstermişseniz, insanlar ağzınızdan çıkanı kapmak için tüm dikkatlerini size yöneltirler. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin yaptığı da bundan ibarettir. Parayı Verdi Düdüğü Çaldı- CIA ve Kültürel Soğuk Savaş adlı kitap bu konunun somut örneklerle doludur.
ABD’nin kendisine tehdit olarak gördüğü akımları kendisine uygun hale getirmek için yaptığı faaliyetleri, Fransa’da radikal solun CIA destekli tasfiyesini çok iyi anlatan felsefeci ve siyaset kuramcısı ve Sorbonne Üniversitesi’nde Eleştirel Kuram Atölyesi’ni yöneten Gabriel Rockhill’in 28 Şubat 2017’de The Philosophical Salon’da yayınlanan makalesi oldukça zihin açıcı:
“Gerçek şu ki darbelerden, suikast planlarından, yabancı hükûmetlerin el altından manipüle edilmesinden sorumlu olan CIA yalnızca teorinin gücüne inanmakla kalmamış; bazılarının şimdiye kadar üretilen en çetrefilli ve derin teori olarak gördüğü teoriyi hatmetmeleri için bir grup ajanı görevlendirmiş ve bu iş için önemli miktarda kaynak ayırmış. 1985’te yazılan ilginç bir araştırma makalesi Bilgiye Erişim Özgürlüğü Yasası kapsamında küçük değişikliklerle yayımlandı ve CIA ajanlarının Michel Foucault, Jacques Lacan ve Roland Barthes’ın isimleriyle özdeşleşen karmaşık, uluslararası çapta yankı uyandıran Fransız Kuramı’nı (French Theory) mercek altına aldığı ortaya çıktı. İstihbarat Servisleri kültür ve teoriyi dünyada ABD çıkarlarını korumak için konuşlandırılan en önemli silahlardan biri olarak görüyor.”
Lacan adını duyunca hemen havaya zıplayan bazı arkadaşlarımıza Lacan’ın CIA değişikliğe uğratmadan önceki halini anımsamalarını öneririm. "CIA Lacan’ı" ile yetinip "anti-Lacancılık" yapmak yakışmıyor.
İnsanlara doğruyu anlatmak entelektüellerin, aydınların hele de günümüz Türkiyesi'nde başlıca görevi olmalı.
Mutluhan İzmir
GERCEKEDEBİYAT.COM
YORUMLAR