Son Dakika



Hayallerle aynı kumaştan biçilmişiz, sonu uykuyla biten.

Her yeni bir yıl geldiğinde yeni bir hayalle uykumuzu kaçırmaya çalışıyoruz. Oysa Albert Camus "Umut, hızla koşarken yolun dönemecinde birden yetişen bir kurşunla yere serilivermektir." diyor, tam da yeni yıla yakışan hayallerimize inat.

Yine de biz nedense hep hüznü inkâr ederek yaşamayı seçiyoruz. Hayatın mayası hüzünken hem de. Ne çocukça bir safiyanelik!
Kimilerimiz hep pozitif enerji yollama modasına uyarak evrenden beklentilerini sürdürürken, kimilerimiz de gözlerini acıtacak kadar gerçeğe bakarak var olmayı seçiyor. Yeni zamanlar yeni hayaller getirirken doğanın dengesi malum kendi zıddını da yanında taşıyor.
Zaman bohçasını açıyor kucağımıza usulca ve biz o an fark etmiyoruz olacakları. Belki seziyoruz içten içe; ama bazen kelimeler susmaya daha çok yatkınlaşıyor, yaraşıyor...

Ve biz bekliyoruz. Belki de elimizden başarabileceğimiz daha sahici bir eylem gelmiyordur. Ya da eylemsizlik. Kim bilir?
Zamanın içinden geçiyorken hesap kitap işlerine giriyoruz. Kalana, gidene, geçmişe bakarken elimizde son bakiye ile kalakalıyoruz...

Ne istiyoruz? En zor soru bu. Huzurlu bir uyku mu yoksa dingin bir yaşam mı? Herkesin gözleri başka başka yerlerden bakıyor hayata. Cevapları zor bir kaleydoskopun değişkenliğinde oyalıyor bizi zaman içimizden geçip giderken.

 Hayal kumaşından yeni biçimler kesiyoruz yeni yılın biraz daha yorgun, yıpranmış, bazı yerleri deforme olmuş bedenine uygun. Külkedisinin camdan ayakkabısını almışız elimize, olmayan ayaklar bulmaya çalışıyoruz.

 Plânlarla, kaygılarla, geleceğin bohçasını merak ederek beklemekle oyalanıyorken bir aldatmaca oynuyoruz kendimizle kendimiz arasında. Sanki daha iyi bir hayat sözü verilmişçesine mutluymuş, her şey yolundaymış, şükürler olsun'muşlarla ve güzel düşünelim güzel olsunlarla yaş alıyoruz...

Bir nevi aldatmaca oyunu yani...

 

Ben kendimi şairlerle, yazarlarla aldatmayı seçtim. Sıradan insanların aldatıcılığından daha estetik bulduğumdandır belki de. Her şey de olduğu gibi acının, ayrılığın ve hatta ölümün bile şık ve sade olanını sevdim her zaman.

 Tıpkı Ahmet Erhan'ın Dengeleme şiiri gibi:

Paltomun bir cebine ölümü, bir cebine hayatı koydum
Bir cebine sevinci, bir cebine acıyı
Bana gelişini senin, sonra benden kaçışını
Paltomun bir cebine kahramanlığı, bir cebine korkaklığı koydum
Bir yanına dostlarımı, bir yanına düşmanlarımı…

Ne kadar çok şey var bu dünyada
Nefret edilecek ve sevilecek olan.

Paltomun bir cebine aklımı, bir cebine yüreğimi koydum.
Ancak böyle yürüyebildim.

Ben kendi hayalimden bu paltoyu biçtim.

Bir cebime yazıyı, diğer cebime sevgiyi koydum...

Hepsi hayaldi.

 Mutlu hayaller diliyorum…

Belgin Önal
Gerçek Edebiyat

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)