Son Dakika



Yaz başında adaşım bir dostun gönderdiği linkteki vidoeoyu izlerken ünlü Japon orkestra şefi Seiji Osawa'nın haline pek üzülmüştüm. 85 yaşında ve artık alzheimer hastalığından muzdarip olan Osawa'nın kendisini sahneye ve orada da kürsüye çıkarıp orkestra yönettiren bir başka emekli şef Zubin Mehta'nın yanında, 23 Nisan'da kürsüye çıkarılıp eline baget tutuşturulan bir çocuk gibi görüntülerine insan nasıl üzülmez? Hele, Boston, San Francisco, Berlin gibi orkestraların kürsüsünde âdeta bir Japon kartalı gibi Beethoven senfonileri yönetirken izlediyseniz...

Birkaç gün sonra ise gelen kargodan, gene Seiji Osawa çıkmaz mı? Ama bu kez 10 yıl önceki, bulanmaya başlamadan önceki zihni ve pek çok bilinmeyeni anımsayıp anlattığı bir kitapla... 

ozawa

Japonya'nın uluslararası alanda üne kavuşmuş romancısı Haruki Murakami (d.1949) ile yaptıkları öğleden sonra söyleşilerinden oluşan “Sadece Müzik” başlıklı, iki yazarlı olarak yayımlanmış olan kitabın Türkçede yayımlanmış olması sevindirici.

Drama öğrenimi görmüş, edebiyatta sivrilmeden önce bir caz bar işletmiş, klasik müzikseven ve anlayan Murakami, kitabın ortaya çıkış öyküsünü sunuş bölümünde anlatıyor. Boston Senfoni'nin müzik yönetmenliğini yaptığı yıllarda konserlerine gidip izlediği Ozawa ile rastlantı sonucu tanışmış ve 1986-89 yıllarında Amerikan ellerinde iki Japon olarak arada birkaç kadeh eşliğinde müzik dışı konularda ahbaplık etmişler.

2009 sonunda Ozawa gırtlak kanseri nedeniyle ağır bir ameliyat geçirip müzik etkinliklerini sınırlandırmak ve iyileşmeye öncelik vermek durumunda kalınca, sohbetlerinde daha çok müzik konuşmaya başlamışlar. Ozawa'nın bir anısı üzerine hayli gülüp eğlenince, Murakami, böyle ilginç bilgi ve konuşmaların yitip gitmemesi için sohbetleri kaydetmeyi düşünmüş. Ozawa bu öneriyi kabul edince kitap ortaya çıkmaya başlamış.

murakami

Klasik gazeteci söyleşisi yöntemini kullanmış Murakami. Kayıtları deşifre edip yazıya dökmüş, sonra Ozawa'ya okutarak önerdiği düzeltmeleri yapmış. Murakami “..kendine özgü biçimde Ozawaca konuşuyordu ve bunları Japoncaya yazılı olarak aktarmakta çok zorlandığım zamanlar oldu” diyor. Murakami, Ozawa ile yaşam tarzlarında hayli benzerlikler olduğunu özellikle vurgularken, bunları “ikisinin de yaptıkları işten mutluluk duyduklarını, doymak bilmez bir hevese sahip oluşlarını, inatçı ve sabırlı kişilik yapısına sahip oluşları” biçiminde özetliyor.

Doğal olarak Murakami, edebiyatçı kişiliğinden ödün vermemek için olsa gerek, “.. bu kitap standart bir söyleşi kitabi olmadığı gibi, sözde 'iki ünlünün' karşılıklı sohbeti de değil. Benim bu kitaptan beklediğim yüreğin doğal sesini duymak, tabii ki Bay Ozawa'nın yüreğinin sesi” vurgusunu yapmadan geçemiyor. Zaten “yürek sesi duymak” Murakami'nin olmazsa olmazıdır. Nitekim söyleşiler ilerlerken sadece Ozawa'nın değil, kendi yürek sesini de duyduğunu anlıyoruz.

Ozawa'nın büyük bir içtenlikle anlattıklarının bazıları adeta birer itiraf niteliğinde. Bunların başında da, Japonya'daki öğrenimi sırasında dil öğrenmemiş olmasının Amerika'ya gittiğinde ona yaşattığı güçlükler geliyor. Leonid Bernstein'in yardımcı şefi olarak çalıştığı sırada, “Lenny”nin orkestraya anlattıklarının çoğunu anlamamış olmasını ve benzerlerini kitabın değişik bölümlerinde yineliyor, vurguluyor. Bizim konservatuvarlarda dil öğretimine yeterli önemin verilmemesi, gençlerin de bu konuda yeterince gayret göstermemesi gerçeği karşısında, onlar açısından kitaptan alınacak belki de en büyük ders bu.

Ozawa'nın anlattıkları, Amerika ve Avrupa'daki orkestraların işleyiş biçimi, para kazanma anlayışları hakkında da ilginç örneklerle dolu. Hocası Saito'dan sağlam bir Alman müziği terbiyesi almış olan ve öncelikle bu müzikleri çaldırmak isteyen Ozawa, Fransız besteci Berlioz'dan söz açıldığında Murakami'nin “Boston'da Fransız müziği yapmanızın nedeni sizin istemeniz değil de, plak şirketinin istemesiydi öyle mi?” sorusuna bakın hangi yanıtı veriyor:

Evet,öyle. Dahası orkestra da Fransız müziği yapmak istedi. Fransız müziğiyle 'satış yapmak' istediler. Böylece benim için 'hayatımda ilk kez' diyebileceğim eserleri çaldırdım”.

Örnekleri arttırarak yazıyı uzatmanın anlamı yok. Nasıl olsa ilgi duyanlar kitabı alıp okuyacaklardır.

Kitabı Japonca aslından Prof. Dr. Ali Volkan Erdemir çevirmiş. Erdemir DTCF'nin hem Amerikan, hem Japon Dili ve Edebiyatı bölümlerini ayrı ayrı bitirmiş, daha sonra Japonya'da ihtisas yapmış bir çevirmen. Murakami'nin kitaplarını Türkçeye kazandırmakla ünlendi. Kullandığı Türkçeye , sözcük seçimlerine biraz daha özen göstermeli diye düşünüyorum. Yayınevi'nin, kendi editörü Handan Akdemir'in yanına bu kitap için profesyonel bir müzikçi ve yazar Aydın Büke'yi eklemiş olması son derece isabetli. Bu sayede müzik terimleri ve betimlemeleriyle ilgili herhangi bir yanlışa rastlanmıyor.

Klasik müzikseverler, müzik öğrencileri, orkestra çalgıcıları, şeflik öğrencileri, genç ve yetişkin şeflerin ilgiyle okuyacakları, çok şey öğrenecekleri ve üzerinde düşünülmesi gereken pek çok konu bulacakları bir kitap “Sadece Müzik”Adı geçen müzikleri dinlemek için, okuyucuya bir karekod da sunuluyor.

Kitap, yayınevinin tanıtımda kullandığı “Edebiyatın büyük ustası müziğin bilge maestro’suyla buluşuyor” cümlesini hak ediyor. İlgiyle okudum, yeni bilgiler edindim, tüm müzikseverlere de öneriyorum.

Şefik Kahramankaptan

(Sanattanyansimalar.com)

sadece müzik

 Sadece Müzik, Haruki Murakami / Seiji Ozawa,

Doğan Kitap, İstanbul, Haziran 2021,

13.5 x 19.5 cm, kitap kağıdı, karton kapak, 256 sayfa,

Rafta 43, İnternette 32 TL

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)