Yılbaşı ‘Turkey’ ve hindinin tarihi/ Sultan Su Esen
Türkiye uluslararası adını 'Turkey'den 'Türkiye'ye çevirdi ama pek dinleyen yok. Hindinin anavatanı Türkiye mi?
ABD Başkanı Trump, ülkesindeki et fiyatlarından söz ederken konuyu Türkiye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a getirdi. Beyaz Saray’da konuşan Trump, Türkiye’nin uluslararası toplumda kabul gören, İngilizce “hindi” anlamındaki “Turkey” sözü üzerinden şaka ile karışık gönderme yapması da ilgi çekiciydi! Trump, “Hindi fiyatları yüzde 33 düştü. Ülkede olanlardan bahsetmiyorum. Erdoğan iyi durumda. Beni arayıp ‘Yüzde 33 düşmedim’ demesini istemiyorum” dedi. BM ve uluslararası toplum tarafından kullanılan “Turkey” ifadesi, Türkiye’nin istemi ile Aralık 2021’de “Türkiye” olarak değiştirilmişti. Ancak Türkiye’nin talebini takan yok. Türkiye Turkey olmuştu çoktan. ‘Hindi, kimi Anadolu söyleminde ‘hemen’ anlamını da taşır bildiğim kadarıyla. Ayrıca, Hindi bir zamanlar ‘Türk Kuşu’ diye adlandırılmıştır… Bir varsayıma göre, Amerika’ya göçen Avrupalılar Amerika’da hindiyi görünce Gine tavuğuna çok benzediği için ona Turkey demişler. Böylece hindinin adı Batı’da Turkey olmuş. Bir başka varsayıma göre ise; Türklerin şalvar giyinip başını bağlaması hindi gibi kabarmasından… Amerika’nın hindiye Turkey demesi hoş değil elbette… Peki, bu hindi tarifi için Amerikalılar, İngilizce konuşan diğer topluluklar neden hindiye Turkey diyor? Bu da günümüzde 600 yıllık vazgeçilmez bir hikâye… 1453 yılında İstanbul’u fetheden Osmanlılar, aslen Kuzey Amerikalı olan hindiyi, Batı Afrika üzerinden Avrupa’ya ihraç etmeye başlar. İngilizler daha “Güneşin henüz batmadığı ülke” olmamasına rağmen İngilizler hindiye “Türkiye Horozu / Turkey Cock” adını takınca, ona bağlı topluluklar da ’Turkey’ demeye başlamışlar. Turkey sevdasının Amerika’ya sıçraması uzun soluklu bir başka hikâye… Amerika kıtasını kimin keşfettiği karmaşasına, orada gördükleri hindiye de Turkey demeleri saçma! Portekizli tüccarların Amerika’daki hindileri Avrupa’ya taşıması da bir şeyi değiştirmiyor. Çünkü İngilizler her gördüğü sakallıyı dedeleri sandığı için Hindiye de Turkey adını takar. Dünyanın birçok yerinde ‘Yılbaşı Hindisi’ yemek tarifi başlığı altında mutfakları süsleyecektir! Buna kimileri kızar kimileri sevinir. Şimdi Amerika’da ne ekonomik kriz, ne Ortadoğu, ne de Kongre konuşuluyor. Gündemin önde giden konusu “Turkey and Trump!” Buna Türkiye’deki yabancılar da zaman zaman katılıyor. Örneğin bir arkadaşım beni koşusuna tanıştırırken “..Tırka ..Tırka” demişti de ne dediğini anlayamamıştım. Öbür azınlıklar da her yıl Kasım ayının son perşembe gününde Amerikalıların tek ortak sosyal bayramı olan “Şükran Günü / Thanks Giving Day” kutlanıyor. Perşembe akşamı, Hristiyan, Yahudi, Müslüman, Hindu, ateist her dinden, her dünya görüşünden; beyaz, siyah, sarı; zengin, fakir ama Amerikalı, Şükran Günü’nün hindili sofrasında ailesi ya da dostlarıyla bir araya geliyorlar. Vejetaryenler bile, “Tofurky” adını verdikleri Tofu-Kofi hindilerle sofralarını donatıyor,(Bu-Tofu sözü Türk kadınlarının başına giydiği ‘kofu’muydu acaba?) Şükran Günü haftalarında Amerika’da yaşayan Türklerin özel bir sorunu daha var: Hafta boyunca etraflarındaki Amerikalıların “Turkey” şakalarına katlanıyorlar. Şakalar, Türk takımları ile maç öncesi hep aynı manşetleri atan ucuz İngiliz gazetelerini andırsa da, “Turkey” benzerliği bir tesadüf değil, ilişkili bir isimlendirme olmalı!. Sırf bir kaç espriye konu oluyor diye bu adlandırmaya alınganlık gösterilmesine gerek yok diye düşünüyorum. Ne hindinin kendisinde ne de isminde utanmayı gerektirecek tarihsel ya da kültürel neden yok. Kaldı ki hindi küreselleşmenin ilk gizli kahramanlarından biri sayılır, değil mi? Kimi yerde “ŞAM_BABA”yani “Şame “Şamlı!”dır... “Turkey” Amerikalılar hatta Amerika kıtası için sembolik bir hayvan. Öyle ki, Benjamin Franklin ülkenin ulusal sembolünün “Turkey” olmasını istemişse de “kartal” yarışmada ipi göğüsleyince ABD’nin sembolü KARTAL olmuştur! Türkiye’açısından baktığımızda; Türkçe’de bu hayvana Hindistan’a atıfla “hindi” deniyor. Almanya, Fransa ve İtalya başta olmak üzere birçok ülke de bizim gibi, Hindistan’dan gelen anlamıyla kullanılıyor Aslına bakacak olursak, bu kümes hayvanının gerçekte Hindistan ile bir ilgisi yok. Konuyu çarpıtan kim? Bir sava göre o kişi Kristof Kolomb mu? Kolomb, 1492 yılında Karayıp denizindeki adalara ulaştığında yola çıkış hedefine, yani Hindistan’a geldiğini sanıyordu. Hayatı boyunca bunun yeni bir kıta olduğunu anlayamadı. Bu yeni kıtada karşılaştığı yerlilere ise, Hintli anlamında “Indian” dendi. Bizim Kızılderili dediğimiz insanlara Anglosaksonların bugün bile “Indian / Hintli” demesinin nedeni bu. Karayıp ve Orta Amerika yerlilerinin, o güne kadar ‘Eski Dünya’da bilinmeyen bazı özel gıda kaynakları, Kolomb ve arkadaşlarının hemen dikkatini çekmişti. Mısır, patates, tütün ilk dikkati çeken ürünler olmuştu. Azteklerin “huexoloti” dediği yürüyen kuşlar ise, yerlilerin en önemli protein kaynağıydı. Hindi adı verilen hayvanlar o günlerde de biliniyordu. Yeni Dünya’da gördüğü bitki ve hayvanlardan örnekleri gemisine dolduran Kolomb, İspanya’nın yolunu tuttu. İspanya, bu önemli gıda kaynağını başta düşmanları İngilizler olmak üzere, Mağrip Arapları ve diğer düşmanlar bilmesin diye olağanüstü gizlilik içinde çoğaltmaya başladı. Ancak, kısa yoldan zengin olma hırsıyla İspanyol ve Portekizli gemiciler çoktan, gemilere doldurdukları bu ürünleri, İspanyol donanmasından kaçırabilecekleri tek noktaya, Kuzey Afrika’ya sızdırmayı başardılar. East Carolina Üniversitesi tarih profesörü Larry Tise‘a göre yaklaşık 1520’li yıllarda, Mısır üzerinden Anadolu’ya, dönemin en zengin ülkesi olan Osmanlılara ulaştı. Larry Tise, bazı hindilerin kuzey Afrika yolculuğu sırasında Arabistan’a Etiyopya üzerinden satılmasını da Arapların, hindiyi “Dik Habeş / Habeş horozu” olarak da adlandırmalarına dayandırdı. Anavatanı Amerika olan bir “Corn”a bizim neden “mısır” dediğimiz de ilginçtir. Türkler bu tahılın Mısır üzerinden geldiği için mısır demişler. “Father Orsini” olarak bilinen ünlü İtalyan aşçı Giuseppe Orsini, “İtalyan Mutfağının Sırları” adlı kitabında mısırı, “grano Turco / Türk tahılı” diye anar ki, bu mısırın güzergâhının bizden sonraki durağı konusunda ilginç bir veridir. Larry Tise “16’ncı yüzyılda dünyanın en usta tarımcıları” olarak andığı Anadolu çiftçisinin, hindiyi, kendisine benzer çulluk ve Gine tavuğu ya da Afrika tavuğu olarak adlandırılan benzeri hayvanları yüzyıllardır yetiştirmeleri nedeniyle yadırgamadığını belirtiyor. “Maharetli Anadolu çiftçisi, 20 yıl içinde Amerika göçmeni hindi, mısır ve tütünü yetiştirmede de Eski Dünya’nın bir numarası haline gelmişti. Bu dönemin, Avrupa’daki “Turkish tobacco / Türk tütünü” tutkusunun da başladığı yıllar olması bir rastlantı mıydı yoksa?” diyor. Anlaşılan o ki, 1540’lı yıllar ilk hindilerin, tütünün ve mısırın Anadolu’dan İngiltere’ye ulaştığı yıllar, Varlıklıların sofralarını süsleyen bu yiyecekler, sayıca tavuğu da geride bırakınca, sıradan halkın mutfağına giriyor. Mısır, uzun süre “Turkish maize” olarak anılıyor İngiltere’de. “Tobacco / Tütün” de hala kalite vurgusu olarak “Türk tütünü” unvanını koruyor. Amerika’daki vatanından “huexoloti” olarak ayrılan, gemicilerin Kolombus’un ‘India’sına atıfla Hint tavuğu dediği hindi, İngilizcede o gün bu gündür, geldiği yere, yani Anadolu’ya atfen “Turkey” adıyla anılıyor. Ünlü İngiliz yazar Shakespeare’in 1598 yılında yayımlanan “Kral 4’ncü Henry” kitabındaki ilk cümlesi, “Turkey’s in my pannier / Küfemde hindiler” olmuştu. Bu nedenle de, Bernard Lewis’in, 17’nci yüzyılda Avrupalıların, Osmanlı Sultanlarının giydiği renkli başlıkları hindi başına benzettikleri için hindiye “Turkey” demeye başladığı teorisi bir anlam ifade etmiyor. “Turkey” adını, konuşma dilinden çıkararak resmileştiren ise Amerika’ya ilk ayak basan İngiliz bilim adamı Thomas Harriot’tir. 1586 yılında North Carolina’daki Roanoke adasında, Yeni Dünyanın bitki örtüsü ve hayvan türlerinin kataloğunu yapan Harriot, ‘huexoloti’ lerin kuzeni olan yaban hindilerini görünce, “Turkie cockes and Turkie hennes / Dişi ve erkek Turkie” olarak adlandırıyor. Gördüğü her şeyin Kızılderili dilindeki karşılığını da yazmasına rağmen, sadece ‘Turkey’ de buna gerek görmüyor. Harriot’un kayıtlarında gerçekte Amerika yerlisi olan “Corn / Mısır”a dair ilginç bir not da var. “Corn”un Kızılderili dilindeki karşılığının “pagatowr” olduğunu söylüyor. Bu kelimenin yanına, “Turkie wheat / Türk tahılı” notunu da ekliyor. Minnesota Üniversitesi öğretim üyesi tarihçi Giancarlo Casale‘nin bu konudaki tezi de Larry Tise’in savıyla benzerlik gösteriyor. Casale, kısaca çulluk, Gine tavuğu veya Afrika tavuğunu ilk kez Türklerde gören Avrupalıların bunları “Turkey birds” olarak adlandırdıklarını, Kuzey Amerika’ya geldiklerinde ise, çulluğa benzeyen hindiyi görerek, “Turkey bird / Türk kuşu” dediklerini, bunun da zamanla kısalarak “Turkey” olarak kaldığını savunuyor. Virginia ve Massachusetts’e yerleşen ilk İngilizler, burada yaban hindilerini tarım alanlarının düşmanı olarak buluyor. Gerçekten de bu yaban hindileri orta Amerika’nın “huexoloti” lerinden farklı olarak, ekinleri yiyordu. Yeni kıtada yaşayan yerleşimciler gördükleri yerde bu hayvanları öldürmeye başlıyor. Hem etleri de bildikleri “Turkey” gibi lezzetli değil. Kayıtlara göre 1614 yılında Virginia’ya, 1629 yılında da Massachusetts’e İngiltere’den ilk Türk hindileri getiriliyor. Çok geçmeden bu evcil hindilerin bir özelliği daha keşfediliyor. Tütün yetiştiriciliğine başlayan güney kolonileri Türkiye hindilerinin yaban hindilerinden farklı olarak tütün tarlalarına hiçbir zarar vermediklerini görüyor. Bazı tarihçilere göre, bu hindilere tütünden uzak durma alışkanlığını, Anadolu çiftçisi kazandırıyor. Kolombus’a dönecek olursak, Karşılaştığı kuşun anavatanını Hindistan sanarak “hindi” derken, Anglo Saksonlar da bu kuşun anavatanını Türkiye sandıkları için ‘Turkey” diyorlar. Eee, Nasreddin Hoca da, hindiyi papağana yeğlerken, “o konuşuyorsa bu da düşünür!” dememiş miydi? Hindi işte… Nereden nereye! Kaynakça Cemal Tunçdemir, Hindiye Neden “turkey” diyorlar?, www.america.cabulteni.com. Turkey ile ilgili yazılar. Sultan Su Esen
Gercekedebiyat.com

















YORUMLAR