Son Dakika



Bağımsızlıklarını korumak için kahramanca savaşan bu yiğit insanlar diyarı merak konumdur. Hele Ruslar tarafından öz yurtlarından kovulmaları beni derinden etkilemiştir. 

Batum civarından Anadolu’ya sığınmış bir çok köyden; ancak bir kaçını ziyaret ettim. Osmanlı vapur gönderip aldırmış, ücretsiz köyler kurmuş vergi ve asker almamış. Benim ilçem Ardanuç, Şavşat ve Posof'la aynı boydan olan 1828 de Rus eline düşen Ahıska Türklerinin sürgün hatıralarını, mani türkülerini ve masallarını derleyerek yayımladım.  

Kafkaslara diğer halklara karşı bu merakım sadece Çerkezlerin, Terekeme/ Karapapahların ve Acaralıların yemeklerini derlemekle sınırlı kalmıştır ne yazık ki Artvinli olmam nedeniyle Gürcistan da komşu ülkemiz olduğundan hep gezip görmek istediğim bir ülkeydi. Üç kere Batum’a, üç kerede Ahıska’ya sabah girip akşam çıktık. O zaman paramızın Gürcü larisine göre değerli olduğu için rahat araba tutup yanıma arkadaş alıp gezebiliyordum. Paramızın değeri düşünce zorlandım. Çıldır Aktaş Gümrük kapısından girmek istedim. Orda Türkçe konuşan Ermenileri tanımak hem de Tiflis’e daha yakın yoldan (3,5 saat) gitmek istedim ama başarılı olamadım. Bizim gibi konuşan Urum köylerini de görmek istemiştim.  

Turla, Tiflis’e gitmeye karar verdim. Gece 8 saat yolculuk edip sabah Tiflis gezisi yapılacaktı. O yorgunluğa dayanamazdım ama Tiflis’i görmeyi çok istiyordum. Özellikle Ruslar tarafından ülkemize göç ettirilmek zorunda kalan kahraman savaşçılar ve aşıklar diyarı Borçali’yi görmeyi ve ozanları dinlemeyi çok arzuluyordum. Çok sayıda Karapapah/ Terkeme Türkü yaşamasına rağmen ülkemizde burası az biliniyorlar. Marnevuli eski adı (Sarvan)olan ilçe Borçali bölgesinde. Servan isimli bir tarlamız var, Ardanuç Sakarya köyünde. 

TEREKEMELER

Terekemeler bizim Yörükler gibi koyunculukla uğraşan yaylacılarmış. Ankara da yüksek lisans yaparken tanıştığımız ve problemleri Mahir Damatlar tarafından çözülen Pati kızımız Türklerin açtığı Maarif Mektebinde Marnevuli de öğretmenlik yapıyordu. Bana telefon edip turu iptal etmemi 22 Eylül 2023 tarihinde Cuma günü hareket ediphafta sonunda hemen gelmemi ısrarla istedi. Ben de kabul ettim. Lüks Karadeniz firmasının Kemalpaşa temsilcisi Ramazan Balcıoğlu yerimi ayırttı. Ardanuç-Hopa arası 2,5 saat 200 tl ye geldim. Hopa-Tiflis gidiş 400, geliş 500 tl. Cuma günü saat sabah 10,30 Hopa terminalinde hareket ettik. Büyük valiz aldım içerisine yiyecek ve hediyelik yazma ve havlular ancak koydum. Sınırdan zor geçirirsin dedikleri için fazlada alamadım. Ne kendi kitaplarımdan ne de Gürcüce Kuran getirmeye cesaret edebildim. Sarp sınır kapısına varınca eşyalarımızı elimizle geçirmemizi istediler. Hemen başımızı sardılar valizinizi taşıyalım diye. Kadınlı erkekli yaşlı insanlar. 150 tl. pul harcı yatırıp karşıya geçip otobüsüme bindim. Laz biri vardı gezmeye gidiyorum deyince şaşırdı. Benim yaşlarda değnekli bir kadında ülkemizde bakıcılık yapıyormuş. Memleketine gidiyordu. Zaten arabada yolcu azdı. Batum da da inenler olunca 5-6 kişi kaldık. Oradaki insanlar hep çalışırmış seyahat etme kültürleri yokmuş. Muavinimiz bayandı Türkçesi de Gürcücesi de iyiydi. Rizeli bir Türkle evliymiş. Yan koltukta oturan iki bayan İzmir de bir ailenin yardımcısıymışlar. Türkle evli Gürcü hanım, Türk arkadaşını da alarak memleketini görmeye geliyormuş. Bana rehberlik etti ülkesi hakkında bilgiler verdi. Molada kahve paramı verdi. "Sen hayırlı iş yapmışsın bizim kızlara Ankara'da yardım etmişsin bir kahve söylemişim çok mu?” dedi. Ufak bir kulübede yiyecek bir şeyler satılıyordu. Burası pahalı olur diye koluma girip uzaklaştırdı. Yollarda meyve ve topraktan yapılmış kaplar satılıyordu. Bizde olmayan büyük fıçı gibi toprak kaplarda şarap yapıyormuşlar. 

Batum ve civarının doğası çok güzeldi. Yemyeşil ağaçlarla bezenmişti. Çürüksu ilçesinden Ardanuç’a muhacir olanlar var. Özellikle Fevzi Durmuş yazınca daha iyi öğrendik. O ilçenin şimdiki adı Kobliyeti. Çok görmek istememe rağmen gelirken de giderken de uyumuşum göremedim. 

Gori de Stalin’in müzesi varmış ama Müslüman/ Türk halkına yaptıkları aklıma gelince asla gitmem dedim. Hele sürgün hatırlarını derlediğim Ahıskalı yaşlıların ruhlarını incitmekten korktum. 

Yollarda sürekli çalışma vardı. Yollar kısalacak diyorlardı. Muavin telefonla konuştu yolda durup köylülerin getirdiği balı aldılar. Fazla getirmiş diye konuşunca ben alayım dedim duymadılar. Bir kilodan fazla sınırdan geçirmiyormuşlar. 

Tiflis’e yaklaşınca yeşillik azaldı arazi daha düz oldu. Tabelalar da Gürcüce ve Latin harfleriyle yazılmıştı. Hava kararırken Tiflis’e girdik bir müddet gittik trafik tıkandı. Kolay açılacağını düşündüğüm için rahattım. Tam iki saat ne olacağımızı anlamadan beklemek canımı sıktı. İki kere polis arabası geçti değişen bir şey yok.  

Bakü’ye uçak bileti olan Azeri baba oğul telaşlandı. Polisi arayın yetiştirsin dedim ama olmaz dediler. Otobüs yolu varmış ona giren ceza yiyormuşlar. Şoför o yola geçti çok az ilerledik gene tıkandı. Başka şeride geçti değişen bir şey yok. Acıktık belirsizlikte canımızı sıktı. Muavin gidip yol durumuna baktı. 2. Şerit açıkmış. Gürcü bayan da indi trafik polisliği yaptılar otobüsümüz şerit değiştirdi trafikten kurtulduk. Kraliçe Tamara’nın babası 2. David’in heykeli karşıladı bizi. Sinagog, cami ve kilise yan yanaydı. Hamamların olduğu yerleri ve manastırı seni gezdirsinler dediler. Bir köprüye de şoför aşk köprüsü dedi. 

Ortaçala Terminaline geldik derme çatma bir yerdi. Birkaç terminal varmış. 

Pati’yi beklettiğim için üzüldüm. Saat 10 olurdu 12 saate ancak gelmişiz deme ki. Eski bir taksiye binip Azeri mahallesindeki evine geldik. Bir oda bir mutfaktan oluşan şirin bir yerdi. Bana yatağını verdi kendi de kanepede yattı. Orada çok kahve içme kültürü var. Rengi bizimkinden daha koyu. Kahvaltıda bol tereyağında yapılmış patatesli kartopili borani çok nefisti. Mısır ununun içerisine peynir koyup yağda kızartılmış şekline çadi diyorlar değişikti. Annesinin yaptığı peynir de güzeldi. Annesine üzerinde tespihi de olan seccademi göndermişim. Onda namaz kılıyormuş, bana defalarca teşekkür etti. Paramızı bozdurdum 2500 tl verdim 250 lari aldım. 

Otobüse binip teleferiğin kalktığı meydana geldik. Karşıda kilise ve tarihi yerler vardı. Biraz dolaştık parkta. Çok turist akımı vardı. Avrupalısı, Uzakdoğulusu, Filistinlisi doluydu. Üstü açık otobüslerle şehri turlamaya karar verdik. Çok pahalıydı. Rehber İngilizce konuşuyordu Pati bana çeviriyordu. Turistler kırmızı bir şey alıp içiyorlardı. Önce şalgam suyu sandım meğer şarapmış.  

SU ve ŞARAP BEDAVA

Su ve şarap bedava idi. Eski ve bakımlı binaların arasından gidiyorduk. Arada durup gezme fırsatı veriyordu. Oturup 20 dakika sonra gelen arabaya da binebilirmişiz. Gidiş, dönüş yolunu dolaştık. Biletimiz ertesi günü öğleye kadar geçerliydi. Çok heykel vardı ve kaliteli yapılmışlardı. Bizim Kür, Rusların Kura dedikleri nehir Ardahan da doğup, Gürcistan’dan Azerbaycan’a geçip Hazar Denizine dökülüyor. Tarih kitaplarında çokça geçer, Kür/Çoruh boyu... Hatta Gürcistan kralı David Selçuklulara karşı savaşmaları için getirdiği Kıpçak Türklerini bu bölgeye yerleştirdiğini okurduk. 

Nehrin etrafındaki evler çok güzel görünüyordu. Turistler tekne turu yapıyordu biz de binsek mi diye düşündüm ama Pati istemedi. Parkın içerisinde resimler satılıyordu. Rusların işgal ettiği ülkelerde kadınlar, bizim gibi el sanatları yapmayı bilmiyor. Benim meşgul olmak için ördüğüm sıradan dantel ve oyalar onlar için çok değerli. Bizim köy evlerinin balkonları ahşapburadaysa birkaç katlı evlerin balkon parmaklıkları ahşaptı. Kuyruğa girip teleferikle tepeye tırmandık. Çok kalabalıktı her bir millet vardı. Hediyelik ufak tefek bir şeyler satılıyordu. Burada pahalıdır dedikleri için almadık. 

Akerdeon çalan biri Türk olduğumuzu anlayınca İstiklal marşını çaldı. Her yerde Türkçe bilen vardı. Doç. Dr. Zeynel Abidin Makas "Tiflis Kadim bir şehirdir ve eskiden çok Türk varmış.” dedi. Çok büyük bir kadın heykeli vardı tepede gri renkli. Gürcistan güçlü anasını temsil ediyormuş. Arka tarafı botanik bahçesiydi. Yürüme yolu çok olur diye gezemedik. Artvin de botanik bahçemizin yeni kurulması ve küçücük olması eksiklik. Hele orman bakanı çıkarmış bir ilde... Batum'daki botanik parkını iki kere gezmiştim. Tepeden Tiflis’i bakmak ve nazlı nazlı akan Kura nehrini ve birçok kilisenin kubbelerini seyretmek değişik geldi. Tiflis’te çok kilise vardı. Stalin alfabelerine ve Kilislerine dokunmamış demek ki. Keşke camiler yıkılmasaydı da koca şehirde bir minare görebilseydim dedim içimden. Evliya Çelebi birçok cami olduğunu yazıyordu. Ezan sesi duymamak da insanı kötü ediyor. Bir Ahıskalı, Azerbeycan’da ezan okunmadığı için Türkiye’ye geldiğini söylemişti. Gürcüler hınkali kendilerine has sanıyorlar ama ülkemiz dahil değişik şekillerde birçok ülkede yapılıyor. Yaşar Kalafat Gürcü hınkalini yerken suyunu akıtmadan içeceksin derdi. 

Meydanda teleferiğin yanında lüks sayılacak bir lokantaya gittik. Çok bekledik hınkalimiz geldi. İncirden büyük etrafı pile. Pile sapından tutup yeniyor. Ben de beceremedim suyunu akıttım. Bana yemeklerimizi Türk bölgesinde yiyin demişlerdi. Hıristiyan ülkesinde olduğumuzu birden unuttum sonra içime kuşku düştü etten yana.  

Üstü değişik şekilde demirlerle örülmüş güzel bir köprüden geçtik. Karslı birisi esans satıyordu. Akerdeon çalan birisi vardı. Otobüse bindik çoğunluk yaşlı bayandı yüzleri hiç gülmüyordu. Gençler de yer vermedi. Pazar günü sabah kalktık. Pati onların meşhur acaruli ğaçaburi, imereni ğaçaburi aldı geldi. Bizim peynirli pidenin değişiği. Lobiyalısını (fasulyelisini) alacaktı ama bulamadı. Acaralılar çok misafirperver. 300 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmış. Hıristiyan Gürcülerle görüşemedim onlar hakkında bir fikrim olmadı. Yalnız Pati’yle beraber okuyan iki Hıristiyan kızımız vardı onlara da aynı destek verildi ama seslerini bile duyamadım. Batum’daki Müslüman olan Sofi ve Lana kızlarımız davet ettiler. Baharın Sofi beni evinde çok güzel ağırlamıştı. Dizim zaten problemliydi üstelikte düşünce uzun yürüyüşlerden korktum. Müzelere gitmek için yürümem gerekliymiş. Orada iş yapan Ayhan Dalkılıç hemşehrimiz bana bir rehber buldu ama mesafesi yakın olan, eski başkent Mtskheta götürmeye 1000 tl isteyince vaz geçtim. Çünkü bir akşam konaklamalı Tiflis turları 2500tl. 

Türk taksici bularak kız yurduna gittim. Meşhur kumarhanelerin yanından geçerken “bunlar ev batıranlar” abla dedi şoför. Sarp kapısı ilk açıldığında döküntü Ladalarla geliyorlardı. Vergi az olduğu için şimdi çok lüks arabaları vardı. Alirıza Altunel hemşehrimiz bu taraflarla çok ilgili. Yurtların sorumlusu Batum Hulo’lu Mürtaz beyin telefonunu verip tanıştırmıştı. Hulo, Şavşat Arsiyan dağına hudut. Halen daha Şavşat ağzıyla Türkçe konuşanlar var. Tığılvana köyü gibi. Osmanlı-Rus savaşında çok adı geçiyor. Halit Paşa da Kazım Karabekir de gidip gelirken burada konaklamış. Düşmana karşı milleti örgütleyen Teşkilatı Mahsusacı son Batum mebusumuz Edip Dinç’te bu köyden Murgul’a göç etmiş biri. Resul Turan’ın Çarlık İdaresinde Batum, Acara, Artvin kitabında da yazdığı gibi Acaralılar anlaşmayla Rus’a bırakılmamak için çok mücadele etmişler. Ahıskalıları kurtarmak için harekete bile geçmişler. Zeki Kurt hemşehrimizin dediği gibi anlaşmadan sonra Rus Batum’a girmeye çekinmiş.  

Yurdun sorumlusu kızımız geldi. O da Patiler gibi Acara’dan, Ahıskalıların köylerine yerleşenlerden. Hafız ve son derece saygılı becerikli güzel bir kızdı. 15 kız olduğunu söyledi bende o sayıya göre hediyelerimi verdim. Biraz sonra ikisini geri getirdi. İki kız gelmemiş diye. Yabancı adı ona yakıştıramadım, Safiye diye hitap ettim. Bana özel muamele yaptı. Özel yöresel yemekler hazırladı. Yurt kiralıkmış hem yurt, hem Kur’an kursu olarak kullanılıyor. Hıristiyan bir ülkede dinimizi yaşamak ve yaşatmak için bu kadar çaba sarf edenler gözümde abideleşti. 

Ahıska Türkleri temsilcisi Tahir Nadiredze geldi biraz sohbet ettik. Posof’a yakın Vale köyünden. O köyde yaşayan Ermeniler deGürcüler de Türkçe biliyordu. Öğrenci olarak gelmiş kalmış. Sayıları çokmuş ama şimdi azalmışlar. Serbestlik olmuş giriş çıkışlar şimdi daha rahatlamış. Devletimiz destek veriyormuş. Seralar yapmışlar ama ısıtma sistemi olmadığı için tam verim alamamışlar. Elektirikli süt makinaları vermiş devletimiz. Yaşlı bir neneyi biri Ahıska’ya götürmüş onu izlerken gözlerim doldu. Beli eğik evinin önünde duruyor bizde de bilinen bir maniyi değiştirerek söylüyor. Evine girip el sürmesine izin vermemiş şimdi oturan. Mani demeya geldim / Kaymak yemeya geldim -Meramım kaymak değil - Evimi görmaya geldim. 

Başkana bir kültür merkezi açmasını ve haklarında çıkan tüm kitapları toplamasını önerdim. İnşallah izin alır da gerçekleşir. Alfabe sorunu var. Gürcistanda ki Ahıska Türkleri sayısı: Tiflis-101 kişi, Ahıska-103, Samtredia-204 ,Batum-17, Ozurgeti-195, Kobuleti-21, Gori-14, Rustavi-19 Toplam: 715 kişi yaşıyor başkanın bana verdiği bilgide. 

Namazdan sonra Mürtez bey geldi Marnevuli’ye (Sarvan) Borçali’ye taraf yola çıktık. Tiflis’in tek camisi vardı minaresi kısa ve mimarisi farklıydı. Müftü Eribor Hoca’ya uğradık kısa sohbet yaptık. Türkiye'den dört yıldır yardım gelmediğini çalışanların maaşını iki aydır ödeyemediklerini söyledi. Ahıskalı evliya Ali Haydar’ın torununun rahmetli Prof. Dr. Osman Öztürk hemşehrimizle evli olduğunu söyledim. Onlar neden buralara gelmiyorlar dedi. Borçalili aşıklar hakkında konuştuk. Türkiye'de o tarafla ilgili çok az yayın var. Türk Dünyası ile ilgili güzel çalışmaları olan Hayrettin İvgin ağabeyimizin masasında duran Borçalili Aşıklar kitabını okumayı çok istemiştim. Mehrali Bey’in kahramanlıklarını Terekeme/Karapapah göçlerini Karadeniz Araştırmaları Dergisinden okuyarak öğrendim. Kars, Ağrı, Muş’ta ve Sivas’ta yaşayan Borçalilerle tanışıp bilgi almaya çalıştım ama sınırlıydı. Muş’a yerleşenlerden Nurullah Cemal Kemaloğlu bölgesiyle ilgili bilgiye sahipti. Bazı aşıkları tanıyordum ama Kamandar hakkında bilgiye sahip değildim. Buradan göç eden Aşık Şenliğin torunu Yılmaz amcayı, Şeref Taşlıova’yı; Borçalili Muhammet Sadaklı’yı, Nargile hanımı, şairler dernek başkanı Osman beyi tanırdım. Haydar Çetinkaya’nın Terekeme/Karapapah kitabını ilgiyle okumuştum. Düğünlerde şah bezetme adeti hoşuma gitmişti. Helvaları süt katılarak çok zahmetle yapılır ve lezizdir. Terekeme Hanlar Koca’ya Ahıska’dan Sürgün Hatıraları kitabımı okudu. Böyle bir kitabı kendileri için de yazmamı istedi. Aradan çok zaman geçmiş ve çok yere dağılmışlar zor bir çalışma olacaktı. Masraflar konusunda destek olunmadı, kaldı. Ahıska kitabımın matbaa bedelini ödemekte çok zorlanmıştım. Müftü ve hocalar bir kurul tarafından seçiliyormuş. Müftü bey tekrar gelmemizi istedi. Araştırma yapmaya gelip de müftülüğe uğrayan tek kişi benmişim. Ataları Borçaliden göç eden çok yazar var deyince, onları da al gel dedi. İnşallah tarihçi Gürsoy Solmaz hocamın rehberliğinde geliriz. Marnavuli’ye taraf yola çıktık. Hayalimde aşıkların saz çaldığı, mahalli kıyafetle cengaverlerin at üstünde koşuşturduğunu... Kadınları ay balamlı konuşmalarını dinleyeceğim vardı. 

Yol kenarlarında atlar otluyordu sadece. Yarım saat yol aldıktan sonra geri kalmış bir ile vardık. Ziraat Bankası vardı. Söyleşi yapacağımız kişi bulamadık. Genç tarih öğretmeni şair Vagıf hoca bizi karşıladı ve birkaç katlı Kültür Merkezine gittik. Orada kurslar düzenleniyormuş. Duvarlarda çok güzel resimler asılıydı, boyanmış taşlar vardı. Müdüre uğrayıp halı hocasından bilgi aldık. Adı Nabat Anazalova. Borçali, Kazak halıları dokuyormuşlar. 10 öğrencisi varmış. Sabah okula derse gidip öğleden sonra geliyormuşlar. Satmıyorlar, kilim örmüyormuşlar. Atın beline hurç örüyormuşlar. Çok çeşitli keteleri varmış. Helvaları sütle yapılırmış. 12 yıllık öğretmen. Her halı motifinin adı varmış. Kazak Borçali, Lambeli, Zeyra, Karabağ, Çelebi. 

Halının haricinde konuşmadan çekindi. Saz tamircisi ozanın adresini verdiler. Pazarın kenarından sapıp çamurlu yoldan dükkanına gittik ki kapalı. Hoca aradı geciktiğimiz için eve gitmiş geri gelebilirmiş ama bekleyemedik. Pazar bizdeki gibi tezgahlar peş peşe sıralanmış değil. Aralara serpiştirilmiş. Yaşlı bir kadından üzüm aldım. Türk müsün diye sordum, yok Azeriyim demesi incitti beni. Anladığım kadarıyla oradaki bütün Türk boyları Azeri diye biliniyor. Kağızmanlıların meşhur uzun elmasından vardı almadığıma pişman oldum. Buranın sebze ve meyvesi çok meşhurmuş ve lezzetliymiş. Nazara iyi geldiğine inandığımız üzerik otları da satılıyordu. Ülkenin en geri kalmış bölgesi burasıymış. 500 bin Türk yaşıyormuş diye okumuştum. Buradakiler Gürcüce öğrenip konuşmak istemiyormuş. Bence yanlış yapıyorlar, yaşadıkları ülkenin dilini öğrenerek de Türklüklerini koruyabilirler.  

Pati’nin çalıştığı Maarif kolejine uğradık. Ardeşenli müdüre hanım bizi çok iyi karşıladı çay ikram etti ve ayrıldık. Köylere gitmeyi isterdim. Özellikle meşhur kahraman Mehrali Beyin Davraz köyüne. Akrabası Doğan Kaya yazmasaydı halkın arasında anlatılacaktı sadece. Editörüm İsmet Alpaslan İzmir de Terekeme/Karapapah Türkleri dernek başkanıdır. Buraları gelmeyi çok istiyordu ama acele geldiğimden haber edemedim. Şenlikler düzenlemek iyi ama proje yapıp yazılı bir şeyler bırakmanız lazım geriye, demiştim. O da bir dosya hazırlayıp ilgililere verdiğini söyledi. 

Kursumuza geri döndük. Biletimi sabah erkene almıştık. Yurt sorumlusu kızımızla sarılarak ayrıldık. Murtaz Bey beni bir marketin önünde otobüsümüze bindirdi. Bu sefer yarıya kadar doluydu. Azerbeycan'dan yurdumuza gelen öğrenciler çoğunluktaydı. Gürcistan Covit’te sınırı kapatmış, arabayla gitme imkanı yok. Uçak da çok pahalı olduğu için Bakü’den Tiflis’e uçup oradan arabayla Türkiye’ye geçiyormuşlar. Türk dünyasıyla karadan bağımız yok. Yoksa geçmeyi planlıyordum. 

Bu sefer Batum’a erken geldik. Akşam saati olmadığı için erkenden Sarp gümrüğünden geçip vatanımıza kavuştuk. Arabamız geç geldi çok sıkıldım. Aramasalar dolmuşa binip Hopa’daki kaldığım misafirhaneye gidecektim. Camiin duvarının dibinde oturuyorduk. Yanımıza sürekli viski ve sigara satan kadınlar geliyor. Dedim ki, "Ben Müslümanım” “Ben de Müslümanım” “O zaman satma git evine bak bu akşam kandil.” Sertçe dedim.  Onlar yıllardır Rus zulmünde yaşamışlar. Kim bilir ne kadar zor durumdadır ki başka ülkede yalvararak içki satmak zorunda kalıyor diye pişman oldum. 

Türkiye de ki Batum muhacirleri devlette en üst düzeye gelebiliyor. Kadın derneklerimiz yardım etse de Batum'daki kadınlarımız düştükleri bu bataktan kurtulsa... Onlar savaşta Osmanlıya silah taşımış kahraman ninelerin torunu. Müslüman ad koymaya bile çekiniyorlar. Çok din değiştirip Hıristiyan olanlar varmış. 

Hopa'da çay ocağında oturunca çok sayıda içki ve sigara satan kadınlar vardı. Bu nasıl iş anlamadım. Eskiden köylülerin kendi ektikleri tütünü içmeleri yasakmış kolcular yakalar ceza verirmiş. Gittiğim her yerden oraya ait hatıra bir şeyler alırdım. Meşhur pazarına da gidemedik, hiçbir şey almadan geri döndüm Tiflis’ten. İnşallah bir daha gitmek nasip olur da daha planlı gezerim. 

Gürcistan bizim dostumuz kardeş komşumuz. Türk düşmanı ülkelerin dolduruşuyla bazıları, "Ardanuç bizim başkentimiz, Artvin bizim toprağımız. Trabzon’a kadar bizimmiş. Osmanlı zülum ederek din ve dil değiştirmiş. Atalarımızı kesmiş. Nehir kırmızı akmış. Ahıska da sonradan Türk olmuş.” Rus hem zülum etmiş hem sürmüş hem sömürmüş gene de iyi! Osmanlı şanssız. Dedim ki: “Osmanlı dini ve dili değiştirmeye kalksaydı üç kıtada şimdi Türkçe konuşuluyor ve ezanlar okunuyor olurdu. Artvin’in Borçka ve Murgul ilçelerinde halen gene Gürcüce konuşuluyor. Osmanlı özellikle Ardanuç’un dilini mi değiştirdi? Sizinle ortak kelimelerimiz olurdu. Sadece Patara(küçük) çala ve çaça kelimeleri ortak. Bugüne kadar gelmiş çokça kelimelerinizin olması lazımdı. Batum 300 yıl Osmanlı toprağı olarak kalmış. Rus sizlere Türkçeyi unutturmuş.” 

Mahir Damatlar’a, Pati’ye, Murteza, Ali Rıza Altunel’e 4 günlük Tiflis seyahatimdeki yardımlarından dolayı teşekkür ederim.  

SARVAN DA YAPTIĞIM SÖYLEŞİ:

“Adım Vagıf Hüseyinof. Devlet okulunda tarih öğretmeniyim. Üniversiteyi Çanakkale’de bitirdim. Çocuk oyunlarımız Anadolu’daki gibidir sadece adları değişiktir. Saklambaç Gizlanpaç, Kaçma tutma, 8 taş,7 taş. Taşlar üst üste konularak taşla düşürülerek oynanır. Birisi çömelir atlardık. Eşek ubeli, uzun eşeğe benzer oyunlarımız var. Yemeklerimizde aynı, yaprak hengel kesilmiş hamur suda pişirilerek bir kaba alınır. Üzerine yağ, kurut, soğan ve sarımsak dökülür. Pilav çeşitleri, dolma, kalançar (kuşkonmaz) yağda kızartılır, haşlama, sac. Aşıklarımız, Camandar, Aşık Sarı, Aşık Hüseyin Saraç, Muhammet Sadaklı, Aşık Emrah. Eskiden düğünlere çok aşık gelirdi şimdi az. Sadece sünnetlerdeki toylara gelir. Bu bölgenin genel ismi Borçali. Marneuli, Rustavi il.”  

Ülkü Önal
Gercekedebiyat.com
 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)