Tarık Ali: Postmodernizm içeriği yok etti!
İngiltere'de 68 liderlerinden ve İngiliz solunun önemli temsilcilerinden New Left Rewiew yazarı Tarık Ali'yle yapılan ve hala tazeliğini koruyan bu konuşma postmodernizmin atakta bulunduğu yıllarda Ahmet Yıldız tarafından yazarın İstanbul ziyaretinde yapıldı ve Edebiyat ve Eleştiri'nin 2001 yılında ...
AHMET YILDIZ: Türkiye'de edebiyatçılar arasında politikayla edebiyatın ayrı şeyler olduğu ve yazarın yapıtı/kahramanları karşısında tarafsız kalması gerektiği gibi bir inanç egemen oldu nasıl olduysa. Romanlarım belirli bir konu üzerinde kurgulayıp bir amaç için yazan bir yazar olarak size sorsak: Böyle bir şey olabilir mi? TARIK ALİ: Bu çoktan aşılmış bir geri, çarpık düşüncedir. İngiliz geleneği bunu savunurdu ama biz 1960’larda yıkıp geçtik bu düşünceyi. Artık konuşmaya bile değmez bir aldatmacadır. Pazar edebiyatı kaynaklıdır. Biz isterseniz şöyle başlayalım. Reaksiyoner ve aşırı sağ uçta yer alan bir insan için edebiyat mümkün değildir; ancak onlar bu soruyu 'mümkün' diye yanıtlayacaklardır. Pazar gerçekçiliği geç kapitalizmin bağrında doğmuş olan ve bugün bütün dinamikleriyle karşımızda olan ve edebiyat kurumlarına bir saldırı bir edebiyat formülüdür. Şu an, içinde yaşadığımız kapitalizmin yüzü yaratıcılığı desteklemiyor, insanların cesaretini kırıyor. Ve kültürel projelerin hepsini pazara yönelik metalar haline getiriyor. İşte bu bakış açısından hareketle büyük merkezler ödül dağıtıyorlar, yayıncılar kendi yazarlarına belirli olanaklar sağlıyorlar. Bu aşamalar global ölçekte devam edip, duruyor. ABD ve İngiltere'de ilk on sırada yer alan kitaplar kalitelerine bakılmaksızın dünyanın her yerinde hemen basılıyor. Bu, edebiyat, pazar gerçekliğinin yüzünü gösteriyor. Yayınevleri büyük holdinglerin desteğiyle ilerliyor, küçük yayıncılar yok ediliyorlar. Bu koşullar altında, solcu ya da sağcı merkezi kıran yazarlar ortaya çıkmalı. Bir sağcı bile pazar gerçekçiliği kurallarını alaşağı etmeyi başarabilirse -ki çok zordur elbette bu- bizim için iyidir, destektir. Birkaç yıl önce adını unuttuğum bir Amerikalı yazarın adını unuttuğum bir kitabı yayınlanmış ve kısa süre içinde de en çok satılan kitaplar arasına girmişti. Bebek besleyen bir annenin aşırı duygusallığını anlatan bir romandı bu. Bana kalırsa, bir gazetenin aile sayfasında ancak yayınlanabilecek nitelikteydi. Bizim tartışmamız gereken romanın topladığı ilgidir, bu da postmodernizmin getirisidir. Postmodernizm insanların tuzağına kolayca düşebileceği çok aşırı hisleri, en önemlisi empatiyi kullanıyor. Örneğin Prenses Diana öldü. Bir anda postmodern bir zevk açığa çıktı, herkes üzüntüye boğuldu. Onunla ilgili hiçbir fikri olmayanlar bile yas tuttular. Kültürel ortam öyle bir yanılsama atmosferi yarattı ki herkes bu kirli havadan etkilenmeye başladı. İşte bu politik bir atmosferdir. Yakın zamanda ABD‘de seçimler olacak. All Gore bir aptal. Bush ise geri zekalı. İkisi de birbirine anlayışsız ve hoş olmayan tavırlar sergiliyorlar. Gerçek politikadan ise söz eden kimse yok. Bu koşullar, kendi kültürümüzü yalnızca maket olarak kullanmamızı sağlıyor. AHMET YILDIZ: Bizim ülkemizde de yakın şeyler yaşanıyor: Allayıp pullayıp son olarak Elif Şafak diye bir kadın yazar örneğini çıkartıyorlar... Ama hareketliliğin olduğunu da yadsıyamam. Kitaplık adlı bir dergide Sartre'in yazarın sorumluluğuyla ilgili ünlü makalesinin yayınlandığını gördük örneğin. TARIK ALİ: Avrupa kültüründe iki gelenek var. Britanya ve kıta Avrupası geleneği. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında kültür ve politika alanında kökten bir değişim yaşandı. Edebiyat adamları yerleşik kültürü politikadan ayırmak için set çektiler. Altmışsekizden sonra bizim kuşak klasik müzikte resimde heykelde eskiyi solladı. Ancak edebiyatta pek bunu başaramadı. AHMET YILDIZ: Bir eleştirmen arkadaşımız Yaşasın Modernist Refleks adlı bir kitap yazdı. Kitapta, Türkiye'nin ve dünyanın yaşadığı politik koşullar avangard akımların doğduğu yeşerdiği zamanların ekonomik-politik görüntüsüne benzetiliyor. Edebiyatta da bizler, avangart sanatı takip ederek eskiyi sollayabilir miyiz? TARIK ALİ: Bana göre modernizmin en önemli özelliği Rus Devrimiydi. Modernite, devrimci değişimlere bağlıdır. Dünyada yetmişli yıllarda çok büyük değişimler yaşandı. Meksika'daki gelişmeleri hatırlayalım. Sonra A.B.D.'de dışavurumcular, Rusya'da konstrüktivistler; Mayakovski... Eğer büyük bir kayma yaşanmazsa modernist sanat anlayışlarının yeniden hayat bulacağını zannetmiyorum. Ancak bizler azınlıktayız. Devam etmemiz gerek. Akıntıya karşı yüzmemiz lazım. Kendimiz için bunu tüm dünyada yaratmalıyız. Önümüzdeki iki ya da üç on yılda bir şeylerin değişeceğini umuyorum. Şimdi bir çeşit geçiş dönemindeyiz. Yirminci yüzyılın en büyük deneyi bir dalga tarafından yutuldu. Bu dalga gelip geçtikten sonra ardında çöplerini bıraktı. Fakat bu geçiş dönemi elbette son bulacaktır. Sol entellektüeller olarak biz, bu dalga gelip geçerken oluşan açığı dolduramazsak ortalığı doğuda İslamcılar, batıda Avusturya ve Almanya'daki gibi post-faşistler doldurur. Çünkü bizim sosyal demokrasi dediğimiz güç, kapitalizmle uzlaştı. Bir zamanlar onları destekleyen insanlar arasında umutsuzluğa neden oldu. AHMET YILDIZ: Nasıl sosyalizm, bir daha eski yolu izleyerek değil de, elbette diyalektik gelişimi içinde yeniden başka bir biçimde inşa edilecekse, sosyalistlerin sanatı da sosyalist gerçekçi olmayacak ve yeniden bir inşaya gereksinimi var. Biz bu yeni oluşuma, yeni sanata nasıl biçim verebiliriz? Verebilir miyiz? Vermeli miyiz? TARIK ALİ: Biçimleri parçalayabiliriz. Alaşağı edebiliriz. Fakat anahtar, bir şeyler söylemek olmalı. Çünkü son yirmi yılda postmodernizm içeriği yok etti. Bunu moda ettiler. Modayı tersine çevirmeliyiz. Ellerinde bulundurdukları bütün sanatları, avuçlarının içine aldıkları üniversiteleri için de geçerli bu. Asıl amaçları para kazanmak hepsinin. AHMET YILDIZ: Yine kendi ülkemizden bir örnek vereceğim size: Orhan Pamuk... Sizin şimdilerde yayınlanan kitaplarınızla, bizden bir sosyalist Vedat Türkali gibi sosyalist kimliklerin yarattığı edebiyat, prim toplamaya başladı, kitaplar çok satmaya başladı. Bir zamanlar, “ben eğlendirici şeyler yazıyorum, kendim için yazıyorum, bir prodüktör gibi hissediyorum kendimi” diyen Orhan Pamuk’un bile, bir 'politik roman' üzerine 'çalıştığı'nı duyuyoruz... TARIK ALİ: Ciğersiz, basiretsiz postmodern yazarlar için hiçbir şey önemli değil. Bir restaurant menüsünü bile alıp bir şeyler oluşturabilirler. Ayrıca bu insanlar modanın yarattığı insanlar. Moda değişince onlar da değişiyorlar, değişecekler de. Ama bizim sorumluluğumuz var: gerçek hayatla ilgilenme zorunluluğu. Kapitalizm zafer kazandı diye gerçekçiliğin karşısında olamayız ki. İnsanlar yaşıyorlar, mücadele ediyorlar, hapse giriyorlar. Hiçbir politikacı onları savunmuyor. Solcular, bunları yazma zorunluluğuna sahiptir. Elbette bizi hedef gösterecek, saldıracaklardır. Taş Kadın adlı romanımda postmodernistlerin saldırısı çok yoğundu. Kitapta anlattığım masum bir şey, Osmanlı'nın, ülkesini modernize etmeyi beceremeyişiydi. Cumhuriyet’in ise, yalnızca bir kısmı moderni içerir. Romanımla ilgili eleştiri yazısı yazan kadın, her şeyden önce hemen modernizm kavramına saldırmaya başladı. Hatta New York'ta kitapla ilgili bir toplantıda bana kitaptaki Alman Baron'un oryantalist olduğunu söylediler. Ben de dalga geçerek Baron'un aslında Hegelci olduğunu ifade ettim! Kimlik politikalarına takıntıları olanlar da saldırdılar. Ancak Taş Kadın’ı okuyanlar bilir, bu kitapta açıkça bir çılgınlar portresi çiziliyor... AHMET YILDIZ: Daha okuyamadık. Sanırım çok az oldu bizde yayınlandığı... Merak etmeye başladım şimdiden.. TARIK ALİ: Şimdi yeni bir romanın taslağını oluşturmaya çalışıyorum. Avrupa ve postmodern durum hakkında. Soldaki tutarlı olmayan insanların zaman içinde nasıl sağa kaydığını da anlatacak bu roman. Ancak nasıl yapacağı mı bilmiyorum. Sancılarını yaşıyorum işte... AHMET YILDIZ: Küçük bir soru daha. Bugün Ayna Korkusu'nun kişileri’yle ilgili! Şimdilerde Karl ne yapıyordur sizce? TARIK ALİ: SPD üyesi. Schröder'in ofisinde çalışıyor, baş bakana emeklilik fonlarının. demiryollarının nasıl özelleştirileceği konusunda yardımcı oluyor! Alman kapitalizminin yollarını açıyor! Tabi ki Karl Belgrad'a bombalar yağdıran uçakları da destekliyor. Vladimir önemli bence. 0 da PSD üyesi. Ve onları sos yal demokrasiyle bir blok oluşturmadan geri döndürmeye çalışıyor! AHMET YILDIZ: Türkiye'de çok az bilinse de, yazdığınız tiyatro oyunlarınız da var. Bu oyun lardan da söz edebilir misiniz? TARIK ALİ: Son zamanlarda iki tiyatro yazarı ile ben “Stigma" adı altında bir grup oluşturduk. Ben bir de manifesto yazdım: “Niçin Stigma?" Aslında her birimiz stigmalaştırılmıştık. En son yazdığımız oyun, NATO, Belgrad'ı bombalarken geçiyor. Bir çift, erkeğin ellinci doğum gününü kutluyor. NATO'nun elli yaşına girdiğini de medyadan öğreniyoruz. Hazırlanan masanın yanı başında, konuklar gelmeden önce konuşan eski devrimci karı koca tartışmaya başlıyorlar. Adam, NATO'nun Belgrad'ı bombalamasından memnun olduğunu söylüyor. Otuz dakikalık oyunda adam militarist kuvvetleri Belgrad'a nasıl gönderebilirizin hesabını yapmaya başlıyor. Masa birden entegrasyon değiştirip savaş planı yapılan bir karargaha dönüşüyor. Konuklar gidince de karı koca birbirlerine karşı iyice saldırganlaşıyor artık birlikte yaşayamayacaklarının farkına varıyorlar. Aslında adamı da NATO gibi elli yaşındadır. Bu oyun pratikte bir şeyler yapmamıza iyi bir örnek, çünkü her yerde sahneye konulabilir. Almanya'da sahneye konulduğunda büyük bir ilgi gördü, İngiltere'deki gösterimlerinde ise kapalı gişe oynadı. AHMET YILDIZ: Edebiyat ve Eleştiri dergisi Boris Kagarlitsky'le yaptığınız tartışmaları 51. sayısında yayınlamıştı. Açıkçası Kagarlitsky'e yanıtınız, özellikle kullandığınız dil, okurlarımızca pek iyi karşılanmadı. TARIK ALİ: Kagarlitsky eski bir arkadaşımdı kızgındım ona. Son kitabını basmamızı istedi, yayınlamayınca da çok sinirlendi. Mektubunu fevri bir davranışla yazdığını belirtiyor. Hatta kitabının iyi olmadığını biliyor. Fakat ben de cevabımın tonu hakkında mutlu değilim. İnternete bize haber vermeden yollamış üstelik. Kaldı ki hiçbir zaman Perry Anderson neo-liberalizm iyi bir şeydir demedi ki. New Left Review’in editörlüğünü yapmaya başladığımız andan itibaren aldığımız bir karar var: Akademik tartışmalarla ilgilenmemek... Ancak dergide ciddi çalışmaların da yapıldığını görürsünüz. Geçen bahar sayımızda yayınlanan Çin'deki kapitalizm hakkında yapılan çalışma yalnızca bir tanesi. Bana kalırsa Kagarlitsky yeniden bize dönecek. Hatta dergi için Putin'le ilgili makale yazıp, göndermiş bile... AHMET YILDIZ: Sayı Ali, Edebiyat ve Eleştiri için yaptığımız bu küçük söyleşi için teşekkür ederiz... TARIK ALİ: Ben çok teşekkür ederim. Açıkçası Türkiye’de bu nitelik ve kalitede marksist bir edebiyat dergisinin yayınlandığını bilmiyordum. Ahmet Yıldız Tarık Ali (d. 21 Ekim 1943, Pakistan), Pakistan asıllı Britanyalı yazar ve film yapımcısıdır. New Left Review adlı akademik derginin hakemler kurulunda yer alır ve The Guardian gazetesinde düzenli olarak yazar. "Edward Said ile Söyleşiler" (2005), "Bush Babil'de" (2003), ve "Clash of Fundamentalisms: Crusades, Jihads and Modernity" (2002) kitaplarının yazarıdır. İlk ve orta öğrenimini Pakistan'da tamamlayan Tarık Ali, yüksek öğrenimini Birleşik Krallık'ta Oxford Üniversitesi'nde tamamladı. 1960'lı ve 1970'li yılların önemli siyasal kişilerinden birisi olan Tarık Ali dört yıl boyunca Birleşik Krallık Televizyonu Channel 4'te yapımcı olarak çalıştı ve "Bandung File" (Bandung Dosyası) programının yapımcılığını üstlendi. Gerek o yıllarda gerekse daha sonra bugünlere değin, uluslararası politik eylemci kimliğiyle, kitlesel eylemlerle siyasal hareketlerde etkin rol oynamasının yanı sıra, geniş bir ilgi alanına ve türlere yayılan yapımcılığı, oyunları ve kitaplarıyla da beğeni toplamış ve yankı uyandırmıştır. Şimdilerde New Left Review dergisi editörlerinden ve Londra'da yaşıyor. Ali, Türkiye'nin güneydoğu illerinde süregelen sokağa çıkma yasaklarının ve şiddetin bir an önce son bulmasını talep eden akademisyen ve araştırmacılardan oluşan bir inisiyatif olan Barış İçin Akademisyenler inisiyatifinin bildirisine imza atan 1128 akademisyen arasındadır. -Pakistan: Askeri Yönetim mi, Halk İktidarı mı? (1970) -Kefaret (1990) -Moskova Altını
(Edebiyat ve Eleştiri dergisi Ocak-Şubat 2001 N: 53)
Gerçek EdebiyatTARIK ALİ KİMDİR?
TARIK ALİ KİTAPLARI
İnceleme
-1968 ve Sonrası: Devrimin İçinde (1978)
-Pakistan Ayakta Kalabilir mi? (1982)
-Nehru'lar ve Gandhi'ler (1985)
-Sokak Savaşı Yılları: 1960'lı Yılların Otobiyografisi (1987),
-Yukarıdan Devrim: Sovyetler Birliği Nereye Gidiyor? (1988)
-Fundamentalizmler Çatışması (2002), Bush Babil'de (2003),
-Bush Bağdat'ta (2004)TARIK ALİ'NİN ROMANLARI
-İslam Beşlisi: Nar Ağacının Gölgesi (1992)
-Selahaddin'in Kitabı (1998)
-Taş Kadın (1999).
-Komünizmin Çöküşü Üçlüsü: Kefaret (1991)
-Ayna Korkusu (1998)TARIK ALİ'NİN OYUNLARI
-Howard Brenton'la birlikte yazdıkları İran Geceleri.
YORUMLAR