Ben solun bir şekilde başarıya ulaştığı bir ülkede yaşıyorum: Norveç'de.Tüm devlet birimleri ve politikasının Norveç İşçi Partisi Arbeiderpartiet ve LO (Norveç İşçi Sendikası) tarafından konrol altında tutulan bir ülke burası. Çalışanların hakları, kadın hakları, eşcinsellerin hakları, çocuk, engelli ya da yardıma muhtaç insanların hakları kanunen garanti altına alınmış bir ülke.
 
Devlet dairelerinin tamamı devlet desteği gören sanatçıların eserleriyle dolu. Kommune-devletçilik sistemi toplumsal yaşamı yönlendiriyor. 
 
Burada neden olabildi bu? Türkiye’de olmadı, olmuyor?
 
 
Gerçekler, halk ve sol
 
Türkiye yumuşak iklimi olan bir bölgede. Toplumu homojen değil, eğitim ve anlayış yapısı olarak farklı. Bir tarım, sanayi ve turizm ülkesi ve tarım toprakları adaletsizce küçük bir kesime dağılmış bir ülke. İslam gerçeğiyle baş başa.
 
Türkler’in Anadolu’ya girmesinden beri bu halkı geldiği yere göndermek isteyen unsurlarla mücadele etmekte. Dünya gücü de bu denklem ve problem bağlamında devrededir. Türkler’in sağlam ordu bulundurma geleneği var ve bu yüzden istenmeyen halk devriminin başarılı olaması zor. Sosyalizm, soğuk kuşakta ve kaynak zengini ülkelerde ve savaş sonralarında daha kolay taban bulabiliyor. 
 
Yaşadığım 1980 öncesi dönemi anımsıyorum. Halk sola Rus yayılımcılığı ve komünizm olarak bakıyordu. Bu görüşü Rusya’nın yayılmacı politikasının bir aracı olarak görüyordu. Sol, Kazaklar, Türkmenler, Azeriler için kril alfabesi ve Rus işgali demekti.
 
Sol, Türk halkını iyi okuyamadı, ona güven veremedi. SSCB ise, içindeki hatırı sayılır sayıda Türk halklar ve devletler gerçeği yüzünden sola şartlı destek verdi. Sol yalnızca ideoloji mücadelesi verebildi, Atilla Sarp’ın dediği gibi Türk halkı ile bütünleşemedi.
 
Halk sola hücre örgütleri ve ‘ayak takımının’ politikaya karışması olarak baktı. Halk, okulunu bitirip iş ve yaşam deneyimi kazanmamış üniversite öğrencilerini de ‘ayak takımına’ ait gördü.
 
Halk sola dağınık, paramparça, fraksiyon kavgalarıyla birbirini kıran bir kesim olarak baktı. Halk solu, Türk halkının mitolojisiyle bile barışık olmayan bir kesim olarak gördü.
 
Oysa solun güçlü olduğu Norveç’de, birçok devlet kurumlarında, dev şirketlerde hatta petrol platformlarında bile Kuzey Avrupa Mitolojisi’nden isimler ve semboller kullanılıyor. Bu isimleri solcular kullanıma aldı. Çünkü sokaktaki adam ve insan doğası devletin yalnızca vatansever ve milliyetçi ellerde emin olabileceğini düşünüyor. Milliyetçi derken nazilerden bahsetmiyorum. İnsan doğasında bu duygu var. Mitoloji de kültürün en eski miraslarından biridir ve halk ruhunda yaşar. 
  
Şimdiki halkımıza yaklaşalım. İnsanlarımız duygusal, kuralcı olamayan, yatırlara bez bağlayan, muskaya inanan, ağır yiyeceklerle beslenen ama bu kalorileri yakmayan, şiddete yakın, kitap okumayan, sanatı yaşayamayan, cinsellikte büyük tabularla karşı karşıya olan, kız çocuklarını nasıl yetiştireceğine karar veremeyen, kadının dominant ve aktif cinselliğinden korkan ve ataerkil bir tip. Üstelik bu tip gevşeklik veren bir iklimde yaşıyor. Anadolu ruhu Türkler’de de yaşıyor. Bakın en eski mezarlarda bile ganimetlerle gömülmüşler. Anamalcılık burada hep varmış. Bu insanlara yalnızca muhafazakarların anlayacağı arı dilden konuşabiliyor. Solcularsa sarı-kırmızı renklerden oluşan pankartlarıyla başarılı olamıyor. Halk onların dilini anlamıyor, dışlıyor.     
 
 
Türk solu yeni bir gömlek giymek zorunda
 
Bilim, sanat, mantık, kültür toplumu yaratmak ve eşitlik ve adalet hedefini öne açıkça sürmelidir. Öncelikle Türkiye’nin hangi gezegende olduğunu anımsamalı ve bir örnek devlet ya da sistemi adres gösterebilmelidir. Dağınık halden uzaklaşıp birlik halinde hedeflediği bir program etrafında birleşebilmeli, asker/polis düşmanlığı gibi fasit daireden çıkıp stratejik düşünebilmelidir.  Eleştiri, iç çekişme, birbirini dışlama yerine birlikte ‘‘biz buyuz ve bunu istiyoruz’’ diyebilmelidir. Sol, toplumu iyi analiz edip, onun dilini konuşabilmeli, onun kültürünü ve toplum ruhunu okşayabilmelidir. Asena’dan başka da mitolojik figürlerin olduğunu bilmelidir.
 
Şimdi emperyalizm tarafında yeni sömürgecilik ve din savaşı hazırlıkları göze çarpıyor. Azınlıklar, aykırı yapılar iç kaldıraç olarak kullanılıp hedefteki ulusal devlet yapıları böyle çökertiliyor; plan böyle yürüyor.  
 
Sol bu vahşi ve alçak projeye alet olmamalı; emperyalizmin hareketlerini iyi okuyup, mümkün-mantıklı hedefleri seçebilmelidir. 
 
 
Cem Güneş
 
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)