....

 

 

Shakespeare’in Venedik Taciri oyununda bir borç sözleşmesi oyunun temel ilişkisini oluşturur. Bu incelemede oyunun dramatik omurgasını oluşturan bu hukuki ilişkinin çözümlenmesine çalışılacaktır. Bu ilişkiye bağlı olarak çeşitli toplumsal konular ve değerler oyun boyunca gündeme gelir. Oyunun tefeci karakteri Shylock bir Yahudidir; Hıristiyanlığın egemen olduğu bir toplumda, on altıncı yüzyılda Yahudilere nasıl davranıldığı, onlarla ilgili toplumsal düşünüşten kaynaklanan yargılar oyunda ağırlıklı bir yer tutar. Shakespeare’in zengin toplumsal çağrışımları olan bu oyununda para ilişkileri karşısında dostluk ve aşkın ayrı bir kutbu oluşturduğunu söyleyebiliriz. Oyunun, adıyla başlayarak, Venedik şehrini mekân seçmesi de rastlantı değildir. Özdemir Nutku’nun oyun üzerine incelemesinde yazdığı üzere, Venedik o dönem gelişmiş ticareti, iyi işleyen hukuk düzeni, bütün dünyanın görmek için can attığı “turistik” nitelikleriyle, “Avrupa’nın başkenti” konumundadır.[1]

 

Bu çalışmada Venedik Taciri’nin daha eski bir basımından, MEB yayınlarınca yayımlanmış, Nurettin Sevin çevirisinden yararlanılmıştır.[2]

 

Tüccar Antonio, dostu Bassanio’ya vermek üzere tefeci Shylock’tan aldığı üç bin dukalık borç karşılığında bir borç senedi imzalamıştır. Senedin şartlarını tefeci Shylock çizer:

 

Haydi gelin hep beraber bir notere gidelim,

Orda bana kupkuru, şartsız şurtsuz kefilsiz

Bir senet mühürleyin; sonra lâf olsun diye,

“Falan yerde filân gün aldığım şu parayı,

Koşulan şarta göre, vaktinde ödemezsem,

Vücudumda nereden beğenirse oradan

Tam bir libralık[3] eti ceza olarak alsın.”

Diyerek şakacıktan yazarsınız o kadar.[4]

 

Senedin “şakacıktan” şartı, gerçeğe dönüşecek ve iflas eden Antonio borcunu vadesinde ödeyemeyince, oyunun 4. Perdesinde, Shylock, mahkemeden, bir libre et kesme şartının yerine getirilmesini isteyecektir. Shylock, icra memurunu, canlı insan bedeninin bir parçasını haczetmek için göreve çağıracaktır. Bu işlemi bizzat kendi yerine getirmek için mahkemeye bıçağını ve terazisini getirmiştir.

 

Venedik Taciri, ticari sözleşme hürriyetinin mutlak olduğu bir toplumda, bu hürriyetin insan canına kasteden niteliğini ortaya koyan çarpıcı bir durumu sahneye çıkarır. Oyunun gelişiminde Shakespeare, seyirciyi öyle bir umutsuz noktaya getirir ki, Antonio’nun kalbini keserek, alacağını tahsil etmek isteyen Shylock’u durduracak hiçbir yasal, meşru güç bulunmadığını gösterir. Bir Yahudi tefeciyi değil, Venedik yurttaşı Antonio’yu seven, koruyan Dük bile, borç senedinin hükmü karşısında yapacak bir şey bulamaz. Yönettiği mahkemede Shylock’u merhamete davet eder. Antonio’ya acıma duygusunu dile getirmekle yetinir.

 

Shakespeare, oyunda adım adım bu sahneyi hazırlar. Şakacıktan yazılan akıldışı şart, nasıl gerçeklik kazanır; bize bunu ikna edici biçimde gösterir. 1598’de yazıldığı tahmin edilen Venedik Taciri’nde akıldışının ve insanlıkdışının olağan ve meşru hale geldiği bir toplumsal düzeni, bir hukuk düzenini keşfederiz. Kapitalizmin yeni geliştiği koşullarda, ona dayalı hukuki ilişkilerin insan yazgısına kayıtsız bu acımasız yüzünü ortaya koymak olağanüstü bir sanatsal yaratıcılık eseridir.

 

 

Sözleşme-dostluk karşıtlığı

 

Shakespeare, oyunun başında Antonio ve arkadaşlarını gösterir. Antonio’nun zengin bir tüccar olduğunu öğreniriz. Biraz durgundur, arakadaşları bunun nedenini seferde bulunan gemilerinden dolayı duyduğu kaygıya bağlamak isterler. Antonio buna karşı çıkar, elbette tüccarın serveti tehlikeli sulardadır ama onun büyük varlığı, tek gemiye bağlı değildir, çeşitli yerlere dağıtılmıştır. Daha oyunun başında seyircilere gemilerin batma olasılığı düşündürülür. Burda Antonio’nun tüccar olmakla birlikte, paraya önem vermeyen, dostluk için bütün varlığını gözden çıkaran bir kişilik olduğu gösterilir.

 

Zaten tefeciden borç alma nedeni de, dostu Bassanio’ya yardım edebilmektir. Shylock ile Antonio arasında iki nedenli bir çatışma vardır. Birincisi, Shylock Yahudi olduğu için Antonio’nun aşağılamalarına maruz kalmıştır. Antonio suratına tükürmüş, başkalarının gözü önünde itip kakmıştır onu. İkinci neden, tefeci için daha etkilidir, onun müşterilerine faizsiz borç vererek, işlerini bozmuştur.

 

Belki de, Shylock, Antonio’yu ona ettiği hakaretlerden çok, sözleşmeleri hükümsüz kılacak bir tutum içinde olduğu için öldürmek ister. Antonio, “Çok defa onun elinden bana sığınan borçluları hacizden kurtardım ben, işte bana kini bu.” (s. 117) diyerek durumu açıklığa kavuşturur. Antonio, faiz istemediği gibi, dostlarına hiçbir senet almadan borç vermektedir. Bu da toplumun dayandığı sözleşme hukukunu tanımama anlamına gelmektedir. Dostluk, sözleşme ilişkisini yadsıma üzerine temellenir. Bu aynı zamanda başka bir akıl düzleminde yaşamak demektir.

 

Shylock’un tutuklanan Antonio için zindancıya şu söyledikleri bunu düşündürür:

 

Zındancı, ona iyi dikkat et: merhametten

Bahsetme şuna buna boş yere para veren

Budala. Hey zindancı ona iyi dikkat et. (s. 116)

 

Burada sözleşme ile dostluk da karşı karşıya gelmiştir. Tefeci sözleşme ve faizle borç verirken Antonio dostuna hiçbir geri ödeme süresi vermeden, senet imzalatmadan, üstelik borçlanarak aldığı parayı vermektedir. Shylock’un akıl düzlemine göre, bu yüzden “budala” sözünü hak etmiştir. Acaba, Shakespeare, Venedik Taciri yerine, Venedik Tefecisi mi yapmalıydı oyunun adını? Çünkü Antonio’nun tüccarlığı davranış ve kişilik açısından sahnede belirmez, yalnızca olayların gelişimi açısından tüccar olmasının bir önemi vardır. Servetini fırtınalı denizlerde mal taşıyan gemilere yüklemesi nedeniyle, iflas tehlikesiyle karşılaşmıştır. Bu da dramatik akış açısından işlevseldir, öte yandan, ticaretin insanı olduğu halde, paraya sarılmayan, tersine, dostluğu her şeyin üstünde tutan biri olması şaşırtıcıdır.

 

Belki de Shakespeare, tüccar ile tefeci arasında, Hıristiyan ile Yahudi arasında bir çatışma kurmak istemiştir ve bizim bugün anladığımızdan ve tanık olduğumuzdan bambaşka koşulların tüccarı vardır sahnede.

 

 

Oyunun temel kavramları ve imgeleri yan öğelerde de işlenir

 

Shakespeare’in oyunlarındaki anahtar kavramlar ve durumlar, oyunun bütününde değişik bağlamlarda sık sık kullanılır. Ana temaya hazırlık, pekiştirme, kavratma ve zenginleştirme işlevi görürler. Bu oyunda da hukuk kavramları benzetmelerde, günlük konuşma içinde karşımıza çıkar. Sözgelimi, Salarino, Shylock’u kastederek, “Elbette, hâkim şeytan olunca hüküm de böyle olur.” der.  Hâkim, hüküm kavramları mahkemeyi çağrıştırır. Shylock’un Yahudiliği ve onunla özdeşleştirilen şeytanlığı biraz sonra olacaklardaki tutumuna ilişkin önyargı yaratır.

 

Bu sahnede[5], Shylock’un kaçan kızıyla ilgili konuşulmaktadır. Shylock, kaçan kızı için, “Benim etim, benim kanım bana karşı azgınlık etsin ha? (s. 93) der. “Benim etim, benim kanım” sözleri, sözleşmenin gereklerinden bir libre et ve ortalığa saçılacak kanla birlikte düşünülebilir.

 

Shylock, gemileri fırtınada battığı haberleri gelen Antonio için şöyle der: “Bonosuna iyi baksın. Bana tefeci derdi: haydi bakalım bonosuna iyi baksın. Hıristiyanlık marifeti diye ödünç paralar verirdi; eh bonosuna iyi baksın.” (s. 94) Olacakları şimdiden haber vermektedir. Senetteki en önemli şart, etinden bir libre et kesme şartı, şimdiden Yahudinin öç hayallerini canlandırmıştır. Sanki şehvetle bu anı arzulamaktadır. “Bonosuna iyi baksın!” nakarata dönüşmüştür.

 

Salarino, tehlikeyi seyirci adına ortaya koymak ister gibidir; sorar: “Herhalde borcunu vaktinde ödeyemezse etinden et kesecek değilsin ya: hem ne işe yarar ki?”

 

“Balıklara yem olur bir işe yaramazsa. Dişe dokunmasa da hıncımın gözü doyar. Bana hakaret etti, beni yarım milyon zarara soktu. Zarar etsem sevinir, kazanırsam eğlenir, milletimi horgörür, pazarlığımı bozar, dostlarımı soğutur, düşmanlarımı kızıştırır; sebep nedir bunlara? Çünkü Yahudiyim ha?” (s. 94) bundan sonra söyledikleri, Shylock’un kendi açısından kin duymakta ne kadar haklı olduğunu gösterir. Uğradığı haksızlığı somut örneklerle belgeler. Söyledikleri, Yahudilere uygulanan ırkçı zulme karşı bir savunmaya, dinci Hıristiyan bağnazlığının yargılamasına dönüşür.

 

 

Shakespeare, herkese sahne denen mahkemede kendini savunma hakkını tanır

 

Shakespeare kişilerine alabildiğine adil yaklaşır; sahne üzerinde kendi sözünü söylemelerine fırsat verir. Oyunlarının gücü de buradan gelir, karşıtları kendi bakış açılarından alabildiğine eksiksiz konuşturmaya çalışır. Ayrıca gerçeğin çelişkili yapısını hep göz önünde tuttuğu gibi, kişilerinin çelişkili niteliklerini de unutmaz. Borcunu tahsil etmede gaddar tefeciyi, ezilmiş, horgörülmüş bir Yahudi olarak dinlerken, onun kininin haklı temelleri olduğunu anlarız. Shylock şunları söyler: “Yahudinin gözleri yok mu? Yahudinin elleri, âzaları, gövdesi, duyuları, sevgileri, arzuları yok mu? Onun karnı da aynı yemekle doymuyor mu? Ya aynı silâhlardan o acı duymuyor mu? Aynı hastalıklara o da tutulmuyor mu? Aynı ilaçlardan o iyilik bulmuyor mu?” (s. 94) Kısacası, Yahudi insan değil mi? “Bizi yaralarsanız akmıyor mu kanımız?” Birbirimize benziyorsak bizim horgörülmemiz neden? Sonunda iş gelir intikama dayanır: “E bir Hıristiyan bir Yahudiye haksızlık ederse gene Hıristiyanların âdetince o Hıristiyan neye uğrar? Elbette intikama. Sizin bana öğrettiğiniz alçaklıkları ben de size tatbik edeceğim; bu çok zararlı olacak ama, derslerimden fayda göreceğim.” Schylock, kararlıdır ve kendini temize çıkaracak gerekçeleri sıralamıştır. Biraz sonra yapacağı “alçaklığın” gerekçeli kararını ilan etmiştir de diyebiliriz. Ama bütün bunları bana uygulayan, öğreten siz Hıristiyanlar, yani egemenler oldunuz; “derslerimden fayda göreceğim”,  der; ben de size aynı karşılığı vereceğim.

 

Bu sırada Tubal girer, Salarino ile Salanio, Shylock’un söylediklerini doğrularcasına bir başka Yahudi olan Tubal’le ilgili aşağılayıcı sözler söylerler: “İşte kabileden biri daha: bunlara bir üçüncü daha bulunamaz, meğer ki şeytanın kendisi çıkıp Yahudi olsun.” (s. 95) Shakespeare çatışan tarafları sahneye çıkarmıştır, değerlendirmeyi yapacak, yargıyı verecek seyircilere ortamı hazırlar.

 

Tefeci Shyock, kızının kaçmasına hep giden pırlantalar, altınlar açısından üzülmektedir. “Şimdiye kadar bizim milletin başına hiç böyle lânet inmemişti; iki bin duka yalnız o, sonra daha ne kadar kıymetli, kıymetli mücevherler. Ah keşke kızım ayağımın dibinde mezara girse de dukalarım tabutunun içinde olsa; onlardan hiç haber yok mu? Niçin yok: onu ararken daha ne masraf oldu bilmiyorum. Ah, ah –ziyan üstüne ziyan!” (s. 96) Böylece sürüp gider ve Shylock biraz önce ben de insanım, niye bana ayrımcılık yapıyorsunuz derken kazandığı bütün sempatiyi kaybeder. Shakespeare’in dram sanatı, yaşamı öylesine karmaşık bütünlüğü ve akışı içinde yakalamıştır ki, sürekli değerlendirme açılarımızı değiştirmek ve uyanık tutmak zorundayızdır. Bir durumda, göreceli olarak haklı olan, bir başka durumda en haksız ve bayağı hale gelebilmektedir. Shylock’un bir sahneden ötekine değişen görünümü bunun bir örneğidir.

 

 

Sözleşmenin iki tarafı: kaybeden ve kazanan

 

Antonio’nun felaketi, Shylock’un sevinci olur. Tubal onun bir gemisinin Trablus’tan gelirken battığını haber verince, “Şükür Allaha! Şükür Allaha! (…) Güzel haber! Ha, ha!” (s. 97) diye sevinecektir. Hemen ardından kızının bir gecede seksen duka altın harcadığını öğrenince, “Ah, bağrımın içine sen hançer saplıyorsun. Altınlarımı görmek bir daha kısmet değil: bir oturuşta tamam seksen duka altını! Seksen duka altını!” diye yas tutar. Bu sahnede Shylock, kızının harcadığı serveti duydukça kahrolmakta, Antonio’nun yıkım haberini aldıkça sevinmektedir. Duygular gel git halinde akar.

 

Demek ki Venedik Taciri, ticaretin hüküm sürdüğü bir toplumda kişilerin çıkarlarının birbirine karşıt olduğunu ve birinin felaketinin ötekinin mutluluğu demek olduğunu 16. Yüzyılda ortaya koymuş oluyor. Tefecinin mutluluğu borçlunun felaketi demektir.

 

Şimdi devreye icra memuru girecektir. Shylock, Antonio’nun sonundan emin olmuştur; Tubal’a yeni bir görev verir: “Haydi Tubal, git bana bir icra memuru tut; on beş gün evvel peyle.” Vadesi gelince işini yapmak üzere hazırda beklesin. “Hele borcunu ödeyemesin yüreğini alırım, başıma yemin olsun. Venedik’ten çıkarsa ne istersem yaparım, (…)” (s. 99)

 

 

Oyundaki başka sözleşmeler

 

Oyunun bir başka olay düzlemi de, babasının vasiyeti gereği, bilmece saklı üç kutudan doğrusunu seçenle evlenecek Portia’nın öyküsüdür. Antonio’yu borçlu duruma düşüren neden de, Bassanio’nun Portia’yla evlenmek istemesidir. Bassanio dostu Antonio’nun onun uğruna ağır koşullar içeren borç senedini imzalayarak tefeciden aldığı parayla yola çıkar, Portia’nın malikânesine gelir, bilmecelerin çözümü için gereken şartları yerine getirir ve doğru kutuyu seçer. Altın, gümüş ve kurşundan üç kutudan birinde saklı Portia’nın resmini bulan onunla evlenmeye hak kazanacaktır. Buradaki çözüm de, Venedik Taciri’nin temel düşüncelerinden birini oluşturur: Görünüşlere aldanmadan gerçeği aramak. Altın ve gümüşün gösterişine kapılarak onları seçenler kaybederken, kurşunu seçen Bassanio kazanacaktır.

 

Shakespeare’in bu düşüncesini göstermek için Bassanio’nun kutuların başındaki konuşmasını aktarmakta yarar var:

 

Dışyüzün görünüşü böyle aldatabilir.

Dünya hâlâ süslerle avunup aldanıyor.

Kanunun karşısında ne çürük, ne lekeli

İddialar en tatlı bir sesle yumuşayıp

Kötülüğünü nasıl talâkatle peçeler.

Din de böyle, bir günah ne kadar iğrenç olsa,

Çatkın bir surat çıkar ustalıklı bir sesle

Kabahati örterek kara kaplı kitapta

Bir söz bulur koskoca günahı sevap eder.

(…)

İşte süs: nihayet en tehlikeli denizi

Yaldızlayan bir kıyı; esmer Hint güzelini

Örten güzel bir yaşmak; bir sözle: kancık asrın

Akıl sahiplerini kafese koymak için

Takındığı iğreti, göstermelik hakikat.

İşte sen gösterişli, dış yüzü süslü altın,

Sen ey Kral Midas’ın kaskatı kahvaltısı,

Seninle hiç işim yok; seninle de işim yok

Sen renksiz, basbayağı köle, kulların kulu.

Fakat, sen fakir halli sen, gösterişsiz kurşun.

Sade tehdit ediyor, bir şey vaadetmiyorsun.

Beni sözünle değil, özünle çekiyorsun;

Seni seçiyorum ben, sonu saadet olsun! (s. 103-104)

 

Burada dile getirilen düşünceler, mahkeme salonunda izlenen süreçle de doğrulanmış olur. Görünüşte Shylock yasalara göre, sonuna kadar haklıdır. Görünüşte erkek, gerçekte kılık değiştirmiş bir kadın, Portia, hukuk doktoru yargıç rolünde, birden bire sorunu “Borçlar Hukuku” düzleminden “Ceza Hukuku” düzlemine kaydırarak, haklı Shylock’u, suçlu Shylock’a çevirir. Görünüşlerin aldatıcılığına kapılmamak gerekir. Shakespeare’in her zaman yaşamdan yana dramı, gösterişsiz kurşun kutunun seçiminde alçakgönüllülüğü estetize eder.

 

Portia çizgisinde gelişen olayörgüsü, dostluk ilişkisi boyutuna aşk ilişkisi boyutunu da katar ve her ikisini ticari sözleşmenin ördüğü çıkar ilişkisinin karşısına koyar. Sözleşmenin hukuku yaşama kastederken, dostluğun hukuku yaşamı pahasına aşka katkıda bulunur. Bu arada başka türlü sözleşmeler de görürüz. Bassanio ile Portia arasındaki evlilik sözleşmesinin simgesi bir yüzüktür. Bununla büyük bir mülkiyet değişimi de gerçekleşmiştir. Ama dayandığı ilişkinin sevgi olması, onun en ağır şartının sevginin yitirilmesi olması, borç sözleşmesiyle niteliksel farkını gösterir.

 

Portia, bu sözleşmeyi şu sözlerle açıklar:

 

Daha şimdi bu güzel mülkün, yurdun sahibi

Ev halkımın hanımı kendi kraliçemdim;

İşte şimdi bu anda bu evle evin halkı

Ve karşınızda kendim hep siziniz efendim

Bu yüzükle onları beraber veriyorum.

Düşürür, kaybeder, ya birine verirseniz,

Aşkınızı mahvolmuş biliniz ve o zaman,

Benim bu yüzden size darılmak hakkım olur. (s. 107)

 

Yüzük de bir sözleşme yerine geçer. Senetten temel ayrımı, gönüllerin arasındaki bir ilişkiyi temsil etmesidir. Gönül sözleşmesidir[6] ama köşk, uşaklar, topraklar getirdiğine göre senetten daha geniş kapsamlı gücü olduğu söylenebilir.

 

İlginçtir, bu sözleşmenin şartları arasında da et ve kan eksik değildir. Bassanio şöyle söz verir:

 

Fakat şu parmağımdan

Bu yüzük ayrılırsa ruhum da bedenimden

Öyle ayrılır gider: o zaman cesaretle,

‘Artık Bassanio öldü.’ diyebilirsiniz siz. (s. 107)

 

İşte, sihirbaz Shakespeare, ele aldığı her şeyi başka bir şeye dönüştürüyor. Borç senedinden idam fermanı yaparken, yüzükten de malikâne tapusu çıkartıyor. Her şeyin bittiğini düşündüğümüz bir çıkmazda önümüzde güneşli yollar açıyor. Shakespeare bu, tek bir üzüntünüz olabilir, onu geç okumak.

 

Sözleşme herkesi bulur, yaşam sözleşmeler zinciridir.

 

 

İnsan hayatına kasteden ticari sözleşme

 

Salanio evlenmek üzere olan Bassanio’ya Venedik’te zor durumda dostundan haber getirir:

 

Para bulunsa bile Yahudi almayacak.

Daha şimdiye kadar ben insan kılığında

Böyle insan kanına susamış, gözü kızmış

Hiçbir mahlûk görmedim. Gece gündüz demiyor,

Dükü sıkıştırıyor: hakkı hak edilmezse

‘Şehrin hürriyetine bu bir tuzaktır.’ diyor.

Yirmi tüccar hem Dükün kendisi, en ileri

Gelen şehir âyanı, onu yola getirmek

İçin uğraşıyorlar, fakat o haciz,

Adalet, senet diye tutturduğu haince

Dâvasından kimse, hiç kimse vazgeçiremez. (s. 113)

 

Sözleşme dükün de üzerindedir, demiştik. Onun da sözleşmeyi hükümsüz kılmaya gücü yetmez. Shylock işi temelden alıyor; şehrin hürriyetiyle, sözleşmenin dokunulmazlığını özdeşleştiriyor. Demek oluyor ki ticari sözleşmenin hâkimiyetinde şehrin hürriyeti, kaybedenin canını almakla korunabiliyor. Ne yazıyordu Shylock’un sözleşmesinde; borcunu ödeyemezse, alacaklıya bir libre et kesme hakkı tanınacak. O da, Antonio’nun kalbini kesmek istiyor zaten. Para ödenmesini de kabul etmiyor. Sözleşmenin gereğini yerine getirin diyor. Kapitalist sözleşmenin anlamını Shakespeare uç noktada sorgulayarak aydınlığa kavuşturuyor.

 

Her sözleşme, kazanan ve kaybedenin olduğu bir toplumsal ilişkidir. Kayıp buradaki gibi birdenbire canla ödenmese de, parça parça canla ödenmektedir. İşçi ile patron arasındaki iş sözleşmesini düşünelim. İşçi zamanını patrona satarak, ömrünü parça parça onun hizmetinde kaybeder. Hatta sekiz on saat çalışma da onu bu ölümcül sözleşmenin hükmünden kurtaramaz; geriye kalan zamanlarını da ertesi günkü çalışmaya hazır olabilmek için yorgunluğunu dindirmeye, kendine gelmeye çabalamak için harcar. Giderek bütün ömrünü onun hizmetine vermiştir. Sermayedar, işçinin parça parça etini kesmekte, damla damla kanını artı değer halinde içmektedir.

 

Shylock’un kızı Jessica da aynı haberi verir:

 

Hemşehrileri Chus’le Tubal’e ben ordayken

Kaç kere yemin edip, ‘Borcun yirmi katını

Almaktan bile geçer Antonio’nun etini

Keserim’ dedi, ben de işittim, efendimiz,

Biliyorum ki eğer devlet salâhiyeti

Kanun, nüfuz yoluyla önüne geçilmezse

Zavallı Antonio’nun hali çok fena olur. (s. 113)

 

Bu işe kanun, nüfuz da yetmez. Çünkü onların temellendiği temel hürriyet, bu sözleşmeyi geçerli kılan hürriyettir. Venedik Taciri’nden şu önermeyi çıkarmak fazla mı olur? Özel mülkiyet hürriyeti varsa, insan hayatını güvenceye alacak hiçbir önlemin başarı şansı yoktur.

 

Shylock “ben bonomu bilirim”den başka söz tanımaz. Bonoda yazılanın bir libre et olduğunu ve bunun Antonio’nun ölümü demek olduğunu biliyoruz. Mahkemede dükün sözleşme karşısındaki hükümsüzlüğünü görürüz. Salanio son çare olarak, “Dük, eminim, bu haciz hakkını ona vermez.” (s. 117) görüşünü dillendirir. Antonio ise böyle bir umut beslemez:

Dük kanunun hükmünü reddetmeye kalkamaz:

Çünkü yabancıların burda Venedik’teki

İmtiyaz haklarına riayet edilmezse

Devlet adaletinin itibarı sarsılır;

Madem ki şehirdeki alış veriş ve kazanç

Bütün milletlerle bir aradadır, bu böyle;

İş olacağına varır: Bu kederler ziyanlar

O kadar bitirdi ki beni, yarına kadar

Kanlı alacaklıma bütün şu vücudumdan

Kala kala bir libre bile et kalmayacak. (s. 117-118)

 

Ticaret, kazanç, alışveriş şehrin temelidir ve bunu sarsacak hiçbir önleme yer yoktur. Dük üzülmekle yetinir. Shylock’u “merhametli” olmaya davet eder[7]. Aslında acımasız olan Shylock değildir, kaskatı olan kişilik kazanmış sermayedir. Bugünün devlet başkanının işsizlikten, yoksulluktan perişan bir işçiye benzeri acımayla yaklaştığını düşünebiliriz. Her şey onun dışındadır. Özel mülkiyet düzeninin sözleşmeler hukuku yöneticinin elini kolunu bağlamaktadır. O yalnızca sözleşmeyi güvenceye kavuşturmakla ilgilidir. Gerisi onu ilgilendirmez. Asıl katı yürekli olan kendisi değilmiş gibi…

 

İnsani yürekli Antonio kendi canını unutup, Dükü teselli eder:

 

Onun hainliğine karşı

Kanunun hiçbir yolu beni koruyamıyor,

Sabrımı kalkan eder ona karşı dururum

Şiddete karşı silâh, ruhumun sükûnudur,

Kinine ve zulmüne tahammül karşı durur. (s. 131)

 

Shylock mahkemede bıçağını bilemektedir. Niye bunu yaptığı sorulunca şöyle yanıtlar: “Ordaki batakçıdan haciz malı kesmeye.” (s. 137) İnsan etinin “haciz malı” olarak gösterilmesi olağanüstü çarpıcı bir durumdur. Sözleşme ilişkisinin hayati niteliğini görünür kılar. Shylock’un temel dayanağı kanundur:

 

Nefesini tüketme, yorulursun, bağırma:

Senetteki şu mühürü koparıncaya kadar

Aklını tamire ver, yoksa büsbütün oynar

Karışmam delikanlı, kurtaramazsın, sonra,

Adalete, kanuna dayanıyorum burda. (s. 138)

 

Demek ki kurtuluş için tek yol kalıyor, bu kanunları ilga etmek; onu da ancak toplumsal bir devrim başarabilir. Belki usul hukukundan yardım umabiliriz. Ya da davanın paradigmasını değiştirmek durumundayız. Olayı Shylock’un ve kanunların bakış açısının dışına taşımak. Sözleşmeyi hayatla yıkmak, kalbi besleyen hayatın sıcak kanını sahneye sokarak… Mahkemeye, erkek kılığına girmiş, genç hukuk doktoru olarak yargıçlık eden Portia, insani bir duyguyu “merhameti” gündeme getirir ilkin. Shylock sözleşmeye göre haklı olduğuna göre, “Yahudi merhamet etmelidir.” (s. 214). Harika bir merhamet şiiri dökülür Portia’nın ağzından. Şiire bakarsak, bütün sözleşmeleri yırtacak güçte bir insani ilişkidir merhamet. Ama bu bir sürü güzel söz, tefecinin akıl düzleminde hiçbir işe yaramaz.

 

Ortada tanrı sözünden bile daha güçlü kanun vardır ve Shylock bu kanuna göre yüzde yüz haklıdır. Öyleyse ne yapmalı? Bassanio, Shylock’a borcun on katını teklif eder, ama bir işe yaramayacağını bilmektedir.

 

Yargıç Portia’nın da düzeni mutlak görmesi işi çetrefilleştirir. Antonio nasıl kurtulacak? Portia giderek gerilimi yükseltir; Shylock’u iyice haklı çıkaracak şeyler söyler: “Tamam, işte senet vadesini doldurmuş; ve şimdi bu Yahudi şayet isterse, burada, şu tacirin kalbine en yakın bir noktadan bir libre eti keser.” (s. 144) der. Ekler:

 

Bu eti de göğsünden kesip çıkaracaksın.

Kanun mesağ veriyor, mahkeme hükmediyor. (s. 149)

 

Ama senette küçük bir eksik vardır. Kurtuluş yine senede bağlanmıştır. Eğer senette kan yazsaydı Antonio’yu kimse kurtaramazdı. Shylock bıçağını hazırlarken son anda Portia konuşur:

 

Acele etme, bekle; daha başka işler var.

Burda bu senet sana bir damla kan vermiyor:

İşte harfi harfine bu sözler: ‘Bir libre et’

O halde hakkını al; al bir libre etini.

Lâkin onu keserken Hıristiyan kanından

Bir damla akıtırsan Venedik kanununca

Malın mülkün Venedik devleti hesabına

Müsadere edilir. (s. 149-150)

 

Keser ve sap birdenbire tersine dönmüştür. Portia, davayı borçlar hukuku düzleminden ceza hukuku düzlemine aktarır. Birden haklı Shylock, suçlu Shylock olmuştur. Venedik’in sözleşme hukuku devreden çıkmış, ceza hukuku devreye girmiştir. Portia kanunları okur:

 

Dur Yahudi, Venedik kanunlarına göre,

Eğer bir yabancının vatandaş aleyhine, (s. 152),

Ya doğrudan doğruya veya dolayısıyla

Cana kıyma niyeti, kasdı sabit olursa,

Mallarının yarısı canına kasdettiği

Kimse ve kimselerin üzerine geçmesi;

Diğer yarısına da devlet hazinesince

Hemen el konulması lâzımdır; bundan başka

Tecavüz edenin de hayatı ancak Dük’ün

Merhametine kalır.

İşte senin hukuki durumun tıpkı böyle;

Sen hem dolayısıyla, hem doğrudan doğruya

Şurdaki dâvalının kendi canına burda

Mahkeme huzurunda kastetmiye kalkıştın.

Haydi yerlere kapan, Dük’ten merhamet dile. (s. 152-153)

 

Şimdi Shylock’un servetine ve onun için aynı anlama gelmek üzere canına el konmuştur. Yeni sözleşmeler gerekmektedir. Yeni sözleşmeleri Antonio dikte eder:

 

Evet Dük hazretleri ve bütün davetliler (Mahkeme davet yerine döner birden-b.s.a.)

Malının yarısından cezanın kalkmasını

Doğru bulurum. Sonra öteki yarısını

Bana bırakın; ben de kendisi yaşadıkça

Saklarım, ölünce de geçenlerde kızını

Kaçıran zata teslim ederim: bu iyilik

İçin iki şartım var; hiç vakit geçirmeden

Hıristiyan olmalı; ikincisi de şimdi

Sırtındaki gömleğe kadar her nesi varsa,

Ölümünde damadı Lorenzo’yla kızına

Vereceğini hemen kayda geçirtmelidir. (s. 154)

 

 

Portia, ona önerilen avukatlık ücretini şu sözlerle geri çevirir:

İşinden tatmin olan karşılığını da almış demektir,

Sizi kurtarmakla tatmin olduğum için

İşimin karşılığını aldım sayıyorum kendimi.

Bundan başka bir karşılık hiç aklıma gelmedi. (Özdemir Nutku çevirisi, a.g.e., s. 97)

 

 

KAYNAKÇA

 

Özdemir Nutku, “Oyun Üzerine”, William Shakespeare, Venedik Taciri, s. XX, Çeviren: Özdemir Nutku, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012, İstanbul

William Shakespeare, Venedik Taciri, Çeviren: Nurettin Sevin, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1992, İstanbul

 

 

[1] Özdemir Nutku, “Oyun Üzerine”, William Shakespeare, Venedik Taciri, s. XX, Çeviren: Özdemir Nutku, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012, İstanbul.

[2] William Shakespeare, Venedik Taciri, Çeviren: Nurettin Sevin, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1992, İstanbul. Oyun üzerine ilk incelemeyi Nurettin Sevin çevirisinden yaptığım ve notlarını aldığım için Özdemir Nutku’nun yeni ve güzel çevirisini kullanamadım.

[3] Yararlanılan çeviride “libra” sözcüğü kullanılmış; “libre” yazılışıyla bildiğimiz ağırlık ölçüsüdür. 1 libre = 453,59237 gr.

[4] A.g.e., s. 41, oyundan bundan sonraki aktarmalar, metinde parantez içinde sayfa numaraları yazılarak belirtilecektir.

[5] Perde III, Sahne I, a.g.e., s. 91-99.

[6] Özdemir Nutku çevirisinde, bu ana tanıklık eden Graziano “sözleşme” sözcüğünü kullanarak konuşur:

Sizler aranızdaki bağlılık sözleşmesini

Resmiyete döktüğünüz gün, rica ederim,

Ben de evleneyim.

(W. Shakespeare, Venedik Taciri, Çeviren Özdemir Nutku, s. 64, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012, İstanbul.)

[7] Dük, katı yürekli Shylock’a, en acımasızları anımsatır:

Ödün vermeyen, yürekleri çakmaktaşı sertliğinde

İnatçı Türkler ve duyarlık, incelik nedir bilmez

Tatarlar gibi olma.

Hepimiz bir beyefendiye yaraşan

Anlayışlı bir yanıt bekliyoruz senden, Yahudi. (Özdemir Nutku çevirisi, a.g.e., s.80)

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)