Son Dakika



Hıdrellez günü birkaç şair- yazar arkadaşla Alleben Deresi civarında dolaşıyoruz. Derenin üst tarafındaki Kavaklık mevkiine pikniğe gelenlerin birçoğu dileklerini küçük kâğıtlara yazıp derenin sularına bırakıyorlar. Aşağılarda, derenin kenarına vuran iki dilek kâğıdını yakalayıp okuyoruz. Kâğıdın birinde şöyle yazıyor: “Allahım nolur eltimin yeni aldığı mavi perdeden bana da nasip et.” Dilek kâğıtlarını Alleben’in sularına yeniden bırakıyoruz…

*     *     *

Ömer Asım Aksoy Caddesi, Gaziantep’in en uzun caddelerinden biri. Türk Dili Kurumu’nda uzun yıllar Dereme ve Tarama Kolu Başkanlığı yapmış olan Ömer Asım Aksoy’un, cadde üzerinde bulunan parkın hemen önünde, korumalı cam levha içerisindeki fotoğrafı, caddeye ayrı bir değer katıyor. Öğretmenlik, yargıçlık, savcılık, milletvekilliği yapmış olan Ömer Asım Aksoy, yazar ve dilbilimci kimliğiyle saygın bir insan olarak biliniyor Gaziantep’te.

*     *     *

Turistik Çarşı’da küçük bir işyeri çalıştıran eski bir tanıdığıma uğruyorum. Önceleri genellikle askerlere yönelik tablo, kartpostal, hediyelik eşya, çok kullanılan kırtasiye malzemeleri satardı. Çarşı iznine çıkan askerlerin uğrak yeriydi. Aynı zamanda yakınlarına göndermeleri için, isteyen askerlere ünlü şairlerden şiirler de verirdi. İşi değiştirmiş, spor malzemeleri satıyor. “Kartpostal işi çoktan bitti,” diyor ve ekliyor: “Artık şiir işi de bitti!”

*    *     *

Antep savunmasının üç bilinen ismi Şahin Bey, Şehitkâmil ve Karayılan’dan sonra, Gaziantep Üniversitesi yakınlarına Gaziantep Müdafaası Etraf- şehir Cepheler Kumandanı Ali Şefik Özdemirbey’in bir heykeli dikilmiş. Oldukça heybetli duran heykeli yapan heykeltıraşın ismi heykelin bir yerlerinde yazılıdır herhalde diye dört tarafında gezinip, göz gezdiriyorum ama yok, göremiyorum. İşin yöntemini pek de bilmiyorum ama yazılmalı değil mi? Sanki yazarının ismi yazılmayan bir kitap okuyorum hissine kapılıyorum.

*     *     *

Yapı Kredi Yayınları’nın satış yeri açılmış. Görevli gençle ayaküstü söyleşiyoruz. Öğretmenevinin hemen yanındaki Yapı Kredi Bankası’nın yanına açılmış olması yerinde bir seçim. Buradaki bankayı da yeni görüyorum, ikisi aynı zaman diliminde açılmış olmalı. Kitapevi, nüfusu iki milyona yaklaşan bu sanayi kentine çok yakışmış.

*     *     *

Kentte edebiyat dergileri satılan tek kitapçı olan Cevizli’ye uğruyorum. Ankara’da, Dost, İmge, Turhan’da bulunan dergilerin üçte biri kadar dergi de burada var. Ancak almak istediğim, bakındığım iki dergiyi de göremiyorum. -1978’de neredeyse üç aylık öğretmen maaşımı vererek ‘olympıa’ marka, portatif, yeşil renkli daktilomu buradan almıştım.- Daha önceleri Antep Lisesi civarında, dergi satılan Dergi Dünyası adlı bir yer daha vardı; şimdilerde adını değiştirip Kitap Dünyası yapmış, dergi satmayı da bırakmış. Yakında kitap dünyasını da bırakıp, cep telefonu dünyasına çevirecekleri kesin.

*     *     *

On yıl kadar önce, Antep’te ikamet ettiğim günlerdeydi. Emekli bir üniversite hocasının bir yayınevi açtığını duymuş yerini öğrenip arayıp bulmuştum. Masa başındaki top sakallı, güleç yüzlü adam piposunu ateşleyip duruyordu. “Antep’te yayınevi açan bir deli varmış, onu arıyorum!” demiştim. Zaten gülümseyen yüzüne daha da bir gülümseme ekleyip: “Tamam işte!” demişti, “o deli benim!”

*     *     *

Yayınevinin bir diğer faaliyeti bir edebiyat dergisi çıkarmak olmuştu. Dergi çıkarmaya on iki kişiyle başlanmış; bu sayı ikinci sayıda yarıya, üçüncü sayıda çeyreğe düşmüştü. Oysa dergi çıkmadan önce gerçekleştirilen o saatler süren toplantılarda, derginin geleceğine yönelik ne de büyük sözler edilmişti.

*     *     *

Derginin ve yayınevinin bahçesinde bulunan ağaçlarla çevrili kamelya, ikindi sonrası kentte yaşayan şair- yazarların koşar adım geldikleri bir mekân. Aynı zamanda Bilim Kültür Sanat Derneği ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği’nin de yeri. Arkadaşlarla bugünlerde kamelyada sırayla Sadi’nin Gülistan’ından kıssalar okuyoruz, hayır okumuyoruz; ‘Sadi geçiyoruz!’

*     *     *

Gaziantep’e gelip de yayınevine, yayınevinin kamelyasına uğramadan geçmek olur mu? Leyla Şahin, Lütfiye Aydın, Hüseyin Yurttaş, Müslim Çelik, Özcan Karabulut, Ahmet Nesin, Sultan Su Esen, Mehmet Hameş, Hasan Akarsu yayınevine selam verip geçen şair- yazarlardan. Gerçi yayınevine ne zaman uğrasanız her yer ‘cıfıt çarşısı’ gibi darmadağınıktır, içeride kedi- köpek yitse bulunmaz ama olsun; sizi hep kırk yıllık dostlarıymış gibi karşılayacak olan şair- yazar arkadaşlar ve o hep gülen yüzüyle yayınevinin sahibi Mehmet Kara vardır ya…

*     *     *

Yayınevinin kamelyasında bugünlerde Rus yazar İvan Aleksandroviç Gonçarov’un Oblomov adlı romanını okuyoruz. Birimiz bırakıp bir başkamız başlıyor. Varlıklı bir Rus asilzadesi olan roman kahramanı Oblomov, sözcüğün tam anlamıyla miskin ve tembel bir asilzade. Aslında Oblomov yazarın ta kendisi. Giderek tembellik bize de sirayet ediyor, artık hepimiz birer Oblomovuz! Doğrusu tembellik Güneydoğu’nun bu güzel sanayi kenti Antep’in kavurucu yaz sıcağına iyi geliyor…

Ramazan Teknikel

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)