Namık Kemal 127 yıl önce 2 Aralık 1888 günü, 48 yaşında yaşama veda etti. Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi üyesi yazar, gazeteci, devlet adamı ve şairdi. Yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı bir Tanzimat Devri aydınıydı. “Vatan Şairi” ve “Hürriyet Şairi” olarak anılan Namık Kemal, Osmanlı İmparatorluğunda tanınmış, köklü bir ailenin çocuğuydu. Ne var ki bu aile, babasının ve kendisinin zamanında mevkiini ve servetini yitirmişti.

Heyecanlı, kavgacı kişiliği, akıcı, parlak üslubu nedeniyle devrinin diğer yazarlarından daha fazla tanındı. Şiirin yanı sıra eleştiri, biyografi, tiyatro, roman, tarih ve makale türlerinde eserler verdi. Özellikle Türk edebiyatının ilk edebi romanı olan “İntibah” ve Batılı anlamda Türk edebiyatının sahnelenen ilk tiyatro eseri olan Vatan yahut Silistre eserleriyle ün kazandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü eserleri ve fikirleriyle etkiledi.

1863’te Tercüme Odası’ndaki görevi sırasında Batıyı tanıyanlarla tanışma olanağı buldu ve gözlerini Batı kültürüne çevirdi. Şinasi’de gördüğü “hak, millet, vatan, hürriyet, millet meclisi” gibi sözcükleri yaygınlaştırdı. 1865’te Şinasi, Fransa’ya gidince Tasvir-i Efkâr Gazetesi’ni tek başına çıkardı, Yeni Osmanlılar Cemiyeti adını alacak olan gizli İttifak-i Hâkimiyet Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Derneğin amacı bir anayasa hazırlanması ve parlamenter bir yönetim sistemi kurulmasını sağlamaktı.

Namık Kemal gazetesinde, bu görüşler doğrultusunda ve hükümet aleyhine şiddetli yazılar yazdı. “Şark Meselesi” üzerine yazdığı bir makale, gazetenin 1867’de kapatılmasına ve kendisinin Erzurum vali muavini olarak atanmasına yol açtı.

Ama o,  Erzurum’a gitmek yerine Ziya Paşa ile birlikte Paris’e kaçtı. Londra ve yeniden Paris’te geçen yılların ardından 1870’de yurda döndü, 1872’de de İbret Gazetesi’ni çıkardı. Yazılarında yapmak istediklerini şöyle sıraladı:

Avrupa’da gördüklerini anlatmak, Osmanlı’da ilerlemeye engel gördüğü noktaları tespit etmek, ilerleme hedeflerini göstermek, bunun için nelerin düzeltilmesi gerektiğini ve bu çalışmaların nasıl yapılacağını sıralamak.

Gazetede yayımlanan “İstikbal” adlı makalesinde, geçmişe dönmenin ya da bu halde durmanın artık mümkün olmadığını belirtti. Batı’da parlayan medeniyetin etkisiyle Osmanlı’da da ilerlemeler ve gelişmeler beklemenin bir zorunluk olduğunu vurguladı, “gelişmeler yolunda yürüyerek bir gün Asya ve Afrika’ya bile medeniyet nurları yayacak kadar kuvvetli bir Doğu medeniyeti meydana getireceğiz,” dedi.

İbret adlı makalesinde ise, Avrupa medeniyetinden alınacakları sıraladı: Buhar, elektrik, petrol sanayi, tıp, iktisat, ticaret, sanat ve teknik. Bu alanlarda insanlığın harikalar yarattığını, bizim için bunlara ayak uydurmaktan başka yapılacak bir şey olmadığını belirtti. “Mademki Avrupa bu gelişmesine ve ilerlemesine ancak iki asırda erişmiştir; şu halde biz de şimdiden başlarsak gelişme yolunda ilerleyebiliriz,” dedi.

Namık Kemal’e göre mali, ekonomik, idari ve eğitimsel nedenler bu gelişmenin gerçekleşmesini engelliyordu.

İbret’in sayfalarında Namık Kemal’in Osmanlıların tüketici olacak yerde üreten bir millet haline gelmesi için ülkede ziraatın ilerlemesini ve doğal kaynakların işletilmesini, ticaret ve sanayiin canlanmasını, yabancı şirketlerle rekabet edecek şirketler, fabrikalar ve gemi işletmeleri kurulmasını, İslam bankaları açılmasını istediğini görüyoruz.

Bunların yapılamayışının nedeni, ona göre, servetin ve mülkün emek ürünü olduğunu anlamayan fatalist (kadercilik) zihniyettir. Ülkedeki doğal kaynakları işletecek ne bilgi, ne de sermaye vardır. Avrupa’nın memlekete girmeye hazır yabancı sermayesini kolayca almaktansa ve borçlanmaktansa, kendi aramızda sermaye oluşturmaya ve onu işletmeye, bin kazanıp bir yemeye alışmalıdır.

Namık Kemal idari anarşiyi de gelişmeye engel görüyordu. İdare kayırıcılık, rüşvet, bilgi ve deneyimi önemsemeyiş, donanımlı memur yokluğu ve memur kadrolarının yerleşik olmayışı gibi bozukluklarla doluydu. Bunun önüne geçmek için de nitelikli memur yetiştiren okullar açmak, devlet işlerini kamuya açık hale getirmek gerekiyordu.

Namık Kemal’in eleştirdiği ve düzeltilmesi için en çok gayret ettiği kurumlardan birisi de maarif sistemi idi. Mevcut okullar yetersiz ve kötüydü. Avrupa örnek alınarak bunlar düzeltmeli, yenileri açmalı diyordu. Batı’da olduğu gibi zorunlu eğitim sistemi benimsenmeli, kadınların da eğitim ve öğrenim görmeleri mümkün kılınmalıydı.

Namık Kemal Batının manevi kültürünün ne mükemmel olduğuna, ne de bizimkine üstün olduğuna inanıyordu. Batı’dan yalnızca fen ve teknik alınmasını istiyordu. Çeşitli makalelerinde fırsat buldukça, Avrupa’daki ahlak bozukluğuna işaret ederdi. Buna karşın İslamiyet’in dinlerin en mükemmeli, en üstünü olduğunu belirtirdi. İslam dininin güzelliğine, sadeliğine ve telkin ettiği fazilet ve ahlaka, içerdiği hak, adalet ve eşitlik kurallarına hayrandı. “Ahlakı İslamiye”, “Vefayı Ahd”, “Renan Müdafaası” gibi yazılarında bu fikirlerini açıkça ortaya koydu. “Medeniyet” ile “kültür” arasında hiçbir ilişki görmüyordu. Avrupa’dan medeniyet alınırken İslami geleneklerin olduğu gibi kalmasında bir sakınca görmüyordu.

Kemal, Avrupa’dan ilerleme alınması, fakat İslam’ın din ve fıkhının korunması taraftarıydı. Osmanlılığı ile o, bu iki ilkesine dinamik bir kuvvet vermeye ve bundan bir siyaset ve ülkü çıkarmaya çalışıyordu. Onu, buna, belki de iki neden sürüklemişti: Gerek Avrupa’da ve gerekse memlekette Batı emperyalist zihniyetini temsil eden yabancı gazetelerinde İslamlık ve Türklük hakkındaki onur kırıcı iftiralar ile Batının nüfusu altında başlayan aşağılık duygusu, Avrupa hayranlığı ve taklitçiliği. Birinciler, İslamiyet hangi millet arasında yayılmışsa o milletin kafasını ilkel bir hale getirmiştir. Türkler bu kafayı bırakmadıkça asla adam olamazlar, diyordu. İkinciler ise, Avrupa’dan gelen “danslar, modalar filanlar” ın çekiciliğine sürüklenmiş, “Vatan” ülküsünden yoksun düşünce sahipleriydi.

Kemal, İslamcılığı ile birincilerin karşısına çıkarken, Osmanlı “Vatan” ülküsüyle ikincileri ve bütün Osmanlıları harekete geçirmeye çalışıyordu. “Vatan” ülküsünü yaratmak için de tarihe, Osmanlı tarihine başvurmuştu. Nasıl İslamcılığını formüle etmek için boyuna İslam tarihinin hak, adalet ve eşitlik öykülerine başvurmuşsa, vatancılığı için de Osmanlı tarihinin doğruluk, mertlik, cesaret, kahramanlık ve ilericilik öykülerine başvurdu. Onun “Vatan” ülküsünün kendisinden sonra meydana gelen Türk milliyetçiliğinden farklı bir şey olduğu bilinir.

Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından birisi olan Namık Kemal, ”Toplum için sanat” anlayışını benimsedi. Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullandı. Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçladı. Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine, belli bir düşünceyi iletmeyi amaçlayan yeni bir düzyazıyı kullandı. Fransız edebiyatını örnek aldı, romantizmin etkisinde kaldı. Şiirleri biçim bakımından eski, konu bakımından yenidir. Yurt, ulus, özgürlük gibi konuları işledi. Şiirlerinde mücadeleci tipte bir insan yarattı.

Birkaç ay kaldığı Gelibolu’da “Vatan yahut Silistre” adlı oyunu ile “Evrâk-ı Perişan” adlı eserini tamamlayan Namık Kemal, Gelibolu’nun bazı sorunları ile ilgilendi, su sorununu çözdü. Rumeli fatihi Gazi Süleyman Paşa’nın Bolayır’daki kabrini ziyaret etti, Ebuzziya Tevfik Bey’e burada gömülmeyi vasiyet etti. Oysa Sakız Adası mutasarrıfı olduğu sırada Ada’nın kuru havası nedeniyle rahatsızlanan Namık Kemal, 2 Aralık 1888 günü 48 yaşında hayatını kaybetti. Adada bir caminin haziresine defnedildi. Arkadaşı Ebüziyya Tevfik, şairin Bolayır’da gömülme arzusunu Padişah II. Abdülhamit’e iletince naaşı Gelibolu’ya nakledildi. Bolayır’da Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa’nın türbesinin yanına gömüldü.

Yararlanılan Kaynaklar:

Niyazi Berkes, Namık Kemal’in Islahatçılığı, Yurt ve Dünya, Sayı:1, Son kânun 1941, s.13-16.

Behice S. Boran, Namık Kemal’de Devlet Fikri, Yurt ve Dünya, Sayı:1, son kânun 1941, s.17-25.

*Gizli İlimler Kütüphanesi Namık Kemal maddesi. (http://gizliilimler.tr.gg/)

*Kenan Çağan, "Namık Kemal’de Devletin Niteliği ve Temel Kaynakları" Akademik İncelemeler Dergisi Cilt:7, Sayı 1 Yıl: 2012.

 

Selim Esen

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)