'Manufacturing public perception' sürecine edebiyatımız ne zaman sokuldu? / Mustafa Yıldırım
ABD yönetimi, hedefe koyduğu ülkelerde çok kaba, pahalı ve aptalca olan askeri darbeler uygulamasını terk edip Project Democraty adı altında, hedef ülkelerde 'Paralel yönetim' oluşturma kararını 1984 yılında aldı
"Sivil darbe"ler çok daha etkili, kalıcı ve zararsızdı. Öyle ki hala "askeri darbe olacak" diye mücadele eden eski askeri darbenin "mağdurlar"ı bile (12 Eylül generalleri yargılanıyor diye adliye önüne toplananları düşünün) çoktan ikinci darbenin parçası olmuştu! * "Paralel yönetim"in oluşturulma süreci, uygulamada ülkeden ülkeye küçük değişiklikler gösterse de ana program değişmiyor. İçine sızılan devletin bürokratlarının da yardımıyla, yaygın bir medya ve entelektüel yedek güç operasyonuyla, Amerikalıların “manufacturing public perception” dedikleri ‘kamuoyunun algılama dizgesini üretme’ sürecinde, aşamalar bir bir geçiliyor; ülke insanları, aslında kendilerine benimsetilmiş olan düşünceleri ya da eylem planlarını, kendi kurumlarının ve beyinlerinin ürünüymüş gibi algılayıp eyleme geçiyorlar. Beyin temizleme, beyne yeni algılama düzeneği yerleştirme, örgütleme, kimlik oluşturma ve eyleme geçirme süreci 22 adımda gerçekleştiriliyor: Kamuoyu oluşturucuları devşirilir: Bizdeki adlandırmayla aydınlar, yazarlar, bilim adamları, içerde ve dışarıda, masrafları karşılanarak, konferanslara çekilir. Bu kişilerle doğrudan ilişkiye girilerek ülkeleri hakkında bilgi alınır ve düşünce-örgütlenme özgürlüğü başlığı altında yeniden yapılanma düşüncesi benimsetilir. (Akademik dünyada ve TSK’de örgütlenme ayrıntıları için bkz. Ortağın Çocukları 3. Basım) Yeni örgütler kurulur: Alt örgütler yoksa hemen ‘Helsinki Nihai Senedi’ kapsamında Helsinki Yurttaşlar ve Ortak Zemin merkezleri örgütlenir ve koşullar olgunlaştıkça, uzaktan yönlendirilebilecek bir ilişkiler ağı altında insan hakları dernekleri ve benzeri örgütler kurulur. Yeni propaganda aygıtları kurulur: Radyo, gazete, dergi, televizyon, video yayınları devreye sokulur; bilimsel ve magazinsel içerikli, insan hakları ilkeleri üstüne sürdürülen yayınlar yoğunlaştırılır; kışkırtmalarla insan hakları ihlalleri yaratılarak süreç hızlandırılır. Gazeteciler devşirilir: Casuslar yerine (gazete, radyo, tv, dergi) muhabirleri aracılığıyla yerinden bilgi elde etmek için, içerde ve dışarıda gazeteci eğitim programları düzenlenir. Akademisyenler devşirilir: Bilimsel ve toplumsal konferanslar çoğaltılır; yeni ilişkilerle yerel vakıf ve “think tank” dernekleri kurulur. İşadamları ve işçiler örgütlenir: İşadamları dernekleri, sendikalar kurulur; var olanların içine bilim danışmanlarıyla sızılır; siyasal partilere eğitim programlarıyla, particilik dersleriyle yaklaşılır ve kadrolar yönlendirilir; gençlik “düşünce özgürlüğü” ve “siyasal katılımcılık” propagandasıyla örgütlenir. Açık istihbarat ağı kurulur: Gizli ve yarı gizli istihbarat çalışmaları: Medya muhabir ağıyla açık ve yaygın istihbarat toplanır; olanaklıysa Amerikan televizyonlarının yerli şubeleriyle yayına geçilir; eksik ve yanlış bilgilendirmeyle kitleler yönlendirilir; eğitim seminerleri, konferanslar, geziler düzenlenerek yerel medya ile kalıcı bağlar oluşturulur. Etnik ayrılıklar derinleştirilir: Etnik ayrılıkları güçlendirmek için kültür anımsatma programlarına başlanır; yerel toplantılardan uluslararası toplantılara adam taşınır; ulusal ve bölgesel tarihin bütünleştirici özellikleri önemsizleştirilerek, yerel tarih, yerel kültür araştırması adı altında en eskiye özlem yaratılır. Kitleler yanlış ve eksik bilgilendirmeyle yönlendirilir: Kitlelerin akıl denetimlerini ele geçirmek için, yoğun propaganda ve yanlış bilgilendirmeyle tarihsel devlet kurumları ve etnik sürtüşmeleri önleyen geleneksel kurumlar yıpratılır; toplumsal kimliği karıştırmak için tarihsel ve toplumsal gelişim gerçekleri değiştirilir, çarpıtılır ve yeni kimlikli topluluklar yaratılır. Güvensizlik ve çaresizlik yaygınlaştırılır: Yolsuzluk kampanyaları, ‘yerinden yönetim’ istemleri yükseltilerek devlet egemenliği zayıflatılır; yolsuzluk olayları abartılarak topluma aşağılık duygusu yerleştirilir, halk çaresizliğe itilerek kuraldışı yaşama alışkanlığı yerleştirilir. Ekonomik yaşam ele geçirilir: Borç ekonomisinde dalgalanmalar yaratılır; para piyasaları dışardan gelen uluslararası vur-kaç tefecilerine sonuna dek açılır ve varlıklar ucuza kapatılır. Merkez devlete güvensizlik yaratılır: Kritik dönemlerde ekonomik bunalım yaratılmasıyla umutsuzluğa düşürülen yerel sanayicilerle ve üreticilerle konferans, sempozyum adı altında doğrudan ilişkiye geçilir, devlet merkezine karşı güvensizlik aşılanır. İşadamları devşirilir: Yerel işadamı örgütleri ve ilişki büroları kurulur; başına buyruk, devlet denetiminden giderek uzaklaşan ‘serbest ekonomi’ ve ‘serbest pazar’ düzeni kabul ettirilir. Ulusal sanayi yıkılır: Ulusal ekonominin çökertilmesi için, ulusal sanayileşme ve enerji kaynakları programları dağıtılır. Çevreci örgütler, toplum ile devlet arasında çatışmayı da içerecek biçimde desteklenir ve ulusal madencilik, doğal yakıt üretim kaynakları işletmeciliği ulusal egemenlik alanının dışına çıkarılır. Ordular ulusal savunma kimliğinden koparılır: Ulusal yapıların korunmasına yönelik müdahaleleri önlemek için güvenlik güçleri, geleneksel eğitim ilkelerinden uzaklaştırılır. Profesyonelleştirilerek devlet egemenliğine sahip çıkmaya çalışan ordular geriletilir. Subaylar ve polisler yarı-askersel eğitim için yabancıların sözde düşünce örgütlerine gönderilir. Kışkırtmalara başvurularak ordu yönetimleri günlük siyasete çekilir; ordu içinde politik tartışmalar başlatılır, ordu ile halk arasında cepheleşme yaratılır; bağımsızlık isteyebilecek ordu unsurları, güdümlü ihtilâl komitelerine çekilerek, cezalandırılır ya da inceden planlanmış ‘terfi’ oyunlarıyla etkisizleştirilir ve ordudan uzaklaştırılır. İnanmış liderler yetiştirilir: Liderlik programlarıyla, yeni dünya düzenine tapınan ultra-liberal önderler üretilir, yeni partiler kurulur, eski örgütlere yeni liderler yerleştirilir; parti programları, rejimle hesaplaşmaya yönelik, kışkırtma programlarına dönüştürülür. Ulusal bunalımlar yaratılır: Ülkede sık sık ekonomik dalgalanmalar yaratılarak bunalım araları azaltılır; ulusal devlet merkezinin elindeki en önemli güç olan para kaynakları, bankalar, devlet şirketleri kapatılır, yabancı şirket egemenliğine geçirilir. Ulusal üretim birimleri ele geçirilir: Yaratılan ekonomik bunalımlar sonucunda, ağır sanayi, enerji ve iletişim kurumları ‘özelleştirme’ adı altında yabancılara yok pahasına devredilir; bağımsızlığı pekiştirecek büyük projeler önlenir. Belediye hizmetleri yabancılara devredilir: Yerel yönetimi güçlendirme projesiyle toplumsal hizmetler, ‘kârlılık’ esasına oturan şirketlere devredilir; su ve elektrik işletmeleri gibi kentsel kurumların yabancılara verilmesi için düşünsel altyapı oluşturulur. Silahlı gücün zayıflatılması: Ekonomik bunalımı bahane ederek, toprak bütünlüğünü koruma aracı olan ulusal ordunun, silah donanımlarında, komuta kontrol ve iletişim sistemlerinde yenilenme alımları kısıtlanarak zayıflatılır ve ulusal sınırlar gevşetilir. Devlet yönetimi kargaşayla ele geçirilir: Seçim darbesiyle egemen devlet ele geçirilir. Merkezde direniş olursa, yaygın ve sürekli kitle gösterileri düzenlenir; sürecin hızlandırılması için halkı ikna edici etnik çatışmalar yaratılır; ölümle sonuçlanan kışkırtmalarla etnik ya da mezhepsel kimlikler kemikleştirilir. Kültürel kaynaşma yıkılır: “Çok kültürlülük” propagandasıyla toplumsal ortak kültürün temelleri yıkılır; din kültürünün parçalanmasıyla geleneksel akış kesilir. Ulusal dayanışmayı pekiştirici etkisinin yok edilmesi için din-kültür ortamı, “medeniyetler arası diyalog” programıyla, Batı’nın dinsel kurumlarının güdümünde eritilir: Din siyasetçileriyle azınlık din kurumları bağdaşıklığı kurularak ulusal egemenliğin karşısında bir ortak, dinsel cephe oluşturulur.” (Sivil Örümceğin Ağında, 25. Basım, s. 35-37) Not: Bu metin 1999’da yazılmış, 2000’de çeşitli dergilerde yayınlanmış, 2002’de kitaba alınmış, ancak kitap 2004’te yayıncı bulabilmiştir. (Mustafa Yıldırım) Mustafa Yıldırım Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR