Son Dakika



Son aylarda Avrupa’da İslamlaşma korkusu gündemde. Dressden kentinde başlatılan Pazartesi Gösterileri katlanarak Almanya’nın diğer kentlerine ve Avrupa ülkelerine yayılıyor.

Gösterilerin pazartesi günleri yapılmasının nedeni 1989’da iki Almanya’nın birleşmesi meşalesinin yine bir pazartesi günü bu kentte yakılmasıdır. Günümüzde ise İslam karşıtlığı (İslamisierung-İslamofobi) için gösteriler her pazartesi burada düzenlenmektedir.

Alman Alternatifleri adı altında kurulan derneğin kurucusu ve sözcüsü, aynı zamanda uzun yıllar ünlü Frankfurter Allgemeine Zeitung’un sanat sayfası redaktörü olan Konrad Adam da Dressden’deki gösteriye katılarak destek vermişti.

14 Aralık 2014 tarihli Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde Konrad Adam ile bir söyleşi yapıldı. “İSLAM’ın KILICI” başlığıyla yayınlanan söyleşide konu edilen daha çok Türkler’di. Türkiye’nin yakın geçmişi, Osmanlı Devleti ve günümüz analiz edilmişti.

Karşımızda nasıl bir “Avrupa” olduğunu anlamak için birinci elden altın değerinde bilgiler olması nedeniyle konuşmayı Almanca'dan odatv okurları için çevirdik:


P. Epp: İslam karşıtlığı protestosuna katılma nedeniniz nedir?


(...) İnanç özgürlüğü bir Avrupa ürünü, Avrupa buluşudur. Tevrat ve İncil geleneğinde, tarihi açıklamaları vardır. Bana göre bu mantık İslam’da yer almıyor. (...) İslamda din ve devlet ayrımı yok. Ortaçağ kavgaları, günümüzde, Almanya’da ve Avrupa’da yeniden alevlendi. Geçmişte Almanya tabanında da baş gösteren inanç kavgaları her şeyi yakıp yıkmıştı. İşin böyle gitmeyeceğini anlayanlar, “inanç özgürlüğünü” getirip bir dünya gücü oluşturmayı düşündüler. (Bu güç birliği eski Haçlıları, şimdilerde AB’yi (mi) kast ediyor sanıyorum) Bu güç birliği Avrupa’ya iyi gelse de, aynı gelenek İslam içinde yerini bulamadı. Peygamberin temsilcisi olan Halife iki gücü de elinde tutuyordu. Sultan’ın oturduğu Topkapı Sarayı’nın önünde peygamberin sallanan yeşil bayrağının ardından, Hıristiyanların üzerine yürünürdü. Bu kavgalar, birbirini takip eden inanç savaşlarıydı.


(...) İzninizle burada, Yeniçerilerden söz edeyim. Yeniçeriler Sultan’ın seçilmiş birlikleriydi. Yeniçeriler diğerlerinden korkarlardı. Sultan’ın uyruğu altındaki Hıristiyan topluluklarından devşirilip getirilmişlerdi. Hıristiyan aile ilk doğan erkek çocuğunu Sultan’a sunmakla yükümlüydü. Bunlar Kışla’da toplanır, fanatik din eğitimiyle eğitilirlerdi. Onlara öbür yaşamlarında, gökyüzü cennetinde en iyi yaşamın bağışlanacağı sözü verilir, mezbahaneye (muhabere alanlarına) gönderilirlerdi. Devşirmelerin evlenmeleri yasaktı. Kışla ahlakında, hoşgörüsüz, Batı’dan uzaklaşmış, eşitlikçi olmayan, öz inancının yasaklandığı, basit ve çocuksu eğitimle bir yaşam biçimi dayatılmıştı.


P. Epp: Anlattıklarınıza, Yeniçerilerin geçmişte yaşadıklarına kimsenin diyeceği yok, ancak şimdiki zamanda öyle olmamalı.


K.A: Doğru, o geçmişte kaldı. Ne var ki, hiç kimse Türkiye Cumhuriyetini kuran Kemal Atatürk kadar ileri doğru çaba sarf etmedi.


Atatürk, çağdaş Türkiye’nin babası olarak, ülkesini, laik, hakça eşitlikçi bir geleceğe taşımayı amaçladı. Örneğin, eskiden cami olarak kullanılan Ayasofya’yı bir müze haline getirdi. Erkeklerin geleneksel olarak başlarına taktıkları fesi ve birçok eskimiş Müslüman geleneğini rafa kaldırdı. Ama günümüzde bütün bu gelişmişlik ERDOĞAN tarafından geriye götürüldü. Daha birkaç gün önce Erdoğan, bastıra bastıra dedi ki: “kadınların hakları erkeklerle aynı olamaz.”


Peki, bu muhafazakâr kafalar Avrupalıların eşitlik anlayışına nasıl tahammül edecekler? Bizim geleneklerimize göre nasıl değişecekler? Bir yandan da geleneğinden vazgeçenler için ölüm fermanı hazır. AB İnsan Hakları ile BM İnsan Hakları Antlaşmalarındaki öngörüler kesin ve belirleyicidir. Burada ise bir aykırılık söz konusudur.


(...) Bu tarihi gelişmeler halkının bütünü içersinde önemi bir öyküdür. Bu tarihi gelişmeleri basit değil, ciddiye almak gerekir.


P. Epp: Savaşların geçmişini İslam’a indirgemiyorsunuz değil mi?


K.A: Tabii ki değil… İslam’ın, savaşlar ve hoşgörüsüzlük sürümlerinin yanı sıra başka akımlar da var. Diyebilirim ki bu olağanüstü akımlar İspanya’da ortaya çıkmıştır. Arapların şahane el yazmaları -HAT SANATI- beni de etkilemiştir. Aristo’nun birçok yazısının bize dolaylı olarak Arapçadan geldiği de bir gerçektir. İslamiyet, ilk yıllarında Hıristiyan geleneklerinden, kilise düşüncelerinden yararlanmıştır. Aydınlanmayı Hıristiyan gelenekleri ortaya koymuştur. İslam’da aydınlanma gibi bir şey yoktur. Topkapı Sarayında bir müze var.  Sarayın öte ucuna gittiğinizde ruhani bir hazine bulursunuz; İslam inancı geleneksellerini sergiler. Ne görürsünüz orada? Üç büyük enli kılıç!


(...) Bunlar Hz. Muhammed’den sonra yerine gelecek olana kalacaktır. Bunu Hıristiyanlıkta göremezsiniz. Saray’da, Mehteran enstrümanları ve diğer göze batan kraliyet eşyalarını bulabilirsiniz. Önyargılı olmak istemiyorum, ama bunların ciddiye alınması gerekir. Zira KILIÇ, o gün de İslam’ın bilinen dehasıydı, bugüne de hükmeden kültürel bir miras… İslam Devletleri arasındaki kavgaları bir düşünün. İnançlarını ateş ve kılıçla olgunlaştırıyorlar.


P. Epp: Dresden’de ve diğer kentlerde gösteri yapan insanlar, Avrupa’nın da İslamlaştırılacağı korkusunu taşıyorlar. Bu korkuyu duyuyor musunuz? Yoksa henüz uzakta mı?


Evet bu korkuyu anlayabiliyorum. Duygu araştırmayı, anlamayı öteler. Ancak İSLAM ve İSLAMCILIK önemli bir farklılıktır. Burada genelleştirilmiş yargılarla konuşmadan önce tam ve doğru bakmak zorundayız.


(...) Daha önce de belirttiğim gibi benim yargım çok farklı geleneklerin var olduğu yolunda. Bunu ayırt etmek lazım.  Size tanıdığım ve çok saygın bir parti başkanımızdan söz etmek istiyorum. (...) Bana büyükbabasını anlatmıştı. Anadolu’dan 3. Kuşaktan Almanya’ya gelen adam aksansız Almanca konuşuyordu. Alman geleneklerini baştan sona benimsemiş, kendini bizim gibi hissediyor. Her şey yolunda olmasına karşın adam milletvekili olamıyor.  Düşmanca olduğunu söyleyemem, ama benim de içinde olduğum parti üyelerimizce, çeşitli yanlarıyla eleştirildi; şöyle ki, başka bir isimden, başka bir toplumdan gelen kişi bir Alman partisinde yer alamazdı. Daha da ötesi, kendi hemşerileri tarafından da “Ne işin var o partide, neden oraya gidiyorsun?” diye eleştirilmişti.


P. Epp: Yani ne demek istiyorsunuz?


K.A:Uyarmak istiyorum, bugün inandığımız şeyler yarın değişebilir. Zamana ihtiyaç var: Bugünkü eyalet başkanı yetenekli ve güvenilir bir insandır. Tabii ki böyle insanlar bize hoş gelmeli. Ama öbürleri gelmesin. Buna çok dikkat etmek lazım. Bize gelenler çoğunlukla kendi gelenekleri, kendi vicdan ve inançlarıyla geliyorlar. İnançlarını ciddiye almamız gerekir. Çünkü biz aydınlanmasını tamamlamış (geride bırakmış) laik bir ülkeyiz. Şu ya da bu inanıştan, inançlı ya da inançsız toplumdan diye bir ayrım yapamayız.


P.Epp: Bu durumda ne yapmalıyız?


K.A: Heinrich Heine’nin Kış Marşını bilir misiniz, bilmem! Heine, Achen sınırındaki gümrük kapısında gelen yolcuların bagajlarında kaçak eşya olup olmadığına bakan ve üstlerini arayan iyi giyimli, kasıntılı Prusya askerleriyle dalga geçer burada: “Siz kaçıklar benim bagajımı karıştırıyorsunuz, orada gerçekten tehlike yaratacak bir şey yok, asıl tehlike benim kafamdaki düşüncelerimdir. Onları da göremiyorsunuz…” der.


Heinrich Heine, yapmak istedikleriyle saygın, hükümran bir şairdir. Ama davranışlarından ötürü Almanya’da eleştirilir. Ben de onun gibi kendime ait siyasetimi yapmak istiyorum. İnsanlar, Almanya’ya sadece üreten ve tüketen olarak getirilmemeli, onlara sormalılar: Nerelisin, bize uyacak mısın? Bizi gerçekten istiyor musun? Yoksa kavramsal olarak mı entegre olacaksın (uyum yeteneğinle)? Bu soruların yanıtı kesin olarak bilinmeli.


P. Epp: Şimdi inanç özgürlüğüne geri dönmek istiyorum: Bunlar İslam için de geçerli midir?


K.A: Temel olarak evet, Almanya’da ve Avrupa’daki Müslümanlar, Avrupalı olmanın gerektirdiği din ve devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı kökten farkı anlamaktan uzaklar. Markus Protestanlığında: Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya, Kayzerin (Kaiser) hakkını da Kayzer’e ver, denir. Şimdi ben de bir hırsız gibi, herhangi bir Mullah bulup üzerine çullanmak istemem.


Frankfurter Allgemeine Zeitung'dan çeviren Sultansu Esen

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)