Sol ve Onur yayınlarının kurucusu yazar Muzaffer İlhan Erdost öldü. Erdost kısa süre önce solunum yetmezliği nedeniyle Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.

Erdost geçtiğimiz hafta "Şekibe Abla" dediği Halit Çelenk'in eşinin cenazesinde mezarı başında aşağıdaki konuşmayı yapmıştı::

ŞEKİBE ÇELENK VE HALİT ÇELENK

MEZARINDA KONUŞMA

Muzaffer İlhan Erdost

TİHAK / Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanı

Karşıyaka Mezarlığı 22 Şubat 2020 Saat: 18.30

                Halit Çelenk’in 80. yaşgününü kutlama programında sunduğum, Halit Çelenk ile Şekibe Çelenk’in tek irade, tek özlem, tek duygu olarak kucaklaştıkları paragrafları birlikte okuyalım.

                Başkomutan, tarih yazılmaz, yapılır, der. Yaptığımız şanlı tarihimiz vardı, kirli bir tarihimiz de oldu. Kanlı Pazar gibi, kanlı 1 Mayıs gibi, 12 Mart, 12 Eylül gibi. Bizim yaptığımız bir tarih değil, bize yaptırılan bir tarihti bu. Giz içinde bir tarihti ya da binlerce giz’in tarihiydi. Bu gizli tarihin karşısında, karşı cephede, gecenin yıldızından şafak vaktinin ağartısıyla aydınlanan bir başka tarih de vardı: emeğin ve emekçilerin tarihi.

                Namluların üstüne çevrildiği bu yabanıl cangılda, kalem tutmuş, kitap çatmış, tırpan sallamış, çekiç vurmuş olanların, insanı, kanın karanlığından insanın aydınlığına çıkaracak olan sosyalizmin cephesi vardı. Bir yanımız işkencede, bir yanımız sorguda, bir yanımız ip altında olsa da, ideolojik partisiyle, devrimci sendikasıyla, dev dernekleriyle, bilimsel yayınlarıyla emeğin cephesi, baskıyı göğüsleye göğüsleye, siyasal ve toplumsal alanı kucaklamaya başlamıştı.

                Bu cephe içinde, gözaltına alınanların, işkence görenlerin, tutuklananların, yargılananların, mahkum olanların yargısal alanda da cephesi oluşacaktı. Bu cephe, yürüyüşte vurulan öğrencilerin, işkencede burulan gençlerin, falakaya yatırılmış grevci işçilerin, yargılanan yayınların, yazarların, çevirmenlerin, yayıncıların savunulduğu yargısal bir cephesiydi emeğin. Kimi zaman birkaç savunman omuzladı bu cepheyi, kimi zaman bir grup savunmanın ellerinde güçlendi bu cephe. Bilinçli ellerde kurumsallaştı. Kurumsallaşan bu yargısal cephenin ilk, önde gelen adı, bu cepheyi azalmayan ama artan bir kararlılıkla sürdüren, tartışmasız Halit Çelenk’ti.

                Devrimci devinimimizin her alanında,

partisinde,sendikasında, basınında, yayınında, yargısında, savunman olarak savunman kürsüsünde, savunduğu değerlerin sanığı olarak sanık sandalyesinde, saldırıya uğradığı cezaevi koridorlarında, görüş yerinde, gönlü ile hücreye taşa gömülenlerle, yüreği ile ip altında gülenlerle, nerede dursa orada, devrimci kavgamızın önde dalgalanan  onurlu bayrağı oldu Halit Çelenk.

                Burada, Marx’ın “Büyük toplumsal devrimler kadın mayası olmadan gerçekleşemez” özlü sözünü anımsamamak olanaklı mı? Yani bilinci ve bilgisiyle, sevgisi, tutkusu ve özverisiyle onu bütünleyen tüm varlığıyla bu devrim hamurunun mayası olan, Halit Çelenk ışığına ışık olan ve bizi ışıtan Şekibe Çelenk’i burada sevgiyle kucaklamamak olanaklı mı?

o

                Kızıl saçlı hukuk öğrencisi, sevgili

                Sevincin vadisinde çiçeğe durmuş nar ağacı

                Devrimin en güzel koşusunu koşanların yaralı annesi,

                Kaygılı , karanlık günlerimizin bacısı

                Solgun yüzünde insanlığın dinmeyen acısı

                Suskun sessizliğinde,

                Sana sevgi, sana sevgi, sana sevgi.

Karşıyaka Mezarlığı / 22 Şubat 2020 Saat: 18.30

MUZAFFER İLHAN ERDOST KİMDİR

1932 yılında Tokat’ın Artova ilçesinde doğdu. Asıl adı Muzaffer Erdost olan, kardeşi İlhan Erdost’un 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Mamak Askeri Cezaevi’nde dövülerek öldürülmesinin ardından, adına kardeşi İlhan’ın adını ekleyerek, “Muzaffer İlhan Erdost” olarak yazı ve kitaplarında kullanmaya başladı. 

Erdost, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde okuduğu sırada Pazar Postası’nda yazı işleri müdürü olarak çalışmaya başladı. Okulu bitirince gazeteciliğe başlayan Erdost, yaşamı boyunca gazetecilik, yayıncılık yaptı ve kitabevi işletti

Ankara’da çıkan Evrim (1953-54), Pazar Postası (1957-59), Ülke (1960), dergilerinin kimilerin yazı işleri müdürlüğünü, kiminin de yayın yönetmenliğini yaptı. 1958 yılında başladığı yayıncılık deneyimi 1960 yılına kadar sürdü. 1958-63 yılları arasında Ulus gazetesinde çalıştı.1964 yılında kurduğu Sol Yayınları’nı, Türk Ceza Yasasının 142. maddesine aykırı eylemde bulunmaktan hüküm giydiği 1971 yılına kadar yönetti. 1974 yılında af yasası ile hapisten çıkınca yeniden yayıncılığa başladı.

12 Eylül (1980) döneminde sıkıyönetimince gözaltına alındıktan sonra dövülerek öldürülen Onur Yayınevi’nin sahibi kardeşi İlhan Erdost’un anısını yaşatmak amacıyla kendi adıyla kardeşinin adını birlikte kullanmaya başladı. İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi Başkanlığı yaptı (1989). Ankara’da kurduğu İlhanilhan Kitabevi’ni işletti. Erdost, aynı zamanda Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu kurucu üyesi.

Erdost, 1950’den başlayarak şiir, öykü, deneme ve eleştiriler yazdı. Yazılarında, toplumsal sorunlar, Türkiye ve Osmanlı tarihi, tarım, faşizm ve demokrasi konularına daha ağırlıklı olarak eğildi.1952’den sonra edebiyat alanındaki etkinliklerini artırdı. 1965 yılından başlayarak; toplumsal sorunlar, Türkiye (Osmanlı dahil) tarihi, tarım, faşizm ve demokrasi konularında düşünmeye ve yazmaya ağırlık verdi. 

Muzaffer İlhan Erdost’un şiir, hikâye, sanatsal ve siyasal yazıları Son Havadis ve Cumhuriyet gazeteleri ile Hisar, Yeni Ufuklar, Seçilmiş Hikâyeler, Açık Oturum (tek sayı çıkan kendi yayını, Mayıs 1955), Kaynak, Mavi, Yön, Türk Solu, Dost Ülke, Papirüs, Türkiye Yazıları, Edebiyat ve Eleştiri gibi dergilerde yayımlandı. Bir yazısının başlığı ile İkinci Yeni şiir akımının adını koydu ve destekleyicileri arasında yer aldı. 

MUZAFFER İLHAN ERDOST'UN KİTAPLARI

İncelem-Araştırma-Eleştiri: “Türkiye Sosyalizmi” ve Sosyalizm (1969), Türkiye Üzerine Notlar (1970), Bilim ile Yazın Arasında (1984), Osmanlı İmparatorluğu’nda Mülkiyet İlişkileri (1984), Şemdinli Röportajı (1987), Kapitalizm ve Tarım (1984), Demokrasi ve “Demokrasi” (1989), Adam İçin Türevler (Eskiz, 1990), Ulus, Uluslaşma, Demokratikleşme (1991), Bir Fotoğrafta Alt Yazı / İki 7 Kasım (1991), Üç Şair / Nazım Hikmet, Cemal Süreyya, Ahmet Arif (1994), Kanı Kanla Yıkamak-İnsan Hakları ve Türkiye (1994), Faşizm ve Türkiye 1977 – 1980 (1995), Türkiye’nin Yeni-Sevr’e Zorlanması Odağında Üç Sivas (1996), İkinci Yeni Yazıları (1997), Küreselleşme ve Osmanlı Devlet Modeli Makasında Türkiye (1998), Yeni Dünya Düzenine Zorlanması Odağında Türkiye (1999), Pandora’nın Bir Başka ‘Kutusu’ (2000), Türkiye’nin Kararan Fotoğrafları (2003), 12 Eylül Turkaları (2004), Azınlıklar Sorunu (2005), Sosyalizmi Seviyorum (2007), Türkiye 2009 (2009).

Derleme: İlhan İlhan (Kardeşi İlhan Erdost hakkında yazılar ve şiirler, 1983)

Şiir: Havada Kalan Güvercin (1990)

Öykü: Ey Karanlık Mavi Güneş (1990)

Anlatı: Onu Anlat İşte (1989)

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)