Sıtkı Kardeşim  

Tamirci Çırağı’nın bir de kız kardeşi vardı.

Bilirsin:

“Fabrika Kızı”.

Gün doğarken her sabah, kapımızın önünden geçer, başı önde yorgunca, köşeyi dönüp kaybolur.

Aynı dönemin iki şarkısı, sanki bana Tamirci Çırağı ile Fabrika Kızı, bacı-gardaşmış gibi gelirdi. Çocukluk işte, ben öyle düşünürdüm. Ortak paydaları işçi olmaları mıdır, zavallı olmaları mıdır, aynı sınıftan olmaları mıdır, bilmiyorum. Ama ikisini bacı-gardaş olarak düşünmüşümdür.

Ancak Fabrika Kızı, Tamirci Çırağına benzemez. Kadın olmasından dolayı biraz daha duygusal ve bu genç yaşta ağır bir yükün altında ezilmiş olmasından daha gerçekçi;

Fabrikada tütün sarar, sararken de hayal kurar. Bütün arzusu pembe panjurları olmasa da bir evi olsun ister, Bir de içmeyen kocası. Bütün arzusu bu. Bu durum sağlanırsa tanrı ne verirse geçinip gidecek, yeter ki mutlu olsun yuvası

Sıtkı Kardeşim

Bu şarkıda 70’li yıllar için oldukça ilerici ve toplumsal bir söylem vardır. “İhtiyar anası gibi kadınlığını bilememek”. Çalışan kadın, modernleşmesine rağmen gene de (ihtiyar anası gibi) kadınlığını bilmiyor. Kendi cinselliği ve kadın kimliğiyle asla barışamayacağını, (belki giderek erkekleşeceğini, duyarsızlaşacağını) ama bunun farkına bile varamadığını anlatıyor.

Bu kadın gene de bir kocanın hayalini kurmaktadır. Para kazanıyor olması ve kendi ayakları üstünde durabilmesi yeterli değil, illa koca lazım ve üstelik koca olarak istediği de çok bir şey değil, içmesin, sarhoş olup pislik yapmasın ve yuvanın rızkını içkiye harcamasın yeter.

Sıtkı Kardeşim 

Fabrika Kızı, sıska, ince, narin bir şeydir. Sanki kendi içer gibi fabrikada tütün sarar. Sararken de hayal kurar, bütün insanlar gibi.

70’li yıllardan günümüze en az 40 yıl geçti. Büyük olasılıkla tamirci çırağı büyümüş, kendi mahallesinden bir kızla evlenmiş, üç çocuk sahibi biridir. Eğer işleri rast gitti ise, Büyük Sanayi’de ya da OSTİM’de bir Tamir-Bakım atölyesi açmıştır. Büyük oğlunu yazları okul kapanınca zanaat öğrenmesi amacıyla yanında çalıştırıyordur.

Büyük bir olasılıkla Fabrika Kızı, geçici işçilikten kurtulmuş, TEKEL’de kadrolu olarak çalışmış, geçen bunca süre içinde 5.000 iş gününü doldurunca emekli olmuştur. 80’lerin başında Tamirci Çırağı’nın da çalıştığı atölyede kalfa olan ve aynı mahallede yaşayan birisi ile evlenmiştir. Mahalle baskısı nedeniyle kocası içmiyordur, ancak bazen karısını dövdüğü olur. Olsun 2 çocuğunun hatırına Fabrika Kızı ona da katlanır. Şimdilerde o narin, sıska yapısı gitmiş, irileşmiş, kalınlaşmış, göbekli koca bir avrat olmuştur.

Bunlar mutlu son mudur bilmiyorum ama 15 yaşında iken bu ikisi bana bacı-gardaşmış gibi gelirdi. Şimdi 60 yaşındaki kafa ile Tamirci Çırağı ile Fabrika Kızı’nın aslında birbirlerine çok yakıştığını, birbirlerinin talep ve özlemlerine cevap verebilecek, karı-koca olması gerektiğini düşünüyorum.

Sıtkı Kardeşim

Hani hep diyorum ya. Akşam yatağa yattığında bakışlarını tavandaki avizeye dik. Bu akşam o avizeye bir bak. Sen de; suratı yağlı, tulumu eski, elinde İngiliz anahtarı ile Tamirci Çırağı’nı ve zayıf, sıska, başı arkadan zarif bir tülbentle bağlı, ayağında eski bir ayakkabısı ile Fabrika Kızı’nın elinden tutmuş karşında bekliyor bulacaksın.

Tamirci Çırağı belki bacısının,

Belki de karısının elinden tutuyordur.

Kim bilir?..

Nadir Avşaroğlu
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)