Son Dakika



 Gerçek bir hikâyeden yola çıkarak kaleme alınmış ve dikkati üzerine çekmeyi de başarmış yazarı. Roman, Deniz adlı genç bir kadın karakterin içsel yolculuğunu ve spiritüel arayışını merkeze almış. Deniz, birbirinden farklı spiritüel konular ve tasavvufi öğretilerle iç içe geçmiş, kendisini geliştirmek için aldığı eğitimlerle çevresine fayda sağlamaya çalışan genç bir kadın olarak karşımıza çıkıyor romanda. Deniz’in tüm çabası iyileştirirken iyileşmek ve başkalarının hayatına dokunmaktır. Yazar, roman boyunca Deniz aracılığıyla okura öğrendiklerini aktarırken, onların hayatlarına bir nebze de olsa ışık olmayı amaçlıyor.

İşte yazar Tunçbilek’le ilk romanını ve yazma serüvenini konuştuk.

Eda Hanım, siz de katılırsınız sanırım her yazarın bir yazma serüveni olduğuna, bu sebeple desem ki peki, sizin yazma sebebiniz nedir?

Yaşanmışlıklarım sesimi kıstı ve sonra da tümüyle kesti. Lal olan duyamaz çünkü duyup konuşamayan da delirir. Ama ben güçlüydüm. Sevdiklerim benden değerliydi. Ruhum sanattı, sanatla hem hâldi kelamım, tavrım. Akıl kalbe uzaktır sanatın doğasına da Akil yaşamadığım için bu yaşıma kadar hiçbir yere sığamadım. Zamanıymış, her yeri, her şeyi ve neredeyse herkesi terk edip yazmayı seçtim.

Sıklıkla gittiğim bir kafenin önünden geçen bir kadın kurgusu ile başlayan bir paragraf yazdım. Hocam okuduktan sonra net biçimde “bir ışık görmesem demem” diyerek yazdığımın devamını getirmemi ve kitaplaştırmamı söyledi. Böylece  kitabımı kafenin önünden geçen kadın paragrafıyla başlattım...  Sadece kendime söz veriyordum, yapacaktım ancak o vakit sonrası bir türlü gelmiyordu. 6 ay geçmişti ve doğum günümde kendim için bir şey yapmayı düşünürken kalemimi tekrar elime aldım. Ve böylece Kar Baykuşu tamamlandı, diyeyim… Gerisi okur dediğimiz insanlara kalmış artık. Ben, kalabalıkta hiç de farkında olmadığımız kadınların hem kişisel hem de ortak hayat hikâyelerini anlatmaya çalıştım. Özetle, yazma sebebim başından sonuna kadar romanımda…

Teşekkür ederim. Gerçekten de edebiyat özü gereği olanı anlattığı gibi olması gerekeni de içerir. Peki,  her ilk kitapta, bu ister roman, ister öykü olsun, yazarından pek çok iz taşıması neredeyse kaçınılmaz bir sonuç ve gerçeklik her ne kadar edebiyata da dâhil bir çalışma olsa da; sizin de ilk romanınızdaki karakterlerin ne kadarı kurmaca ne kadarı gerçek kişiler ve de yaşanmışlıklar desem, ne dersiniz?  

Yalnızlığım en büyük lüksümdü kimseye vermediğim. Yalnızlığı özgünlüğü, otantik gerçekliğidir kişinin. Yardıma hep koştum bunun dışında kimsenin hayatı beni ilgilendirmedi. Yazdıklarım bana, bende olanlara ya da bilincime dairdir. Kendi yaşanmışlıklarımı ortaya dökmek değil ancak Kar Baykuşu’nundaki Deniz yaşanmışlıklarımın sonucu; yani bir bakıma benim ve her daim hemhal olmak üzere yaşadıklarım da ilhamım diyebilirim. Kelimeler duygu ifadesinde çoğu zaman yetersiz kalıyorsa da bir mimar, mühendis titizliğinde kelimelerle adeta film yapmak hem keyif veriyor, hem de iyileştiriyor. En büyük dileğim arayan kalplere dokunabilmekti; ilhamımın kaynağının bu olduğunu söyleyebilirim. Ruhu besleyen manevi güzellikleri de paylaşmak istedim, madem edebiyat insana dâhil her şeyi içeriyor…

Kar Baykuşu, sadece yaşadıklarınızdan değil tanığı olduğunuz yaşanmışlıklardan da kotarılmış. Anlatının başkişisi Deniz; kendini iyileştirmeye çabalarken, adeta yolunu kaybetme sürecindeki Dilek'e yolunu bulup kendisi olabilmesi için yardımcı olması; onda kendi geçmişini, kendini görmesi yüzünden olabilir mi? Bu konuda ne dersiniz?

Yazdıklarım bana, bende olanlara ya da bilincime dairdir:)

Yani sadece hayatta çok iyi araştırıp uzun zaman deneylediğim ve de çok yararını gördüğüm konulara dokunuşlarım oldu tabii ki romanımda. Ancak unutmayalım ki ne yaparsak yapalım yaşanmışlıkları, yani geçmişimizi elimizde masalların sihirli değneği de olsa değiştiremeyiz. Bu yüzden onların yaşadığımız sürece bizi yıpratmasına ve acıtmasına izin vermeyiz. İnsan olarak böyle bir yetimiz var. Madem her şey bizde başlayıp bitiyorsa, gereğini de yapmalıyız kendimizi sağaltmak için. Ayrıca çok laf sevmiyorum az ve öz olanı ile ötesini görmeyi seviyorum. Bu konuda ilk aklıma gelenler de bunlar, maalesef.

Bir başka soruya geçmek isterim izninizle. Romanınız, Deniz'in içsel yolculuğunu ve spiritüel arayışını ana izlek edinmiş. Deniz, birbirinden farklı spiritüel konular ve tasavvufi öğretilerle iç içe geçmiş, kendini geliştirmek için aldığı eğitimle çevresindekilere de yararlı olmaya çalışan genç bir kadın. Yani, hayatı başkaları için de yaşamak olan insanlarla karşılaştınız mı ki Deniz gibi bir kadın tipi yarattınız?

En azından kendimden yola çıkarak yanıtlayabilirim sorunuzu; çünkü roman karakteri Deniz’in ortaya çıkıp bu konuda ne düşündüğünü deme yeteneği yok:)

Hayatı sevdiklerim için yaşadım hep. Kar Baykuşu ilk kitabım, dediğim gibi. İçerik olarak yer yer manevi dokunuşları olan, yer yer de değindiğim konulara dair bilgileri de aktarmayı bir zorunluluk gördüğümden dolayı hedeflediğim kurgu aynı zamanda bir ikiz alev aşk romanına da dönüştü diyebilirim.

Yani, hayatı başkaları için de yaşamak olan insanlarla karşılaştığım için Deniz’i yarattım. Ama biz Deniz’leri görmüyor ya da görmek istemiyoruz. Oysa onlar tıpkı metafor yaptığım baykuşlar gibi aramızda dolaşıyorlar sessizce de olsa…

Anladım, ilginç gerçekten de…  Bu dediklerinize katılmamak olanaksız… Maalesef geleceğimizi yetiştirecek güzel ve doğru şeyler yapmamız gerekiyor toplum olarak da erk olarak da… Peki, sırada ne var? Yazdığınız, yazacağınız ya da yazıp görünür yapmak istediğiniz neler var yazma tezgâhınızda?

Yazmaya değer ne varsa yazmak için yaşamak var sırada diyeyim özetle.

Yazdığım birkaç hikâyeyi bu alandaki yarışmalara gönderdim. Biliyorsunuz ki bizde ‘görünür olmak’ önemli, maalesef. Başka türlü karşılık görmek neredeyse imkânsız, çok yetenekli ve iyi yazar olsanız da. Sonuçları ne olursa olsun kendi yaşamışlığımdan yola çıkarak yazmaya devam edeceğim, çünkü yazmanın bir tür terapi olduğuna ben de inanıyorum. Ayrıca doğru bildiğimden bir kişinin bile yararlanacak olması bile beni mutlu etmeye yeter. Bir işi yaparken, yaptığının önce kendi içine sinmesi gerekir insanın. Bu yüzden yaptığımın samimiyeti, gerçekliği yansıtacağını ve nihayetinde de başarı elde edeceğini düşünerek ama otantiklikten de uzaklaşmadan yazmaya çalışıyorum.

Kolaylıklar olsun o vakit. Son olarak merak eden, Eda Tunçbilek'i tanımak isteyen için; öz yaşamınızı anlatır mısın?

Özüm aşktı, yaşamı aşk ile, aşk için yaşadım. Öz değişmez aşk ile, aşk için yaşamaya devam, nefesim yettiğince.

Ama derseniz ki kimsiniz, neler yaptığınızı da açıklayın, o vakit derim ki 2 Aralık 1978 Konya/Ereğli doğumlu bir Mevlevi torunuyum. İlkokul 3. sınıfı bitirdiğim yıl ailem İstanbul’a taşındı. 1988’den beri İstanbul’da yaşıyorum. 2002’de Çapa Tıp Fakültesi Diş Hekimliği Bölümünden mezun oldum. Diş hekimiyim. İlk romanım Kar BaykuşuDLS etiketiyle (Temmuz 2024) okurla buluştu. Bu romanımla, 16. düzenlenen Altın Melek Ödülleri’nde Yılın En Dikkat Çekici Yazarı ödülüne layık görüldüm. Ayrıca romanım, Snowy Owl adıyla İngilizceye çevrildi ve Amazon.com.tr’de satışta.

YAŞ’AMAK ŞAKAYA GELMEZ adlı öykümün yayımlandığı Yeni Yazar dergisinden de FİRAR adlı şiirimle birincilik ödülü aldım.

KAR BAYKUŞU
Eda Tunçbilek

DLS Yayınları

Tacim Çiçek
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)