Dolar üstüne söylenmiştir / Fahri Erdinç
Selim Esen'in hazırladığı Türkiye Yazıları Dergisi Şiir Antolojisi'nden harf sırasına göre yayınladığımız şairlerden Fahri Erdinç'in şiirini yayınlıyoruz.
DOLAR ÜSTÜNE SÖYLENMİŞTİR Düşüyorsun bu düşüş kaçınılmaz ölümden de beter sıfıra dek inmiş değil belki değerin ama artık ancak kendi mezartaşını satın almaya yeter. Hey gidi “paralar padişahı” bütün paraları satın alır diye adın var ve birtek girdiğin yerden on kere artarak çıkmak hünerin esir petrolün her damlasında yerin muzdan portakala her meyvesinde eloğlunun ve uranyumunda imparatorluğun var. İmparatorluğunda bütün yasaların üstünde harpçiliğin çıkarı harp ki kanlı bir ticaret Volstriyt borsasında ve “benden sonra tufan”dan ibaret gerekçesi sensin hatta kilise mihrabından konuşan ve tanrıya da sunulan rüşvetlerin akçası. İşte buradan gelir senin “sağlam para”lığın ödeyemeyeceğin değer yok sana göre -adam satın almak dâhil namusuyla beraber- saldırıyı sen ödersin örneğin dünyanın dört yanında sen ödersin nice Guevara’lara kıyan kurşunu ve sen ödersin bunca yabancı toprakta -Türkiyemdekiler dâhil- sosyalizme karşı en ölümcül üsleri ve hâlâ sömürge saydığın limanlarda ve muz çürüğü kokan genelevlerde sen ödersin kaçak beyaz zehiri ve tombul baldırlarda çıplak göğüsleri. Adın dolar kendin silahsın dikâlâ hem daha yeni doğmuş Vietnamlı bebeğin ilk memeyi bekleyen gül ağzına dayalı silah silahsın elinde emperyalizmin B-52’lerden yedinci filodan, napalmdan sonra ya da hepsinin başında gelen silahın çağımızda ulusal kurtuluşların canevine dayalı ve nerde boğuluyorsa bağımsızlık nerde sıkılıyorsa hürriyeti haykıran gırtlak ve nerede çalınıyorsa yetim hakkı sensin boğan sıkan çalan zalimin eli. Hastasın yine ey “paralar padişahı” kemiriyor seni yarattığın bunalım kangrenden kanserden beter bu yara Noks kalesindeki altın stokların indi 24 milyardan 10 milyara bozuldu elli yıllık altınlı denge ve düştü altın karşılığın yüzde yirmibeşten on’a yatırdılar seni işte kaçıncı kere kurtarmak için yeni bir operasyona. Ama nafile kurtuluşu yok bu bunalımın döner sermayesi oldukça sen dünyada alikıran başkesen jandarmalığın artık hiçbir operasyonla bu yara dikiş tutmaz döndürdüler hazin bir paçavraya seni paçavra nakış tutmaz. (Türkiye Yazıları, Sayı: 15, Haziran 1978, s. 27) İNSANLI ÖLÇÜLER Metre metredir aritmetiğin sözü kesin ve benim ölçü biriminde Mendeleev’e saygım tam ama yaşamca ölçülerde üç boyutta -ve de varsa dördüncüsünde- Hiçbirini kullanamıyor adam. Adım adım ilerliyoruz işte sırçamlar da olası dişini sıkabildin mi bütün gurbetler kaşla gözün arası barış güneşi daha ancak bir adam boyu mutsuzluğumuz mu içinde ille Amerikan parmağı var ama korkma bütün gerici devlerin boyu bir karış ve akacak Arzen’lerde Ferhat suları akacak gürül gürül bileğim kadar. Büyümüşüz şurda yumruk kadar soğanı yumrukluya yumrukluya güleriz yine ağız dolusu ve severiz ta yürekten sevdiğimiz bir içim su ve de beli bileğinden incedir Karacaoğlan’da. Bana gelince avucumun içi gibi belleğimde memleket insanları gözümde tüter çileleri burnumda sızlar su çekmektir bu çile kulak kulaç Gayya kuyusundan dertleri vardır başlarından aşkın dertleri benim boğazımda da yumruk et-tırnak dostlara kucak kucak selâm bir göz erimidir kalan artık kavuşmalara. İşte böyle iki gözüm nemize gerek aritmetik birim boyutlarda bütün ölçüler insandan insanlı insancıl. (Türkiye Yazıları, Sayı: 14, Mayıs 1978, s. 23) FAHRİ ERDİNÇ KİMDİR? (1917-1986), Akhisar’da doğdu. 1930’da Balıkesir Öğretmen Okuluna girdi. Otuzlu yılların sonuna doğru Afyon’un Sandıklı ilçesinin Ürküt köyünde öğretmenliğe başladı. 1939’da sınavını kazandığı Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde öğrenci oldu. 1946 yılında ise sınavını kazandığı Ankara radyosuna geçti. Bu arada “Şen Olasın Halep Şehri” adlı şiir kitabını yayımladı. Hemen ardından Ankara’da Seçilmiş Hikâyeler Dergisi onun öyküleriyle özel sayı çıkardı. 1947’de dönemin siyasal karışıklığı sırasında hakkında açılan bir dava nedeniyle bir süre cezaevinde yattı. Davadan aklanarak çıkmasına rağmen, aynı yıl hocası Sabahattin Ali’nin Bulgaristan’a geçerken öldürülmesi nedeniyle Türkiye’den ayrılmaya karar verdi. 1949’da iki arkadaşıyla birlikte, gizlice Bulgaristan’a geçti. Bulgaristan’da kendisine ve arkadaşlarına siyasi iltica ve sığınma hakkı verildi. Aralıklı olarak Bulgaristan’da ve Sovyetler Birliği’nde yaşamaya devam etti. 1971’de kesin olarak Bulgaristan’a döndü, yerleşti. 1965’te Bulgaristan vatandaşı, 1973’te Bulgaristan Yazarlar Birliği üyesi oldu. Kitapları Türkiye’deki okura ulaşamamasına rağmen, 1970’li yıllarda Türkiye’deki siyasal gelişmeler ve sosyalist hareketin ağırlık kazanması ile birlikte, edebiyat dergilerinde yayımlanan yeni şiir ve öyküleri Türk okuruyla buluşmaya başladı. Özellikle Akhisar’daki çocukluk dönemini anlattığı “Acı Lokma” romanı dönemin en ilgi çeken yapıtlarından biridir. Yayınlanmış kitapları şöyle: Şen Olasın Halep Şehri (şiir, 1945), İşte Böyle (şiir, 1956), Akrepler (öykü, 1952), Âsi (öykü, 1955), Memleketimi Anlatıyorum (öykü, 1960), Diriler Mezarlığı (öykü, 1964), Canlı Barikat (öykü, 1973), Alinin Biri (roman, 1958), Acı Lokma (roman, 1961), Kore Nire (roman, 1966), Kardeş Evi (roman, 1979), Göç (piyes, 1952), Türkiye’de Çocuklar (inceleme, 1951), Kalkın Nâzım’a Gidelim (anı, 1987). Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR