Son Dakika



TÜRBÜLANSTAN ÇIKAN

İnsanın kendi şiirinin peşinde olmayı sürdürebilmesi çok önemli.

Ama daha  önemlisi, kendi şiirinden başkaları için armağanlar çıkarabilmesi, başkalarının şiirinden de kendi şiirine esinler aktarabilmesi.

Başka şairlerle ve okurla etkileşime girememiş bir  şiirin katılaşma hatta kötüleşme tehlikesi var. 

Çünkü ne kadar bireysel bir eylem olsa da, bir kültür işi şiir. O kültür ortamının özendirici, geliştirici etkileşimi içinde şekillenmedikçe  habitatı bozulmuş ağaçların başına gelenin onun başına gelmemesi mucize olur. 

Edebiyat ortamımızın, kültürümüzün özendiren, geliştiren bir etkileşim içinde olduğunu söyleyebilir miyiz son yıllarında? Bunu kolayca söyleyemeyeceğimizi düşünüyorum...

Bunları, Cem Savran’ın Yazılı Kağıt Yayınları arasından çıkan Metal Kelebek adlı şiir kitabını okumanın çağırdığı etkileşim isteği  ile söylüyorum. 

Kitaptan edindiğim olumlu izlenim yanında bu isteği duymamda sanırım şairin yılllardır nadiren edebiyat dergilerinde görünür olması ve yirmi yıla yakın bir aradan sonra üçüncü kitabını yayınlıyor olması etkili oldu. Edebiyat dünyasından bu uzaklığın -kitaptaki öz geçmişinde yazdığı gibi salt romana odaklanmasından çok- edebiyat dünyamızdaki olumlu etkileşim eksikliği ile ilgisi olduğunu düşündüm. 

Her neyse...

Savran, kitap yayınlamadığı ve çok az şiir yayımladığı dönemlerdeki  şiir yelpazesinden bir seçki yapmış gibi görünüyor.

Şiirden şiire geçişlerde çok rastlanan ‘tune’, ayar değişiklikleri bu izlenimi doğurdu bende. Onun yazdığını merak eden biri olarak, ya kitabın daha geniş ya da kitapta yer alan şiir yelpazesinin daha dar olmasını tercih ederdim diyebilirim. Yayınevinin bir hacim sınırı mı vardı yoksa? 

Cem Savran, benim 1990-1995 aralığında Ahmet Erhan’la çıkarmaya giriştiğimiz Son Anka dergisinin dar kadrosunda olması nedeniyle yakından tanıdığım bir şair. Ortak girişimimizin başarıya ulaşmaması üzerine kendi kurduğu ve uzun sayılar yayınladığı Promete adlı edebiyat dergisi ve aynı adlı yayın evinden çıkardığı şiir kitapları ile kendisini edebiyat dünyasına tanıtmıştı. 

Uzun suskunluğuna karşın, bu dönemde gün yüzüne çıkardıkları üstünden onun 80 sonrası şiirdeki salt imgeci, metin tapıncı olan, ikinci yeni şiirini çoğaltan, jestler, şakalar ve kurnazlıklarla şiir yazan deltanın dışından yürüdüğünü söyleyebilirim.  

Birini daha önce sosyal medyadan okuyup beğendiğim, kitapta yer alan iki uzun şiir beni  okuduklarım kadar okuyabileceklerim konusunda  oldukça umutlandırdı. Onun kendi yatağını genişleterek şiirimizin sözünü ettiğim yakasındaki boşluğun dolmasına katkı yapacağına ilişkin yargım tazelendi. 

Bunu aynı şekilde ifade etsin etmesin, kitaptaki şiirlere bakarak görüyorum ki, Cem Savran şiire geç modernlik kapısından girdiğinin farkında olarak şiir yazanlardan biridir. Bu, onu, modernizmin ana vatanındaki bazı öncüler ya da çevre ülkelerdeki taklitçileri gibi,  anasının üvey çocuğu olduğu duygusuna takılıp kalarak mızmızlanmaktan alıkoyuyor.

Modernizmin sosyalizmler ve ulusal kurtuluşlarla yenilenmesi trajik hamlesinin doğurduğu başka bir modern şiirin, şiirimizin, izini sürenler arasındaki yerini koruyor. 

Cem Savran, bütün yorgunluğuna, düş kırıklığına, yaşam güçlüğüne karşın ricatın, itaatin  ya da kendi üstüne attığı süslü fakat yapay tüllerin şiirini yazmıyor. Modern şiirimizin ilerici-toplumcu ana damarının ateşine odun attığının farkında olarak yazıyor. O damarla bağlantılı yeni kılcal damarlar açmaya çalışıyor. 

İyi ki böyle yapıyor. İyi ki böyle yapıyoruz. Yoksa, egemen görünen vasat ‘iyi şiir’, ‘iyi şair’ ya da şiir ortamımıza giderek hakim olmaya başlayan çok taraflı monolog ruhumuzu gittikçe çoraklaştıracak. 

KİTAPTAN ŞİİRLER

O da “Geride bırakarak tarihin teranelerini/uçarcasına gidiyor geleceğin vesveselerine/ ve peşinden sürüklemekte bizi.” (Metal Kelebek) demiyor mu zaten? 

‘Sabun Köpüğü’ ve ‘Aşk Olsun’ şiirleri Savran’ın hem geriye hem ileriye doğru okunabilecek şiirlerden bence. Yalın, derin ve kalıcı. ‘Levni’den Taşan’ şiiri de öyle... Sanki kitapta en sevdiğim şiir bu oldu benim; insanı katı, karanlık, uzak olmaktan alıkoyan şiirlerden... ‘Dülsinya İle Kavuşma’ şiiri de öyle... 

‘Yabancı’ adlı zamane şiiri ise, acımasız ve çırılçıplak bir sunuşla bize yabanlık afyonunu önermek yerine  onu suratımıza çarpıyor. 

Bilmediğinden değil bulanık bir estetikle konuşmayı; bile isteye açık be anlaşılır konuşuyor Cem Savran. Düşün ve düşüncenin güzelliğinin ipekle boğulmasına gönlü razı değil. Muhalif olmayı gündelik bir nihilizme, daha da beteri kibre bulanmış olmaktan ayırabiliyor şiirdeki içtenlik.

Türbülanstan çıktığımız an düşüşten uçuşa geçmenin hazzını bir kere daha alırız. Bu düşüş tadı uçuş iştahımızı artırır. Bu ürpertili haz bizi yeni irtifalara götürecektir. Bu kitabı, Cem Savran’ın türbülanstan çıkışı olarak da selamlamak uygun olmaz mı?

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)