Belki sensin / Ahmet Özer
tarih/uçsuz bucaksız ovalarına doğunun/ özgürlük tohumları ekiyor o anda
camda yağmurlar / ada vapuruna çarpıyor martı kanatları düşlerin derinliğinden geçiyorum yeni bir yılın eşiğinde tarih sıkışıvermiş kentin zamanla kesiştiği yere bir derginin sayfalarından akıyorum yeryüzüne. bir şair portresi savruluyor önümden dağlarca konuşuyor elindeki fincanda kalan tortuya bakarak: şiirin her dizesi mezar taşına yazılacak sözler özeninde olmalı. bir yandan teslime nesrin bakıyor yüzüme ‘katli vacip bir kadın’ kendi dinince paris’te eli çenesinde simsiyah gözbebekleriyle haykırıyor insanlığa başına beş bin dolar biçilmiş haberi okurken bir mültecidir doğduğu dilin ötesinde isveç’te / takvimler 1994’ü gösterirken tarih uçsuz bucaksız ovalarına doğunun özgürlük tohumları ekiyor o anda. “ıslak karanlık ve ölüm kokan şehirler”den geçtim paris’e giden genç ve ateşli bir devrimcinin kuşkulu bakışlarında eriyerek gencin yüzüne demirin soğukluğu düşüyor otuz yaşında aydınlık bir kentin varoşlarında troçkist bir bildiriye imza atmaktan. denizli kentlerin görüntüsünde dalga sesi gizlidir köpüklerin çarptığı kız kulesi / haydarpaşa’nın merdivenleri donup kalırlar bir makinenin ekranında bir öykücü onat kutlar gülüşü süzülür ölümü silinerek ufkumuzdan ishak’ta vişneçürüğü bir aynada bir kedi görüntüsü durmakta sadi’nin gülistan’ından bir beyit yansımada: kişi bildiği sözü söyler mi sır verince ser de verir bilmez mi beyoğlu’na tarihin kanatlarından karanlık çökerken marilyn fotoğrafından çıkıyor süzgün bakışlarıyla james dean’in elleri ceplerinde saçlarında rüzgâr koluma giriyor biri düşlerimi parçalayarak belki sensin / belki gençliğimdir / belki istanbul. Ahmet Özer Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR