Andre Malraux’nun Cenaze Töreninde / Daver Darende
23 Kasım 1996 günü Paris’te UNESCO’nun Fontenoy’daki büyük salonunda Andre Malraux için bir anma töreni düzenlenmişti.
Tören, Fransa Kültür Bakanı Phillippe Dousteblazy’nin konuşmasıyla başladı. Yaşamı boyunca insanlık üzerine düşünen, insandan yana olan bir düşünürden söz ediyordu Bakan.
Fransa’nın ünlü yazarları, sanatçıları, düşünürleri, gazetecileri, hepsi bu anlamlı günde salondaydı.
Malraux’un kişiliğini, fikirlerini, eserlerini anlattılar tek tek, herkesi duygulandırarak.
Sonra, İspanyol iç savaşından Fransız dirineşine, bir çok siyasal eyleme katılan Malraux hakkında belgesel bir film gösterildi.
Tören, bir devletin yazarına, düşünürüne nasıl saygılı olması gerektiğini gösteriyordu.
Aynı gün Andre Malraux’un külleri Pantheon’a taşınırken ben de töreni uzaktan izliyordum.
Andre Malraux ölümünden yirmi yıl sonra devlet töreni ile son uykusuna yatırılıyordu. Pantheon’da Voltaire’nin Rousseau’nun, Victor Hugo’nun ve daha bir çok ünlünün yanında…
23 kasım 1996 gününden itibaren Fransa’da basın yayın organları yazılarla söyleşilerle, televizyon programlarıyla hep Malraux’yu andılar.
Tiksinti Çağı, İnsanlık Durumu, Umut, Altenburg’un Ceviz Ağaçları, onun unutamadığım yapıtlarındandır.
Melraux toplumunu, güzel sanatların her dalıyla kucaklaştıran kültür adamıydı. İkinci Dünya savaşından sonra General De Gaulle’un onu kültür bakanı yapması boşuna değildi. Hayranlığı artıyor insanın Malraux’ya gösterilen saygıya ve sevgiye tanık oldukça.
Sanatçılar, yazarlar düşünürler bir ülkenin yüz akıdır.
Yazarlarını düşünürlerini sanatçılarını yücelten ülkeler dünyada daima ön planla der aldılar.
İster yazar ya da ressam olsun sanatçı ayrıntılarda bile yaşamını güzeli yaratmak için harcayan, emek veren kişidir. Onu ölümsüzleştiren geride bıraktığı yapıtlarıdır.
22 Ağustos 1950 günü Paris’te Sn. Phillippe du Roule kilisesinde Balzac için bir cenaze töreni yapılmıştır.
Tören sırasında dönemin içişleri bakanı general yanında oturan Viktor Hugo’ya dönüp: “Balzac dahi bir adamdı” dedikten sonra tören Victor Hugo’nun Balzac’ı öven coşkulu konuşmasıyla sona ermişti.
Ne vefalı adammış Hugo, büyüklüğüne yakışanı yaparak kendi gibi büyük olan Balzac’ı son gününde yalnız bırakmamış konuşmasıyla onu onurlandırmış.
İçişleri bakanının ismini Fransada kim hatırlar. Oysa Balzac’ın Victor Hugo’nun adları yapıtlarıyla birlikte dünyanın malı olmuştur.
Sanatçılar yazarlar düşünürler geride bıraktıkları yapıtlarıyla anılırlar.
Bir ülkeyi dünyaya tanıtan o ülkenin adını yücelten sanatçılarıdır, yazarlarıdır. Kentlerin caddeleri onların adlarıyla parkları onların heykelleriyle anam kazanır.
Nazım da bir şiirinde “Şehirler gülüm caddeleriyle değil anıtını diktiğin şairiyle büyük olyor” dememiş miydi?
Haydi biz de şairlerimize ressamlarımıza bestecilerimize yazarlarımıza vefa borcunu ödemek için onların anıtlarını dikmeye başlayalım.
Kültür ve sanatın yaratıcı etkinliğini desteklersek kitleselleşmesini sağlarsak işte o zaman uygar dünyanın bir parçası oluruz. Bir ülkenin çağdaş ve uygar olmasının ölçüsü sanattır.
Daver Darende
(Uygar Olmak Zor İş, s. 17 İlkim Ozan Yayınları, Ank. 2015)
YORUMLAR