İkiyüzlülük
İkiyüzlülük ya da riyakarlık bize kimden mirastır? Yukarıdaki soru yeterince açık ve hakkında da yeterli bilgiye sahipsek, doğru cevaba yaklaşma seçeneğimiz artar. Tersi durumda, yani ikiyüzlülüğün atası yoktur, bulaşıcı özelliklere sahip değildir, insan doğasının bir parçasıdır, derseniz, bu da bir cevap olur ama eksik kalır. Çaba ve kanıttan uzak cevap ise değerini bulmaz. Konuyu yalın şekilde anlatırsam: Aynı topluluk, çevre, aynı aile, devlet ya da bir grup içinde kültürel etkileşimlerde bulunmak, söz konusu oluşumdan her yönüyle beslenen biri olmamıza neden olur. Kültür bizi şekillendirir… Hangi kültürde yetişirsek oranın şeytanı veya meleği oluruz… Tanrı ya da tanrıça… Marduk ya da Hypatia ya da Meknesli Molla İsmail… (Molla İsmail’in 871 çocuğu, düzinelerce haremi vardı. Bizatihi kendi elleriyle 1000’den fazla insanı öldürdüğü söylenir. Atına ani hız kazandırmak için seyislerin kellesini uçururmuş.) Havasını soluduğumuz, suyunu içtiğimiz, üzerinde ortak yaşam kurduğumuz coğrafyamızda şiddet, haksızlık, adaletsizlik, ikiyüzlülükle tamamlanır ve bu tür kişililerle her yerde, hayatımızın her anında karşılaşabiliriz ama korunaklı duvarlar arasında yöneticilik yapanlar ile modern çağın salon bilginlerinde bu oran daha yüksektir. Ortak özellikleri ise ne daha iyi ne daha kötü, ne daha güvenilir ne daha güvenilmez, ne daha doğru ne daha yanlış olmalarıdır. En çok da politik kurumlar, küçük veya büyük örgütlü yapılarda görülür, çünkü ikiyüzlülük, politika ve politikacının nirengi taşıdır. Kendilerinin iyi, dürüst, eşit ve adil olduklarını söylerler ama kafa sallamalarından böyle olmadıklarını anlarız… Sabah söylediklerine akşam doğru söylemedik, derler. Neden oldukları rezaleti, bir süre sonra hiçbir şey olmamış gibi görmezden gelirler ve vahim olanı birbirlerine hakaret yağdırırlar ama aynı gün kucaklaşırlar. Tam birer kişilik erozyonu ve kötü örnek… Ne yazık ki muhtemelen çocuklarımız, torunlarımız, sonraki kuşaklarımız da yaşadığımız kültürel gerçeğin uzantısı olarak ikiyüzlü davranış geliştireceklerdir. İkinci sırada ise tacir, ihaleci, tacizci, rantçı, sevgi hırsızları vs.ler yer alır… “Bana güvenebilirsiniz… Bana inanmanızı ve içinizi kemiren kuşkulardan kurtulmanızı isterim. Ticaretim dürüsttür… Söz ağızdan bir kere çıkar… Politikamız halka hizmettir…” veya: “Senden başka yar sevmedim, (evvelim sen ahirim sen… N. Ertaş)" benzeri sözcüklerin pek çok sinsilikle parça parça bir araya getirilerek söylendiğini duyarız ve peş peşe gelen ahenkli tekrarlar, telkinler öylesine etkili olur ki sınırsız güven içine sürükleniriz… Tilkinin üzüm bağlarına olan aşkı veya yarasanın meyve özüne duyduğu ihtiraslı çığlığı gibi satıcı da politikacı da biz müşterilere her telden nağmeler sunar. İşin feci yanı eğer sarraf değilsek, bir bilim insanı titizliğine sahip değilsek, rastgele seçilmiş müşteriler olarak, ikiyüzlünün amaçlarını tamamlayan oluruz. İkiyüzlü biri, bir yüzü açık, bir yüzü gizli, iki yüz taşır ve bu tipleri aşağı çekmek için acil şekilde düşünmeye, eğitime ve davranış bilimcilere ihtiyacımız var. Acizliğimizi, kayıtsızlığımızı bir yana bırakacağız… Marazi unsurları tedavi edecek, sağaltacak, gerektiğinde afişe edecek birliklere ihtiyacımız var Eğer başaramazsak, her defasında aldanırız, her defasında tuzağa düşeriz ve sonraki kuşaklara övünebilecekleri bir gelecek bırakmamış olacağız. Haydar UzunyaylaHANGİ KÜLTÜRDEYSEK ONUN ŞEYTANIYIZ
İKİYÜZLÜ DAVRANIŞ
TİLKİNİN AŞKI
İKİYÜZLÜ BİRİ
Gerçekedebiyat.com