Son Dakika

taksi-torpidosundaki-siir-kitabi-623191.webp


Aydınlık gazetesinin karikatürcüsüyken 2014 zemherisinde sımsıcak bir e-posta almıştım:

Saygıdeğer Mustafa Bilgin ağabey,

Bir Aydınlık okuru ve sürdürümcüsü olarak başarılarınızın devamını diliyorum. Çizimlerinizi ilgiyle izliyoruz. Şair Metin Demirtaş ağabeyimle olan dostluğunuz da beni ayrıca mutlu ediyor. Aydınlık'ımız hep aydınlatsın, gülümseyen, düşündüren güzel karikatürleriniz hep sürsün.

Selam, sevgi...
Selçuk Ülger / Frankfurt

Bir zaman sonra, dönemin Aydınlık yazarlarından Mustafa Mutlu, köşesinde bir kitaptan söz etmişti: Kavanozdaki Yürek

Mutlu’nun övgüyle tanıttığı deneme türündeki bu kitabın yazarı sanki tanıdıktı…

E-postalarımı kontrol ettim, evet, ta kendisiydi… İki üç hafta önce bana e-posta gönderen, Frankfurt asfaltlarında elleri direksiyonda yüreği ülkesinde, ziraat mühendisi bir gurbetçi Selçuk Ülger

Yaşamın kirli ve adaletsiz taraflarına katlanabilmek için torpido gözünden eksik etmediği şiir kitaplarına sığınan ayrıksı taksi şoförü…

Taksisine binen yolcuların sayı değil insan olduğunu bilen, her bireyin yaşamından insanlığa dair söylenecek bir söz damıtan, has edebiyat yolundaki bir asıl yolcu!

İşte şimdi de dumanı üzerinde kitabı Kavanozdaki Yürek’in haklı sevincini yaşayan yazarımız Selçuk Ülger…

Henüz birbirimize sarılamasak da ağabey-kardeş ilişkimizi bugüne kadar sürdürdüğümüz Selçuk’un kitabını hemen edinip okumuş, düşüncelerimi iletmiştim:

Sevgili Selçuk,

Kavanozdaki Yürek'i kâh duygulanarak, kâh gülerek ve çoğunlukla öğrenerek okudum.

Kitapta geçen isimlerin tümü, tepeden tırnağa insan sevgisiyle yurt sevgisiyle dolu insanlar ve onun için gerçek sanatçılar. İşte tam da bu yüzden, samimiyetle söylüyorum ki, özellikle şiire yeni başlayan ya da ilgilenen bütün genç şairlere (edebiyatçılara) önerilebilecek bir çalışma olmuş.

(…)

Selçuk Ülger’in bir duygudan bir duyguya gire çıka okunan yazıları, ara ara nitelikli pek çok edebiyat dergisinde yer alsa da, düzenli olarak önceleri Avusturya’daki Türk toplumu için yayınlanan Tuna dergisinde, bugünlerde aydınlık.com.tr sitesindeki köşesinde devam ediyor:

“(…) Göz açıp kapayıncaya dek koca bir yıl daha geçip gitti işte. Yaş ilerledikçe zaman daha hızlı akıyor sanki. Yeni yılın ilk günü erkenden yollara düştük çaresiz. Almanya tembelliği kaldırmıyor.

Alacakaranlıkta sokağa dökülenlerin, tramvay duraklarında bekleşenlerin çoğu göçmen emekçiler. Noel tatilinin rehavetini henüz atamamışlar üstlerinden. Dalgın, uyuşuk, bezgin bakışlarla taze yılın taze yüklerini omuzlamaya gidiyorlar. Birazdan onları toplayıp götürecek tramvaylardan isteksizce inecek, Frankfurt'un yüksek yapıları arasında ivedi adımlarla bir bir kaybolacaklar. Ekmek kavgası kaldığı yerden sürecek... (…)

Büyük İnsanlığın güzel evlatlarından Selçuk kardeşimle öncelikle mizah tutkusu sayesinde tanıştık diyebilirim…

Çok sevdiği karikatür sanatı ve özellikle gençliğinde elinden düşürmediği Gırgır mizah dergisinin hatırına ta Almanyalardan fark etmiş çizgilerimi de, kardeş olduk böylece…

Gelgelelim; “Yirmili yaşlarımda ardıma bakmadan terk etiğim bozkırlar şimdi hasretini çektiğim bir cennet artık; cennet sanıp geldiğim Almanya ise bir kaygı, kasvet cehennemi.” diyor bir yazısında Selçuk Ülger...

Mark Twain’in ünlü sözüdür: “Mizahın gizli kaynağı neşe değil, hüzündür. Bu yüzden cennette mizah yoktur”…

Yirmili yaşlarından bu yana yaşamak zorunda kaldığı “cehenneme”, eminim ki, taksisinin torpido gözündeki şiir kitapları kadar, gözlerinde ışık olup dışa vuran hamurundaki mizah duygusu sayesinde dayanabildi.

Ne de olsa Selçuk Ülger, ‘Hoca Nasreddin gibi ağlayanların, Bayburtlu Zihni gibi gülenlerin’ toprağıydı.

HAMİŞ:

-Hey Taksi… Beni Almanya’ya bırakır mısın?

-Almanya’ya mı? Cehennemin dibi orası be abi…

-Selçuk Ülger’i bulacağız… Selçuk gibilerin yanı başı cennettir insana!

Mustafa Bilgin
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler