Sahtelik gerçeği nasıl karartır!
Gerçek, sahte olan kadar etkili değildir. Görmediğimiz, kanıtlayamadığımız garip bir şeye, bir hayalete anlamlar yükleyip inanmakta üstümüze yoktur ve bu garip şey ne kadar muamma ise o kadar kıymetli olur bizim için… Sözgelimi doğaüstü bir olaya, büyücüye, bir yalancıya, bir sahtekara, toplumu yönlendiren bir siyasi-askeri- dini lidere veya zihin hakimiyeti yoluyla düzeni meşrulaştıran bir düzene olağanüstü anlamlar yükleyerek yüceltiriz ama sade ve anlaşılır olanı ise ne garipseriz ne de ulaşılmaz anlamlar yükleriz… Bir ağaç bizim için görüntü oluşturan, gölge ya da ürün veren bir şeydir sadece ve böyle olduğu için de bütün yararına rağmen onu bir despot kadar yüceltmeyiz. . Peki neden böyle? Belleğimiz mi duygularımız mı düşünce şeklimiz mi? Kendimize yer edinmek mi yoksa sahtekarlara ve yalancılara kurban olma isteğimiz mi? Üzerinde düşünülmesi gereken sorular ama kısa yoldan cevap ararsak eğer kültürümüze bakmak gerekiyor… İnsan belleği bir defa kirlenince, dış etkilere açık savunmasız hale gelir. Düş ve gerçek karışır, gördüğünü anlamak yerine, görünmeyeni anlamlandırmaya çalışır. Yalan gerçeğe dönüşür ve daha önemlisi itibar kazanır… Bütün kültürlerdeki politik ve Ortodoks ünvanlar bu konuda önemli görevler üstlenirler ne yazık ki!.. Kendileri ile yönettikleri arasında hipnotik yöntemlere dayalı bir köprü kurarak, umut yenileme, fanteziler üretme, uyku ile uyanıklık arası denge oluşturma gibi oldukça etkili terapilerle kitleyi kendi öykülerinin, inanç ve arzularının parçası haline getirirler… Tarihte bu tür yapılanmalar her çağda görülebilir… Hasan Sabbah, Sezar, Hitler, Karasüvari tarikatı ve günümüzde de devam eden benzeri yüzlerce örnek sayılabilir. Bunu neden yaparlar?.. Gerçekleri yalanlamanın nedeni ne olabilir? 1-Yalana ve sahte olana alan açmak, hurafe ve kurgu inançları güçlendirmek, belirsizlik yaratmak, 2-Sömürü ve ayrıştırmayı kalıcı kılmak, 3-Otoritenin itibarını yükseltmek, esenlik, saygı ve itaat sağlamak, 4- Toplumun direniş ruhunu pasivize ederek oluşturulan bir yığın hiyerarşik ağ vasıtasıyla, mahalleliden çıkar elde etmek ve daha başka şeyler… Saflık ve bellek yitiminin yaygınlık kazandığı zaman dilimlerinde sahtelik zirveye taşınır… Geçmiş ve dün unutulur, toplum yanılgıya teslim olur. Hiçbir şey yaşanmamış gibi aynı tuzağa defalarca düşülür… Tümüyle boş ve değersiz olan birçok şey, birçok kimse baş tacı edilir… Gerçek gölgelenir, anılar belirsizleşir, dün, önceki gün ve yıllar unutulur… Gazete, radyo, televizyon ve benzeri iletişim araçlarıyla öylesine güçlü bir tutsak alma hali yaratılır ki en dürüst, akılcı, olaylara aklıselim yaklaşan bir avuç iyi insan bile tuzağa düşebiliyor… Çünkü hipnoz altındaki insan belleği yaralıdır; kayıp ve eksiktir… Böyle olunca da ortaya çıkan sonuç şudur: Birey bütün çabasına rağmen yenilmiştir. Bu aynı zamanda geniş kesimlerin de yenilgisidir… Bu işin üstesinden gelebilmek, sahte ve yalan olana kurban olmamak için bugün ile geçmiş arasında soruna yol açan kültürümüzden kuşkulanıp yeni baştan yaratarak, gerçeği düş ve sahte olana üstün kılmak gerekiyor… Haydar Uzunyayla
Gerçekedebiyat.com