Son Dakika

lirik-ve-kritik-2-638152.webp


ŞİİR ÇEVİRİLİR Mİ?

Birçok eleştirmen, şair, yazar çevirinin çevrileni öldürdüğü görüşünde. Çeviri sırasında şiirin bir şeylerini yitirdiği söylenir. Bu gerekçeyle çevirili yapılamaz, çevrilen metin başka bir dille yazılan başka bir metindir diye düşünülür. İçerik bütünüyle ortadan kalkar anlamında söylemiyorum, fonetiğinden, ritminden, hatta anlamından uzaklaşır anlamında değerlendiriyorum. Şu’arâ Suresi 224. Ayetinin çevirisini düşünelim. Onlarca, yüzlerce çevirisi var ortak noktaları olmasına karşın her biri farklı sözcüklerle, sözcükler eklenerek ya da eksiltilerek yapılmış. Çevirinin, çevrilenin bire bir yansıtmadığı kanısı yaygındır.

Burada Kemal Bek’ten uzun bir alıntı yapacağım:1

“Sanat türleri arasında dil farklılığı olduğu gibi (söz gelimi resim dili ile tiyatro dilinin farklılığı); asıl malzemesi dil olan yazın söz konusu ise, yapıtın yazıldığı dille çevrildiği dil de farklıdır. Örneğin, Hemingway’in The Old Man and the Sea kitabının diliyle, benim Yaşlı Adam ve Deniz adıyla yayımlanan çevirimin dili aynı mıdır? İlki, Hemingway’in beyninde ve gönlünde yaratılan dildir ve asıl olan budur; benim çevirim ise, benim beynimde ve gönlümde yaratılan metindir ki, ne denli güzel ve doğru olursa olsun, hiç bir zaman aslının yerine geçemez; ikincil niteliktedir. Yazın yapıtı bir kez yazılır, kendi dilinde ya da bir başka dilde ikinci kez yazılamaz; bu nedenle çeviri (Yaşlı Adam ve Deniz), aslının (The Old Man and the Sea) ancak kopyası sayılmalıdır.

"Dahası, ben bir az daha ileri giderek şunu da söyleyeceğim: Bir metni, yazarı bile ikinci kez yazamaz; yazma girişiminde bulunsa bile, o metin, ilk metin olamaz. Bu nedenledir ki Ray Bradbury, o unutulmaz Fahrenheit 451 kitabının sonunda, gönüllülere kitapların özetlerini değil, daha zor ve daha sıkıntı verici olsa da, asıllarını ezberletmektedir.

"Bu söylediklerim, en çok da şiir için geçerlidir. Çünkü, bana göre şiir dili, düzsöz dilinden çok daha özgül ve kişisel bir üst dildir; şiiri oluşturan bileşenler, düzsöz yapıtlarında olduğundan çok daha karmaşık, kendisini belli etmeyen, söz ustalığından da ötede söz yalvaçlığı gerektiren bir dil örüntüsüdür. Çevirdiği, örneğin James Joyce’un Ulysses romanında olduğu gibi dili çok özel olan, bir başka deyişle şiir gibi çok bileşenli bir metin değilse, bir çevirmen kaynak dille hedef dil arasında pek çok yakınlıklar, örtüşmeler, benzeşimler bulacaktır.

"Bu olanak şiir için söz konusu değildir; söz konusu olursa, o zaman o metin şiir olamaz. (Ya da şiir olur ama bu, özgün şiirin bir başka dilde yeniden söylenmişi, kısacası çevirmenin kendi şiiri olur. Oysa bu dokunca, aslından farklı metinler olsa da roman ve öykü için pek geçerli değildir.)”

Araya girmek gereksinimini duyumsuyorum. Kemal Bek, şiir için söylediklerinin düzyazı -Bek’in kullanımıyla düzsöz- için roman ya da öykü için geçerli olmadığı savına katılmıyorum. Bek de "pek geçerli değildir” ifadesini kullanıyor. İlk paragrafta ise doğrusunu yazıyor: “Aslının ancak kopyası sayılmaladır” diyor.

Şiire dönelim.

Kemal Bek, Baudelaire’in “Spleen-İç sıkıntısı’ şiirinin ilk kıtasının Suut Kemal Yetkin ve Erdoğan Alkan çevirilerini veriyor. Önce aslını veriyor Bek.

“Quand le ciel bas et lourd pése comme un couvercle

Sur l’esprit gémissant en proie aux longs ennuis,

Et que de l’horizon embarrasant tout le sercle 

Il nous verse un jour noir plus triste que les nuits;”

 

Dizelerin Suut Kemal Yetkin’in çevirisi:

“Gök çökünce sıkıntılarla sızlanan

Ruha bir kapak gibi, ağır ve basık,

Dökünce çemberi kuşatan ufuktan

Gecelerden de acı siyah bir ışık;”

 

Şimdi sıra Erdoğan Alkan çevirisinde:

Basık, ağır gökyüzü tıpkı bir kapak gibi

Sıkıntının kurbanı ruhumuza çökerken,

Ve ufuk kucaklayıp sonsuz gök çemberini

Geceden daha hazin kara bir gün dökerken;

Hangisine itibar etmek gerek?

Sorunun yanıtını yine Bek’e bırakıyorum. Son alıntım da aynı yazıdan:

“Fransızca bilmediğim için, hangi çevirinin ‘daha doğru’ olduğunu söyleyemem; ama çeviri metinlerin ikisinin de ‘aynı şiirin çevirileri olduğu’ ilk bakışta hemen anlaşılamıyor; dikkatle okuduğunuz zaman, şiirin yalnızca ‘demek istediği’ni, eski deyişle ‘meâli’ni verebildikleri anlaşılabiliyor. Çünkü, ilk metin, Baudelaire’in; ikincisi, S. K. Yetkin’in; üçüncüsü ise, E. Alkan’ındır ve Fransızca’yı pek iyi bildikleri kuşkusuz olan iki çevirmen de, Baudelaire’in metnini kendi dillerinde yeniden yazmışlardır; başka türlüsü de olamaz. O zaman şunu söyleyebiliriz: ‘Şiirin (ya da romanın ya da öykünün) çevirisi, ‘aslının aynı’ değildir. Çünkü Baudelaire bu metni bir kez yazmıştır ve bu metin Fransızcada da, Türkçede de bir daha yazılamaz. Bu kıtayı, Fransızcayı en az Yetkin ve Alkan kadar bilen sınırsız sayıda çevirmene verseniz, her birinin ‘şiiri’ değil, zorunlu olarak “anlamı’nı çevireceğini ve böylece de ortaya kıtanın sayısız çeviri metninin çıkacağını söylemek, sanırım bakıcılık ya da falcılık sayılmaz.”

kemalbek com  siir cevrilebilir-mi/ Alıntılar bu metinden yapıldı.

Halit Payza
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler