Bi̇r Ada Hi̇kâyesi̇’nde Yaşar Kemal’i̇n göçmen poli̇tikası / Halit Payza
Yaşar Kemal’in romanları toplumların kırılma noktalarını, bireyin toplumsal baskılara karşı verdiği mücadeleyi, zorluklar karşısında direnişini anlatır. Bir Ada Hikâyesi, 1997-2012 yıllarında yazılan dört romandan oluşan serisi. Serinin ilk kitabı Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana 1997’de, Karıncanın Su İçtiği, Tanyeri Horozları 2002’de, Çıplak Deniz Çıplak Ada 2012’de yayımlandı. Yaşar Kemal Bir Ada Hikâyesi ‘nde mübadele, göç sorunsalını ele alır. Dörtleme Kemal’in mübadele, mübadil politikalarına ilişkin görüşlerini yansıtır. Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana mübadele gereğince Yunanistan’a göç ettirilen Rumların boşalttığı bir ada izleğinde Balkan Savaşı, Sarıkamış gibi yakın tarihte yaşanan acıları anlatılır. Karıncanın Su İçtiği'nde Birinci Paylaşım Savaşı ve sonrası göçler işlenir. Tanyeri Horozları özellikle Bağımsızlık Savaşı’nın Sarıkamış ve Çanakkale cepheleri konu edilir. Çıplak Deniz Çıplak Ada yerlerinden edilen insanların adada yeni bir yaşam kurma mücadeleleri işlenir. Bir Ada Hikâyesi, Anadolu’nun savaş sonrası geçirdiği değişimlerle birlikte, Yaşar Kemal’in mübadele, mübadil ekseninde göçmenlik olgusu üzerindeki görüşlerini yansıtır. Dörtleme savaşın insanlar üzerindeki etkilerini, insanın doğayla, ideolojik yapıyla mücadelesi üzerinde senfonik bir anlatıdır. Mübadil, mübadele, göç gibi temalarla birlikte, kimlik, aidiyet, yerinden yurdundan edilme, mübadele sonrası yabancılaştırılma gibi sorunlar romana yedirilmiştir. Romanların Ana ekseni toplumsal kırılmaların, savaş sonrası yeniden yapılanmanın da öyküsü. Romanda sözü edilen göç öyküsü Türkiye Yunanistan nüfus mübadelesi. 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalandı, antlaşmanın bir de ek sözleşmesi vardı ve sözleşmede Türkiye Cumhuriyeti, Yunan Krallığı arasında din eksinli tehcir ve zorunlu göç konusu yer aldı. Mübadele talebi Yunan tarafından geldi. Bir milyon iki yüz bin Ortodoks Rum, Anadolu’dan Yunanistan’a, beş yüz bin Türk de Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etti. Türkiye ile Yunanistan arasındaki nüfus mübadelesinde İstanbul, Gökçeada, Bozcaada’da oturan Rumlar, Yunanistan’da da Batı Trakya Türkleri mübadeleden muaf tutuldu. Yunanistan’dan Türkiye gelenler Doğu Trakya ve Batı Anadolu’daki Rum azınlığın boşalttığı yerlere iskân edildiler. Ancak ne gelenler ne gidenler mübadeleden hoşnut olmadı, yerleşiklik bir sorun olarak uzantıları bugüne değin devam ede gelen bir sorun olarak kaldı. Gidenler sadece geleceklerini yitirmedi, geçmişlerini de geride bıraktı, atalarının mezarları da sahipsiz kaldı. Gittikleri yerde de yadırgandılar, uyum için uzun bir sürecin geçmesi gerekti. Mülkiyet sorunu da yarım yamak geçiştirildi. Bir Ada Hikâyesi’nde bu sorunlar adadan göçe zorlanma, adaya göç etrafında gelişti. Mübadil ve mübadildik sorunu yeterince işlenmedi. Bir Ada Hikâyesi’nde yerinden edilenlerin fiziksel ve duygusal kırılmalarının yanı sıra, Anadolu’dan yaşayan Rumların adadan ayılması ve Anadolu’dan da adaya yerleştirilenlerin yaşamları anlatılır. Adaya gelen ya da kaçarak adaya gelenler yeni bir hayat kurma mücadelesi verirler, geçmişten koparılmış travmalarını sağaltmaya çalışırlar. Göçmenler bir yandan geçmişi anımsarken, bir yandan da bugünü kurmaya çalışırlar. Bir Ada Hikâyesi Yaşar Kemal’in mübadele konusuna getirdiği eleştirilerdir. Ada’ya gelenler adadaki yeni çevreye hem fiziksel hem de kültürel olarak uyum sağlamakta, travmalarını sağaltmakta zorlanırlar. Mübadele sonucu yerlerinden edilerek Yunanistan’da iskâna zorunlu tutulanların boşluğu Anadolu’nun birçok yöresinde eksikliğini duyumsatırken, gelenler de kültürel ve duygusal kırılmışlıklarla baş etmek zorunda kalırlar. Yaşar Kemal’in dikkat çekmek istediği konu bu yurtsuzlaştırma, yabancılaşma, aidiyet sorunudur. Yaşar Kemal, göçmenlerin yaşadığı aidiyet sorununu dört ciltlik bir roman boyunca sürdürür. Göçmen Politikası ve Aidiyet Sorunu, gelenlerin adada kendilerini aidiyetsiz hissetmeleri, yaşadıkları topraklardan kopmanın yarattığı travmayla birleşir. Göçmenlerin baş etmek zorunda kaldıkları korku, yeni topraklara yerleşen bireylerin, köklerinden koparılmaları, kimliklerini kaybetme korkusudur. Yeni başlangıçlar sadece barınma orunu değil, yeni kimlik oluşturma sorunudur. Kemal’in Bir Ada Hikâyesi dörtlemesinde ileri sürdüğü birlikte, barış içinde yaşama duygusudur. Bu sağlanabilirse farklı kültürlerden gelen bireyler farklılıklarıyla değil farklılıklarına karşın birliktelikleriyle barış içinde yaşayabilecekleridir. Halit Payza
Gercekedebiyat.com