Cumhuriyet gazetesinin 'Tehlikenin farkında mısınız?' kampanyasının sürdüğü günlerdi. İlhan Selçuk, köşesinde çok tartışılan bir yazı kaleme almıştı.

İlhan Selçuk o yazısında, “Ben laik Atatürk Cumhuriyeti'nin varoluşu ve bütünlüğü için, dün bana işkence etmiş olanlarla bugün el ele vermeyi yurtseverliğin doğal ve sade gereği sayıyorum.” diyordu.

Bu yazıdan 1 yıl sonra “Ergenekon” kumpası başlamış, İlhan Selçuk da gözaltına alınanlar kervanına katılmıştı.

Haberi duyan, 12 Eylül’de işkence görmüş, gel gör ki “çözülmüş” bir arkadaşım, sabah ezanından hallice bir saatte aradı. Sesi müjde verir gibiydi:

-Seninkini gözaltına almışlar…

-Bu işte bir tuhaflık sezmiyor musun sen?..

Yanıtı, ses tonundaki sevinç kadar yaralayıcıydı.

-O gazetenin çizerisin; para alıyorsun, böyle düşünmen normal arkadaşım…

Özetlediğim bu konuşma “arkadaşımla” yaptığımız son konuşma oldu.

İlhan Selçuk’un işkencecilerini affetmesini affedemiyordu…

“Çözülmek” şüphesiz ki insani bir durumdur fakat sanıyorum, işkencecilerine yenilmiş birinin mahcubiyetini katlıyordu işkencecilerini yenmiş İlhan Selçuk’un tavrı…

Bu yüzden, “cia türkleri”nin, hem ülkeye hem halka yaptıkları bütün kötülükleri bu saygın aydınımıza yakıştırabilecek kadar hayvanileşmişti.

Kötülük ise bildiğiniz gibiydi; hız kesmiyor, yine yalan haber olarak televizyonlardan akmaya ve üstümüze karabasan gibi çökmeye devam ediyordu.

Karikatürcülerin çoğunun kafası “ustaca hazırlanmış” bu senaryo yüzünden allak bullaktı, “topa girmek” istemiyorlardı.

Sezgilerimle reddettiğim, fakat birçok yakın dostumla bile gerilmeme neden olan bu kumpası, Denizli’de yaşadığı için, yılda bir Karikatürcüler Derneği Genel Kurul’unda kucaklaşabildiğim meslektaşım Mehmet Selçuk, bana göre bir başyapıtla özetlemişti.

bayram bayrak

O zor günlerde, Mehmet'in bu karikatürü sayesinde yaşadığım ferahlığı, 'yalnız değilim' duygusunun verdiği kuvveti hiç unutamam, sözlerle de anlatamam...

‘Mahkeme salonunda boğulmak istenen Türkiye’ ayağa kalktı, direndi, meydanlara aktı ve Silivri duvarlarını tepeledi geçti...

Kumpastan 8 yıl sonra o “muharebeyi” ‘İlhan Selçuk’lar’ kazandı.

Ben de bu süreç içinde geçtiğim Aydınlık gazetesinde, sevgili Mehmet’in zamanında bende ferahlama duygusu yaratan o karikatürden birebir esinle, müjdeli yeni duruma uygun bir karikatür çizmiştim.

mustafa bilgin

Bugün baktığımızda, iki karikatürden de bir duygu kardeşliği yansıyor. Ortak sembolümüz yıldız-yıldızlar çünkü…

Büyük bir muharebeyi kazandık evet, fakat “Yıldız Savaşları” sürüyor bugün…

Mustafa Bilgin
Gerçek Edebiyat

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)