İkbâl / Ziya Paşa
İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı (Yükselmek, iyi bir mevkiye gelmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı, önceleri bu beceriksizliği bilmezdik, bu da yeni çıktı) Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı (Hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi, namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı) Düşmanlara ahbâbını zemm oldu zerafet (Düşmanlara dostları yermek bir incelik oldu; başkalarına gönül dostlarından şikayet yeni çıktı) Sâdıkları tahkîr ile red kaide oldu (Sâdık kişileri aşağılama, reddetme benimsenir oldu; hırsızlara ikram ve yardım yeni çıktı) Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi (Her ne kadar doğruyu söyleyenler de önceleri nefretle karşılanmışsa da ancak hainlere uyma yeni çıktı) Evrak ile ilân olunur cümle nizâmât (Bütün düzenlemeler bazı kâğıtlar ile ilan olunur, söz ile halkın refaha eriştirilmesi ise yeni çıktı) Âciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi (Güçsüz olanın en belirgin hakkı saklı tutulur, himaye görenleri her yerde korumak yeni çıktı) İsnâd-ı ta'assub olunur merd-i gayûra (Gayretli kişiler taassubla suçlanırken dinsizlere özgü derin düşünce yeni çıktı) İslam imiş devlete pâ-bend-i terakki (Devletin yükselmesine engel olan İslamiyet imiş, önceleri yoktu, bu rivayet yeni çıktı) Milliyyeti nisyan ederek her işimizde (Her işimizde millî benliğimizi unutarak Batı düşüncesine körü körüne bağlılık yeni çıktı) Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık (Eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada bu konuda bilmem biz ne kazandık) Ziya Paşa stanbul'da doğdu, 17 Mayıs 1880'de Adana'da öldü. Asıl adı Abdülhamid Ziyaeddin'dir. Beyazıt Rüştiyesı'ni bitirdi. Özel öğretmenlerden Arapça ve Farsça öğrendi. Sadaret Mektubî Kalemi'ne devam etti. Mustafa Reşid Paşa'nın yardımıyla 1855'te Saray Mabeyn Kâtipliği'ne girdi. Âli Paşa'nın sadrazam olmasıyla saraydan uzaklaştırıldı. ZİYA PAŞA'NIN ESERLERİ Zafername (1869)
Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı
Nâmus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı
Dildardan ağyâra şikâyet yeni çıktı
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı
Elfâz ile terfîh-i ra'iyyet yeni çıktı
Mahmîleri her yerde himâyet yeni çıktı
Dinsizlere tevcîh-i reviyyet yeni çıktı
Evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı
Efkâr-ı Firenge tebaiyyet yeni çıktı
Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandıkZİYA PAŞA KİMDİR? ZİYA PAŞA'NIN HAYATI
Zaptiye Nezareti müsteşarlığı, 1861'de Kıbrıs, 1863'te Amasya mutasarrıflığı görevlerinde bulundu. Bosna bölgesi müfettişliği Meclis-i Vâlâ azalığı yaptı. 1865'te Meşrutiyet yanlısı Yeni Osmanlılar Cemiyetine girdi. İkinci kez Kıbrıs mutasarrıflığına atanınca, Mustafa Fâzıl Paşa'nın çağrısı üzerine, Namık Kemal'le birlikte 1867'de Paris'e kaçtı. Daha sonra Londra'ya geçti. M. Fâzıl Paşa'nın sağladığı olanaklarla, Namık Kemal'le birlikte 1868'te Hürriyet gazetesini çıkardı. M. Fazıl Paşa sarayla anlaşıp, gösterdiği ilgiyi kesince, 1870'te Cenevre'ye geçti.
Namık Kemal, Agâh Efendi, Ali Suavi ve öbür arkadaşlarıyla Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin yönetiminde görev aldı. Âli Paşa'nın ölümü üzerine 1871'de İstanbul'a döndü. 1876'da Maarif Nezareti müsteşarlığına atanmasına değin birçok görevde bulundu. Namık Kemal'le birlikte Kanun-i Esasî Encümeni'nde çalıştı. II. Abdülhamid tarafından İstanbul'da bulunması sakıncalı görülerek, vezirlik rütbesiyle 1877'de Suriye valiliğine gönderildi. Daha sonra Adana valiliğine atandı. Burada görevdeyken öldü.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi'yle birlikte, Tanzimat'la başlayan Batılılaşma hareketinin etkisinde gelişen ve çağdaş Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan biridir. 1855'te sarayda görev yaptığı yıllarda Fransızca'yı öğrenmiş, bu ona Fransız edebiyatını tanımanın yollarını açmıştır. Bir yandan da şiirler, padişaha ve Reşid Paşa'ya kasideler yazmıştır. 1859'da yazdığı 'Tercî-i Bend' şiiriyle tanınmıştır. Paris'te bulunduğu yıllarda çeviriler de yapmıştır.
Hece ile yazılmış birkaç şarkısı dışında, Divan şiiri geleneğine bağlı kalmıştır. Kullandığı mazmunlarla bu şiir anlayışının duyuş ve düşünüş özelliklerinden yoğun biçimde yararlandığı görülür.
Batılılaşma yanlısı düşüncelerini, siyasal inançlarını, dil ve edebiyat konusundaki görüşlerini düz yazılarında dile getirmiştir. 1868 'de Hürriyet'te yayımladığı ünlü 'Şiir ve İnşa' makalesinde, Türk edebiyatının çağdaş bir düzeye erişmesini, gerçek Türk edebiyatı olan halk edebiyatının bu yenileşmede temel alınması gerektiğini savunmuştur. 1874'te çıkardığı Harâbat adlı antolojisinin önsözünde ise halk edebiyatını küçümseyerek Divan edebiyatını övdüğü görülür. Düşünce yanında beliren bu ikilem onun 'alışkanlıklardan ve duygulardan doğma muhafazakâr yönü' olarak nitelendirilmiştir.
Şiirlerinde, Tanzimat'la birlikte gelen halk, adalet, özgürlük, uygarlık gibi kavramları savunmuştur. Toplumdaki bozukluklar üzerinde durarak 'yeni insan'ı var edebilecek yeni bir düzenin nasıl oluşması gerektiğini işlemiştir. Kendi duygu ve düşünce evrenini dile getirdiği şiirlerinde de felsefi yanı ağır basar. 'Tercî-i Bend'de insanın yaşam gerçeği karşısında anlaşmazlıklar içindeki durumunu, us ve inançları arasındaki gizi 'Terkib-i Bend'de de gene 'kişinin küçüklüğünü, insan iradesinin ve gücünün reddi'ni tema olarak işlemiştir. Zulüm, adaletsizlik ve haksızlıkları, dönemin toplumsal bozukluklarını eleştirmiştir.
Şiir ve İnşa Makalesi
Defteri Amal (anı niteliğinde)
Terkîb-i bend
Harâbât
Rüya (ölümünden sonra, 1910)
Veraset Mektupları (ölümünden sonra, 1910)
Eş'ar-ı Ziyâ (ölümünden sonra, 1880)
YORUMLAR