Yüzyılın Kitabı Yüzyılın Lideri kitabı bağlamında popüler tarihçiliğin eleştirisi / Ali Kılıç
Popüler tarihçiler son dönemde gazete köşelerinin ve televizyon ekranlarının vazgeçilmez kişilikleri hâline geldiler.
Hemen hemen kalburüstü her gazete kendi ideolojik kimliğine uygun bir popüler tarihçiyi istihdam ederek bu yazarlara yakın tarihin önemli olaylarını yüzeysel ve sığ bir bakış açısıyla işleyen, çoğu zaman tarihe at gözlükleri ile bakan hamasi içerikli ideolojik yazılar yazdırdılar.
Aslında at gözlüğüyle bakmanın bile geniş bir bakış açısı sayılabileceğini kavratan bu tarihimsi yazılar bütününün asıl ereğini, tarihin magazinleştirilmesi ya da teşhir etmeye yönelik bir pornografik tarih anlayışı olarak adlandırabiliriz.
Radikal İslamcı kökten gelen gazetelerin yazarları, tarihe çarpık ideolojik bakışlarının bir yansıması olarak Osmanlı ve İslâm tarihinde ne varsa güzel, doğru, iyidir; Cumhuriyet tarihinde ne varsa çirkin, yanlış ve kötüdür mantığına hapsedilmiş sığ bir bakış açısının ürünü olan yazılarla eğitimden yoksun bırakılmış geniş halk kitlelerinin bilincini yönlendirdiler. Tarihin araçsal olarak kullanımı sayesinde kitleleri radikal İslamcı ideolojinin lokomotifine katar ettiler.
Vatansız solcuların hâkim olduğu birtakım gazetelerde yazan sözde ezberbozan tarihçiler de "Resmi tarih ile yüzleşiyoruz." yalanı altında Atatürk'e ve Cumhuriyet'e saldırmanın dayanılmaz hafifliğinin hazzıyla kendilerini tatmin ettiler.
Popüler tarihçilik son yıllarda iyice çığırından çıktı. Eline üç beş tane evrak geçiren kimseler ehil olmadıkları hâlde Türk tarihinin önemli bir dönemi hakkında atıp tutma yetkisini kendinde görmeye başladı.
Radikal İslamcı ya da Neoliberal Sol'un üzerinde ittifak ettiği tek nokta olan Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı üzerinden, tarihi bir ideolojik aygıt gibi kullanarak kitlelerin bilincini hedef alan bir algı operasyonu yürütüldü.
Kemalist Cumhuriyeti ve onun devrimci önderi Mustafa Kemâl'i aşağılamak Radikal İslâmcı ve Neoliberal Sol tarihçilerin en makbul antrenman sahası hâline gelmişti. Bölücü ve gericilerin ittifak edebildikleri tek nokta şizofrenik boyutlara ulaşacak kadar gerçeklikten kopmuş bir Atatürk düşmanlığıdır.
İşte tam da bu noktada Sinan Meydan bu birtakım sözde tarihçilere haddini bildiren, bunların ipliğini pazara çıkaran yayınlarıyla önemli bir ihtiyacı karşıladı.
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı birtakım sözde tarihçilerin tevil götürmez zırvalarına karşı akıl ve bilimin ışığında, nesnel olması hasebiyle öne çıkan popüler tarihçi tutum ile karşı koymak acil bir ihtiyaçtı.
Meydan'ın kitaplarının üst üste baskılar yapmasını bu ihtiyacı karşılamasına bağlıyorum. Bu kitaplar, "Atatürk'e saldırmanın dayanılmaz hafifliği" çağında tarihsel bir temele dayanarak Atatürk'ü ve devrimlerini savunmaya çalışan kimselerin bilgi cephanesini teşkil etmesi nedeniyle, Atatürk ve devrimlerine gönül vermiş halk kitlelerinin bilişsel ihtiyaçlarını büyük oranda karşılıyor.
Güncele dokunan tarihi olayları ayrıntılarıyla açıklayıp günümüzde yaşadığımız pek çok siyasi olayın tarihî arka planını gözler önüne sererek güncelin daha net bir biçimde anlaşılmasını sağlıyor.
Sıcak tarihi gündemin arka planını iyice bilmeyen kimseler için aydınlatıcı bir işlev görüyor Sinan Meydan yazıları. Örneğin Lozan'ın bir hezimet mi ya da zafer mi olduğunu inatla ve sabırla uzun uzun üzerinde durarak anlatıyor. Ankara Antlaşması'na dayanarak Musul'da hak iddia etmeye çalışanların Ankara Antlaşması'nı nasıl deldiklerini anlatıyor.
Adnan Menderes'ten demokrat bir kişilik çıkarmaya çalışanların beyhude çabasını Menderes dönemindeki antidemokratik uygulamaları teker teker sıralayarak ayrıntılarıyla listeliyor. 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin ideolojik arka planını eşeliyor, FETÖ'nün fikir babası kabul edilen ve sicilli bir Atatürk düşmanı olan Said-i Nursî'nin kitaplarında derin bir kazı yaparak emperyalizmin güdümündeki "haçlı irtica"nın ipliğini pazara çıkarıyor. Ve daha nicesi var bu kitapta.
Sinan Meydan, günümüzde "Yeni Ortaçağ" karanlığının gittikçe hâkim olduğu bir cehalet ikliminde "Aydınlanma Tarihçiliği" yapıyor. Resmî tarihin yalanlarını ifşa ettiğini iddia ederek piyasa yapan müptezellere ağzının payını veriyor.
Yalanlarla Cumhuriyet Devrimi'ni ve Mustafa Kemâl'i karalamaya çalışan yobaz tarihçilere karşı bir aydınlanma şövalyesi gibi tek başına savaşıyor. Öyle cevval bir şövalye ki bu yobaz tarihçiler kendi kanallarındaki televizyon programlarına bile Sinan Meydan ile çıkmayı reddedecek kadar ondan korkuyorlar.
Zira Sinan Meydan'ın karşısına çıkıp da tevil götürmez bir zırvayı hakikâtmiş gibi savunmak öyle kapalı devre yandaş kanal programlarındaki gibi kolay olmuyor. Cümle âleme rezil olma garantisi veriyor Meydan!
Youtube'da Sinan Meydan'ın verdiği ayarlarla rezil rüsva olan sözde tarihçilerden geçilmiyor. Merak edenler o mecraya bir bakabilir.
Yazar bu kitabıyla da Atatürk ve Cumhuriyet düşmanların hak ettikleri yanıtı veriyor. Sinan Meydan, yeminli Atatürk düşmanlarına seslenerek "Ben bu topraklarda Atatürk düşmanlığının koyu bir cehaletten veya derin bir ihanetten beslendiğini düşünüyorum. Bu topraklarda Atatürk'ü ve eserini gerçekten tanıyan namuslu birinin, eğer ihanet içinde değilse, Atatürk'e düşman olabilmesi imkânsızdır." diyor. Katılmamak elde mi?
Bir insanın bu topraklarda yaşayıp da Atatürk ve Cumhuriyet'e düşman olabilmesi için ya zırcahil ya da müseccel bir vatan haini olması gerekir.
Sinan Meydan'ın Yüzyılın Kitabı adlı eserindeki yazılar daha önce yazarın Sözcü gazetesindeki köşesinde yayınlanan yazıların genişletilmiş ve konularına göre sıraya koyulmuş hâlidir. Esasında bir gazete yazıları toplamı bu kitap; fakat olağan gazete yazılarındaki gibi daldan dala atlamıyor, son birkaç yılın tarihî gündeminin nabzını tutuyor, bu bağlamda belli bir yordamı var kitabın.
Yazıların tamamının geniş halk kitlelerinin okuyup anlaması için akıcı ve anlaşılır bir dille, kısa yazıldıklarını söyleyebiliriz. Bir gazetenin tam sayfasının izin verdiği boyutlarda kısa yazılar yazılmış. Sıkılmadan, aksiyon filmi izler gibi bir çırpıda okuyup bitiriyorsunuz kitabı. Böyle dedim diye Yüzyılın Kitabı'nı beş para etmez popüler tarihî kitaplar kategorisine sokmayın sakın! O sığlıkta bir kitap olsaydı çekinmeden bunu söylerdim.
Sadece bir tarihçiden beklenmeyecek düzeyde açık, anlaşılır ve sade bir üslupla yazılmış bu kitap. Bir şaşkınlık ifadesi olarak da okuyabilirsiniz bu cümlelelerimi.
Popüler tarih üzerine pek çok kitap okumama rağmen ilk defa bir popüler tarih kitabında "antiemperyalist" sözcüğüne denk gelmiş olmanın şaşkınlığını yaşıyorum. Zira bu kitapta Kurtuluş Savaşı'mızın dünyanın bütün ezilen milletlerine örnek olmuş antiemperyalist bir savaş olduğu tezi hiç çekinmeden savunuluyor. Bu tez, sözde Atatürkçü özde Natotürkçü birtakım kimselere yüz yıl anlatsak da asla anlayamayacakları bir hakikattir. Bu kitabı da bir okusunlar bakalım, belki anlarlar. Yine anlamazlarsa artık ne yapabiliriz ki? Ve tekrar vurgulamak istiyorum: Atatürk'e bir şeyhe bağlanır gibi bağlanan, ondan mitolojik bir kahraman yaratmaya çalışan kimseler, onun esas mirasının akıl ve bilim olduğunu artık kavramalılar. Atatürk tapınılacak bir put değil, tam tersine akıl ve bilimle anlaşılacak tepeden tırnağa her şeyiyle bir "insan" olan kanlı canlı bir "Türk devrimcisi"dir.
Sinan Meydan'ın kitaplarını niçin okumalıyız? Bu kitapları ne amaçla kitlelere tavsiye etmeli, niçin geniş kitleler tarafından okunmasını sağlamalıyız? Bu sorulara ayrıntılı olarak yanıt vermek zorundayız. Son yıllarda iyice pervasızlaşarak Türk milletinin ulusal değerlerine, Atatürk'e ve Cumhuriyet'e hakaret etmeyi marifet belleyen demagojik yobazların tarihçiliğine karşı Aydınlanma Tarihçiliği yapan Sinan Meydan'ın kitaplarının geniş halk kitleleri tarafından derinlemesine okunup anlaşılması büyük bir önem taşıyor. Bu kimselerin sabuklamalarına aldanmamak için Meydan'ın kitapları eleştirel bir gözle okunmalı ve kılı kırk yararcasına irdelenerek kamuoyu tarafından tartışılmalıdır. Bu kimselerin geniş halk kitlelerini aldatmak amacıyla radikal İslâmcı ideolojik at gözlükleriyle yazdıkları kitapların ipliğini pazara çıkarmak için Sinan Meydan kitaplarını okumalıyız ve okutmalıyız.
Bu Yeni Ortaçağ düzeninde ne kadar çok kişiyi hakikâtin ışığıyla aydınlatabilirsek o kadar kârdayız demektir. Bu bağlamda düşünecek olursak ideolojik at gözlüklerinden arındırılmış bir biçimde Cumhuriyet tarihine yönelik hakikâtleri öğrenmek isteyen tüm okurlara Sinan Meydan'ın bu kitabını şiddetle tavsiye ediyorum.
Döne döne okuyun!
Pişman olmayacaksınız.
Ali Kılıç
GERCEKEDEBİYAT.COM
YORUMLAR