Yazar Nurer Uğurlu sonsuza göçtü
Yazar Nurer Uğurlu'nun öldüğü açıklandı. Nurer Uğurlu şiirleri ve romanlarından çok incelemeleriyle tanınıyordu.
Şair Adil İzci, yazar Nurer Uğurlu'nun öldüğünü bildirdi. Facebook hesabından acı haberi duyuran Adil İzci, 'İstanbul'daki dostlarıma acı bir haber vermek zorundayım: Sevgili ozan, yazar, kültür ve sanat insanı Nurer Uğurlu Ağabeyimizi yitirdik. Uğurlama töreni yarın. Ayrıca bilgi vereceğim.' diye yazdı. Adana'da dünyaya geldi. Babası avukat, annesi ev hanımıdır. 1958 yılında Mersin Lisesinden mezun olduktan sonra yükseköğrenimini yapmak içine İstanbul'a yerleşti. Bu onun, hayatının geri kalanını devam ettireceği şehir olan İstanbul ile ilk temasıydı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitimine başladı ancak tamamlamadan ayrıldı. Yapmak istediği mesleğin bu olmadığını düşünüyordu. Yayın sektörüne dahil oldu ve bir kitap dağıtım kuruluşu olan Ge-Da'yı kurdu. Uzun yıllar Ge-Da'da önemli hizmetlerde bulundu. Ok ve Örgün yayınevlerinin yöneticiliğini yaptı, editörlük görevlerinde bulundu. Uğurlu, kurucusu ve sahibi olduğu Örgün Yayınevi'nde araştırmalarına devam etmekteydi. Nurer Uğurlu, edebiyat dünyasına ilk adımını şiir yazarak attı. İlk şiirleri 1955 yılında henüz on beş yaşındayken Adana'da yayın hayatını sürdürmekte olan Salkım dergisinde yayımlandı. Daha sonra yoğunluğu şiir olmak üzere yazılarını Yeditepe, Yelken, Yeni Ufuklar, Dost, Türk Dili, Yeni Ay, Yusufçuk, Yeni Edebiyat, Yeni Düşün, Broy, Varlık, Adam Sanat, Ulus, Cumhuriyet ve Yeni Ortam gibi dergi ve gazetelerde yayımlama imkânı buldu. İlk şiirlerinde edebi şahsiyetini bulmak, oturtmak üzerine kimi arayışlarına rastlamak mümkündür. Bu ilk dönemde şiir dili daha çok bireysel meselelerden bahseden bir yapıdaydı. Daha sonra toplumsal meseleleri de şiirinin ana izleklerinden birine dönüştürdü. "Sözcüklerle oynamadan toplumcu bir bakış açısıyla dengeli bir şiir dili yarattığı edebi çevrelerce kabul edildi." (İhsan Işık). Bu alanda geleneksel şiirimiz tadında yazdığı şiirler de dikkat çekti. Şiirlerinde bireysel temalardan toplumsal temalara yönelişi ülkenin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik, siyasi ve psikolojik bunalımlarla bir paralellik içerisindedir. Henüz genç bir şairken kaleme aldığı şiirlerindeki doğa, aşk ve yakın çevre temaları şair kendi kimliğini ararken fabrikadaki sıradan bir işçinin hayatına, geçim sıkıntısı çeken bir kadının yaşadıklarına ve toplumun içinden geçmek zorunda olduğu karanlık günlere yönelmiştir. Dili kullanımındaki titizlik ve ustalığın getirdiği yetenekler gerçekçi bir düzlemde okuru etkilemeyi başarmıştır. Şiirlerinde gerçekçilik ve toplumcu gerçekçiliğin izleklerini iyi yakalamış ve bunu eserleri vasıtasıyla kitlelerle buluşturmuştur. Toplumcu etkinin izlerini 1972 yılında kaleme aldığı anı-roman türündeki Orhan Kemal'in İkbal Kahvesi adlı eserinde de görmek mümkündür. Şair, öykücü ve deneme yazarı kimliğinin yanında onu akademik çevrelere tanıtan eserleri yaptığı araştırmalar ışığında yazdığı kitaplardır. Oldukça yoğun bir külliyata sahiptir. Türkiye'nin yakın ve uzak tarihi, kadın meseleleri, Atatürk'ün devrimlerinin halk üzerindeki etkisi, kültürümüzün mirası olan Dede Korkut ve Nasreddin Hoca, bilmecelerimiz, yurt dışında yaşamakta olan ve büyük sıkıntılar çeken Türkler ve edebiyatımızın kimi zirve şahsiyetleri onun araştırma konuları olmuştur (Ömer Seyfettin, Orhan Kemal). Aynı zamanda yetkin bir sanat tarihi araştırmacısıdır. Bütün bu araştırma sonucu edindiği bilgi ve birikim onun düşünce ve sanat görüşünü etkilemiş, eserlerinde kendine yer edinmiştir. Sanatçının ilk dönem eserlerinden yola çıkarak olgunluk dönemi eserlerine doğru çizgisel bir süreklilik halinde yazmadığı görülür. Dünya görüşü alanında sıçramalar yaşanmış ve gerçekçi dünya onun eserlerinin vazgeçilmez bir izleğini oluşturmuştur. Burada ilk dönem şiirleri ve son dönem şiirleri arasındaki bariz izlek farkının araştırmacı kimliğinin getirisi olduğunu söylemek mümkündür. Bireysel, kapalı bir çevre anlatısı toplumsal, geniş ve açık bir çevre yapısına dönüşmüştür. Türk milletinin tarihi gelişimi, yaşantısı, göçleri, sanat eserleri konusunda oldukça hacimli eserler yazdı. Uzak tarihimizden başlayarak günümüz siyasi ve toplumsal tarihi hakkında çıkarımlarda bulundu. Şamanist dönemlerden Osmanlı saray yaşantısına, Osmanlı saray yaşantısından Cumhuriyet dönemindeki olaylara kadar pek çok dönemden eserlerinde bahsetti. Uzak doğudaki Türklerin yaşadığı sıkıntıları dile getiren, yerinde araştırmalar ve röportajlar yaparak oluşturduğu eserler kaleme aldı. Ünlü çalışmalarından biri olan Hanım Ağa üçlemesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kapitalistleşmesinin tarihini gerçekçi bir gözle anlattı. Nurer Uğurlu'nun bunun gibi pek çok eserinde de gerçekçi bir gözlem duygusunun ve halkın bilinçlendirilmek istenmesinin bir görev olarak benimsenmiş olduğunu hissetmek mümkündür. Kurucusu olduğu yayınevini tarihi araştırmalara adamış, bu yönde araştırmalarına yoğunluk kazandırmış, gençleri bilgilendirici ve teşvik edici yayınlar yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Şiirlerinde gelenekten yararlanma hususunda başarılı örnekler vermiştir. Dede Korkut Masalları, Nasreddin Hoca fıkraları, geleneksel anlatılara göndermelerle süslü eserler yazmıştır. Şiirini gelenek ve toplumcu gerçekçilik gibi iki sağlam temele yaslamış ve bu kaynakların verdiği malzemeyle şiirini örmüştür. Şiir, eleştiri, hikâye, inceleme, anı-roman kompozisyonlarını toplumcu açıdan ele aldı ve sanatçı yaşadığı ortamın, toplumun sözcüsü konumundadır görüşünü benimsedi. Bu alanda şiir, deneme ve araştırma kitaplarının dışında lise ve meslek liseleri için hazırladığı, yazdığı tarih ve Türk dili ve edebiyatı kitapları mevcuttur. Türk edebiyatına önemli hizmetleri olan yazar; Türk fikir ve kültür tarihine önemli eserler bırakan bir araştırmacıdır. (Kaynak: Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü) TÜRKİYE’NİN MAVİSİ Dedem Korkut'tan Dedem Ceyhun'a Çok güneş çok rüzgar geçmiştir Kimi aşık Kerem gibi yana yana Kimi ozan Nâzım gibi kana kana Türkiye'nin mavisini çizmiştir NURER UĞURLU Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR