Yağmurlu gecede bir rapsodi düşü / Sami Günal
Sami Günal bu kez müzikle ilgili yazarken okuru, klasik müzik aletlerimizle Batı müziğinin aletleri arasında yolculuğa çıkarıyor.
Yağmurlu bir gecenin ardından sabah güneşinin ılgınları odama özenle yayılırken tatil gününe adım atmış olmanın hafifliğini hissettim. Yerimde gerinedururken hayatın telaşından uzaklaşıp rahatlatıcı atmosferler içerisine salmak istiyordum kendimi. Tatlı bir serüvene çıkmanın vakti geldi, diye kendi kendime komutlar verirken bu yolculuğa müziğin sarmalayan kollarında başlamayı uygun buldum. Müzik kutusunun kumandasına uzanmamla birlikte odamın sessizliğini nazikçe delen notalar, yorgun bedenimle sarmaş dolaş olan ruhumu tatlı bir huzurun kucağına iteledi. Piyano tuşlarını yormayan naif dokunuşlar, adeta ruhumun derinliklerine uzanan bir masalın başlangıcını müjdeliyordu. Her basılan nota, duyularımı nazik bir şekilde okşarken dünden kalan gerilimlerimi akciğerde harcanmış bir nefes misali dışarıya salmama yardımcı oluyordu. Yavaşça yol alan bu yolculuk, farklı çalgıların hikâyeleriyle renklendi. Kemanın yumuşak kıvrımları anlatılan hikâyenin gizemini arttırırken, klarnetle birlikte iş tutan flütün hafifleten esintisi duygusal bir yolculuğa davet ediyordu. Nedense flütten ziyade klarnetin yanına ben daha bir yakışırım diyen akordeon, kendi dilince dimağımda saklı olan bir şeylere dokunuyordu. Gitar ise serinin bir sonraki sayfasını açarken tınılarının zarafetiyle akışı zaten iyice narinleşen zamanın dokusunu değiştiriyordu. Bu melodik danslar, her bir enstrümanın benzersizliğini ortaya koyarken müziğin büyüleyici etkisine geçişimi adım adım duyumsatarak yaşatıyordu narin sabahın eşiğinde. Ruhsal duygunluğum bedensel açlığımı bastırmış olsa gerek ki kahvaltıyı unutmuşum. Günün ilerleyen saatlerinde, sevdiğim eserleri, çeşitlendirerek sesler arasında daha bir kaybolmaya karar verdim. Sağaltıcı ritimler kulaklarımda yankılanırken artan tempoda bambaşka içsel huzurların peşi sıra sürüklendim. Her nota, duygularımı bir ressamın fırçası misali renklendirirken melodiler arasında kaybolmuş bir rüyacı gibi hissettim kendimi. Duyularıma dokunan müziğin ezgileriyle geçen bu özel gün, sanki yüreğimi şarkıların serinleten nehrinde ağırlamıştı. Günüm, müziğin coşturan sevecenlikleriyle dolup taşarken zenginleşen ruhum ritmik kıpırtılara doymaz oldu. Müziksel naifliklerle dolu geçen bu günümü, kendime verdiğim bir armağan olarak kabul ettim. Gece, yavaş yavaş üstüme örtülürken müziğin büyüleyici etkisi hâlâ benimle birlikteydi. Ehlileştirilmiş ritimlerin dokunuşları odamı sesli bir sanat galerisine çevirmiş gibiydi. Gözlerimi kapadım ve notaların çizdiği resimler içerisinde kayboldum. Her akor, duygularımın çeşitli renklerle dans ettiği bir tuvali hayal etmeme yardımcı oldu. Her nağme, bir öykü anlattı ve ben, bu öykünün bir parçası olmanın hazzını yaşadım. Bu serüven, kaybolmuş bir gezginin pastoral hikâyesini anlatır gibi farklı duygusal manzaralara götürdü beni. Derken müziksel yolculuğun sonuna gelmişim. Gün batımının yumuşak renkleri içinde, ritmik dokunuşların dimağıma hediye ettiği esintilerin tadını yineledim. Hâlâ kulağımda çınlayan notalar, tatil günümü sade bir gün olmaktan çıkarıp zengin bir şölene dönüştürdü. Müziğin evrensel diliyle konuşup çoğalan anlamlarla dolup taşan bir haz içerisinde güne veda ettim. Ee geleneksel halk kültürüyle yoğrulmuş olan bu bendenizin, müzik yolculuğuna “bağlama” olmadan çıkması stepnesiz yola çıkan karayolu taşıtına benzer. Stepnesiz yol alınır alınmasına da menzile varmak tedirginlik içinde olur. Bu hikâye, bir rapsodi (müzik yapıtı) düşüydü. Uykudaki düşlere müdahale edilemezdi. Bağlaması, davulu, dümbeleği, halayı başka rapsodi düşlerine kalsın… Sami Günal
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR