William Burroughs üzerine / Ferhan Şensoy
William Burroughs üzerine / Ferhan Şensoy
William Burroughs'un uçağının saati gelmiş zaten, biz Yasemin'in kullandığı gri minibüsün başına gittik. Az sonra da Yasemin ve iki genç adam eşliğinde William Burroughs geldi. Hoşgeldin William! Üstat öne bindirildi, bizler arka koltuklara, Yasemin bastı gaza, devindi gri minibüs, yola koyulduk. Hoşgeldin William, Shakespeare kadar yaşlı. Ben diyeyim yetmiş, Abdullah desin seksen, siz demeyin artık... Yüz yaşında değil yani ve fakat baston marifetiyle zor yürüyor. Haki yeşil ceketinin yakasında lejyondonör ve lejyondöbişey rozetleri, hafif sinirli, elleri kemik ve damardan ibaret bir eşcinsel. Bu genç oğlanlar da onun sekreteriymiş, laçoları yani. Biri belli ki eski laço, öbürü gıcır laço. Bunu şundan anlıyorsun, eski laço, gıcır laçoya gıcık... Pek anlamam bu işlerden ama belirgin bir İsmet Ay kültürümüz var tabii. Hemen çözdüm olayı. Herkes büyük bir saygı gösteriyor Hoşgeldin William'a. Biz de olsa, hemen herkes elini öpecek, öyle bir saygın durum herifçioğlu. Fakat kimin nesi, hangi çarşının fesi bilemiyoruz. Yanımda oturan Groteski Abdullah'tan bilgi almaya uğraşıyorum: -Kim ulan bu herif -Bu amca eski hippi olayının babalarındanmış. Kendisine üstat muamelesi yapılıyor...Şıh gibi bir şey işte. -Yazar mıymış? -Evet... Kitapları falan var yani... -Kafamız çok iyiydi, sayın yargıç! Durumu süper-hafifletici bir madde var demek ki onların yasalarında... Daha sonra da Hoşgeldin William'ın o kadından olan oğlu bir mide hastalığından ölmüş. Bu olaylar çok koymuş adama. Resim de yapıyormuş yazarlığın yanında. Ağırlığı resme vermiş. Bitirdiği resme uzaktan tabancayla ateş ederek, resimde kurşun delikleri açar olmuş. Bu resimleri çok tutulmuş...Bana bir kitabını verdi Hoşgeldin William. Resimlere bakacağım, fakat kitap resimli değil. Ben de bu kitabı postalayacağım ona, içinde adını görecek, hiçbir şey anlamayacak. Ya çıldırır ya da hızlandırılmış Türkçe öğrenir. Benim tanıdığım William Burroughs öyle bir tip. Ferhan Şensoy
İncelemeye aldım Hoşgeldin William'ı, üç çeyrek açıdan. Samuel Beckettvari bir suskunluk, yaşlı bir kartal gibi yola bakıyor. Ne var sanki bu yolda bakılacak? Fakat ben de öyle bakarım yola, yolla hiç ilgisi olmayarak ve bambaşka şeyler düşünerek.
............
Hoşgeldin William, Biosfer'e marijuana ekilmemesini büyük eksiklik olarak görüyor, fakat yasalar uygun değil, diyerek başını sallıyor. Marijuana fiyatlarının giderek yükselmesinden ve polisin bu konudaki anlayışsızlığından dem vuruyor, kemik ve damar elleriyle birbirine eklediği sigarala içerek. Söz İstanbul'dan, James Baldwin'e geliyor, oradan nasıl oluyorsa Japonya'da yaşayan zehirli Fugu balıklarına gezintiye çıkıyor söz. Fugu balığı tavında pişirilmezse yiyen ölüyor, pişiren aşçıbaşı anında harakiri yoluyla intihar ediyormuş. Her aşçının fugu pişirme yetkisi yokmuş. Bu işin uzmanlarına "Fugu pişirebilir" diye bir sürücü belgesi veriliyormuş. Tavında pişirildiği zaman yenilirse, uyuşturucu niteliğindeki bu zehir çok iyi kafa yapıyormuş. Uyuşturucular ve ölümler temalarında gezinip duruyor Hoşgeldin William, zaman zaman susarak, kimi zaman bardaktan boşanan bir yağmur gibi hızlı ve sinirli konuşarak. Garip bir adam.
William Burroughs, altmışlı yıllarda patlak veren hippi akımının bayraktarlarından, Allen Ginsberg ile birlikte. Ginsberg'i biliyorum. Şiirlerinin frenkçe çevirilerini okumuştum lisedeyken, hatta bir şiirini türkçeye çevirmiştim. Bunları anlatıyorum. Heyecanlanıyor, eski günleri aklına geliyor, bir içki daha koyuyor, bir sigara daha yakıyor, derin bir nefes çekip, iç geçiriyor, uzaklara bakıyor Hoşgeldin William, en eski Dev-Gençlilerden biri gibi.
Akşam yemeğinden sonra barda hep birlikte SOYUT PADİŞAH oyunumuzun video bandı izlenecek. Onun hazırlıkları için izin istiyoruz Hoşgeldin William'dan, teşekkür edip çıkıyoruz odasından kan ter sıcağa. Kontesin köşküne doğru yürüyoruz Teksaslı bayanla. Hoşgeldin William hakkında sorular soruyorum, beni aydınlatıyor. Bundan çok yıllar önce Hoşgeldin William ve karısı Mexico kentinde yaşıyorlarmış. Demek amcamın bir karısı da varmış! Of kors! Karısı da, kendisi de en hızlı şırıngacılardanmış! Damardan tuzlama yani? Of kors! Hoşgeldin William tabancaları ve tabanca kullanmayı çok severmiş. Bir gece karısıyla kafaları çok iyiymiş, eve gelmişler, Giyom Tell'cilik oynamışlar! Hep oynarlarmış ve amcam her seferinde, bir ortasından delermiş karısının başına koyduğu elmayı. Karısı hiç korkmazmış, Giyom Tell'in oğlu gibi. Ancak o gece nasıl olmuşsa, elma yerine, alnından karısını vurmuş Hoşgeldin William. Hoş, Giyom Tell'in de bir sürü oğlu olduğu bir çoğunun bu ve benzeri iş kazalarında öldüğüne yönelik söylentiler de yok değil. Sonunda mahkemeler olmuş, ne olmuşsa Hoşgeldin William beraat etmiş!
(İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You, Bilgi Yayinevi, Ankara. 1994)
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR