Tarihçi İlber Ortaylı'nın bir gezi yazısında okumuştum:

Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk büyük toprak kaybına uğradığı 1699 Karlofça Anlaşması, Belgrad bölgesindeki Karlofça(Karlovice) kasabasının kenarına kurulan beş kapılı bir çadırda imzalanmıştır. Görüşmelere katılan Osmanlı, Avusturya, Lehistan, Venedik ve Rusya delegeleri çadıra, kendilerine ayrılan kapılardan girip çıkmışlardı.

1850'lerde, anılan yerde yapılan beş kapılı ve çadır tarzında yapılan kilisenin, Osmanlı delegesinin girdiği kapı yeri kapalı bırakılmıştı. Bu, Osmanlı'nın Avrupa kapısının kapandığını vurguluyordu...

Ortaylı'nın yazısını okurken, Anadolu Selçuklu devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında yapılan 1176'da yapılan Miryokefalon Savaşı'nın dramatik hikayesini hatırladım. Tarihçi Saim Koca'nın makalesinden kısaca bahsedeyim:

Bizans İmparatoru Manuel, "Türkleri imha etmek veya Anadolu'dan atmak" için, 1176'da 100 bin kişilik bir ordu ile Konya'ya doğru sefere çıkmıştı. Ancak Bizans ordusu, (Denizli) Çivril ile (Afyon) Sandıklı arasındaki Kufi Çayı vadisindeki savaşta büyük hizmete uğramış, İmparator esir düşmüştü. Savaşın gecesinde yapılan anlaşmada Bizans'ın sınır boyundaki iki kalesinin (birisi, bugün Eskişehir olan Dorlion idi) yıktırılmasına ve Bizans'ın büyük bir savaş tazminatı ödemesine karar verilmişti. Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan İmparator Manuel'i, bir Selçuklu birliği muhafızlığında Dorlion'a kadar göndertmişti.

Miryokefalon Zaferi'nden sonra, Bizans'ın Türkleri Anadolu'dan atmak hayali geride kalmıştı. Miryokefalon Zaferi', Türkleri Anadolu'ya açan Malazgirt Zaferi'nin tamamlayıcısı, "devlet ve vatan kurtaran zafer" ve de "Anadolu'nun tapu senedi" denilmiştir. (1)

Kaydedeyim. Sevr Anlaşması ile Türklerin, büyük kısmı işgal edilmiş Anadolu'nun ortasına sürülmesinde, Miryokefalon Zaferi ve o büyük zaferin kazanıldığı yerin unutulup gitmesine yol açan tarih bilinçsizliğinin de payı vardır. Ekleyeyim: 

Şükür ki Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı'mız zafere ulaştırılarak Sevr çöpe atılmış ve Türkiye Cumhuriyeti  kurulmuştu.

24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşması ile vatanımızın bütünlüğü ve bağımsızlığımız sağlanmıştır.

13 Ekim 1923'de, Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı'mızın merkezi  Ankara başkent yapılmıştır. 29 Ekim 1923'de de, Cumhuriyet idaresi kurulmuştur. (2) Arkasından, Atatürk Devrimleri ile çağdaşlığa yönelinmiştir. Yurdun dört bir yanına demiryolları yapılmış, şeker fabrikalarından başlayarak bez, demir çelik vb. temel sanayi kuruluşları kurulmuştur. 1929 Dünya Ekonomik Krizi'ne rağmen, Atatürk döneminde yıllık gelir artışı %8'e çıkarılmıştır. 1930'ların sonlarında Çin'e aşı, Belçika'ya ilaçlama uçakları satıyorduk...

Kısacası, Türkiye Yüzyılı, gerçekten 1923'de başlamıştır...

Bugüne gelelim.

İki gün sonra yüzüncü yılı kutlanması gereken Lozan Anlaşması'nın esamisini etmeyen, Cumhuriyet'in kurucu değerlerinden uzaklaşan iktidar, halkın yoksulluktan yolsuzluktan, işsizlikten ve keyfilikten bunaldığı şu günlerde, şapkadan tavşan çıkarırcasına, "Türkiye yüzyılı"ndan söz etmeye başlamıştır. Bunun yorumunu takdirlerinize bırakıyorum...

  1. Saim Koca'nın makalesi, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı I ,2006, Ankara

   2. Cumhuriyet, Turgut Özakman, 2009, Ankara 

Ertuğrul Taylan
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)