Dünyanın en güzel renkli giysileri üzerlerinde

çıplak ayakla dolaşıyor kadınlar Gambiya'da. Simsiyah ay parçaları kadar güzel
                                    sırtlarına bağladıkları çocukları.

Kocaman sapsarı bir erik gibi yuvarlanıyor güneş
portakal renkli Afrika toprağının üzerinde,
Gambiya nehrinde timsahlar
                             mermer heykeller gibi bakıyorlar.
En sevimli olanının adı: Charlie
Bakau Timsah parkında
                             kahvaltısını yapıyor
                                     hamsi balıklarıyla.

Küçücük simsiyah bir çocuk
                            kollarımın derisini çekip; Tobab!
Beyaz adam! Beyaz adam!
                         diye bağırıyor.
Hayatımda ilk kez düşünüyorum
                        'Beyaz adam' olduğumu.

Beyaz adamlar on beş milyon köle
yüklemişler gemilere James Island adasından
Avrupa'ya, Amerika'ya
                        üç milyonu da Brezilya'ya...
Kölelerin ezgileriyle kabarıyor
                       Gambiya nehri: Öfkesinden,
bıçakla ikiye kesmiş ülkeyi

Kunta-Kinti'nin köyü, Jaffure'da
kabile reisi yüz yaşında bir kadın karşılıyor beni,
                       üzerindeki giyside dünyanın en parlak renkleri.
Genç kadınlar simsiyah dik memelerini
ya bebeklerinin ağzına ya da güneşe vermişler

Gambiya'da yollarda elektrik lambaları yok!
Trafik ışıkları yok! Mumlarla aydınlanıyor başkent Banjul.
İnsanlar karıncalar gibi birbirlerinin içinde
Birşeyler satıyorlar birbirlerine: En çok da fıstık.
Banjul'da akşamdan önce gece oluyor

Yoksul, simsiyah ve sevinçli bir halk
                       neyi varsa elinde veriyor
ve herkes aynı cümleyi söylüyor:

THE GAMBIA! NO PROBLEM!

Özkan Mert
(Gösteri - Sanat Edebiyat Dergisi, Aralık 1999 - N: 215)
Gerçek Edebiyat

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)