Sulukule müziği / Ahmet Say
Anayurdu Kuzey Hindistan, günümüzde ise herhalde Pakistan olan kimi çok yoksul kavimler, geç ortaçağda İran ve Kafkasya üzerinden Rusya’ya; Anadolu üzerinden Balkan ülkelerine; Mısır ve Kuzey Afrika’dan ilerleyerek Cebelitarık üzerinden İspanya, Fransa, Almanya’ya; 15. yüzyılda da Orta Avrupa’ya, ama çoğunlukla Macaristan’a göç etmişlerdir. Günümüze uzanan bu uzun süreçte Çingeneler, yaşadığı ülkelerin kültürlerinden etkilenmiş, bir yandan da kendi kültürel kimliğini, yerleştiği yeni ülkelere taşımıştır. Önceleri, gittiği ülkelerin kırsal kesiminde göçebe obalar biçiminde, sonraları kentlerdeki kendi mahallelerinde (örneğin Sulukule’de) yaşam sürdüren bu sanata yatkın kavim, yüzyıllar içinde kendine özgü bir müzik kültürü geliştirmiştir. Bu müzik kültürü, modal (makâmsal) kaynaktan üretilen ezgiler, canlı ritimler, süsleme figürleri, değişik çalgılar ve özellikli çalgı toplulukları gibi değerli müzikal nitelikler içerir. Ayrıca, Çingene müziğinin “Kelimaski cili” denen dans şarkıları, “Loki cili” adlı uzun havaları, “Çardaş” adlı ustalık gerektiren çalgı müziği stili gibi ayırt edici nitelikleri vardır. Bütün bu vasıflar, Çingene halkının yaratıcı müzik yeteneğini sergiler. Sulukule müzik kültürü, Türkiye’de Çingene müziğinin en düzeyli örneklerini üretmiştir. Bu başarıda, Balkan ülkelerindeki Çingene müziğinin etkisi olduğu kadar, makâmsal müziğimizin etkileri de vardır. Böylece ortaya parlak, coşkulu bir sentez çıkmıştır. Söz konusu sentezin yaratıcıları, kimi resmî müzik kurumlarımızda bizim geleneksel sanat müziği topluluklarında “usta çalgı sanatçıları” olarak ve “bestekâr” olarak müziğimize katkıda bulunmuştur. 20. Yüzyılda ilk müzikbilimcilerimizden Mahmut Ragıp Gazimihal (1900-1961), Sulukule müziğinin, Fazla gösterişli nağmelerle ve yerli yersiz derecede yüklü çalınışıyla dansa daha elverişli olduğunu belirtirken haklıydı: Bu kadar canlı, kıvrak, insanı yerinden hop kaldırıp hop oturtan bir müziğin eşliğinde dans eden gencecik kızlar, ya düşlerde, ya da Sulukule’de görülebilirdi. Sonra “Kentsel dönüşüm projesi” gibi bir gerekçeyle Sulukule’deki müzik ve dans sanatının köküne kibrit suyu döküldü. Yaklaşık beş bin Çingene yurttaşımızın yaşadığı bu mahalle yıkılarak dümdüz edildi. Ne müzik kaldı ne dans, ne besteci kaldı ne şarkı, ne çalgıcı kaldı ne rakkase, ne geleneksel evler, ne kültür, ne gelenek… GERCEKEDEBİYAT.COM
YORUMLAR