Peru darbesini kim yaptı
Peru'da Temmuz 2021'de cumhurbaşkanı seçilen solcu lider Pedro Castillo’nun önce görevden alınması sonra sonra polisçe gözaltına alınması ABD'nin arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika ülkelerinde sol iktidarlara karşı yaptığı darbe yöntemlerini hatırlattı. Bir Latin Amerika ülkesinde yaşayan ve ...
Yazarımız Özgür Uyanık'ın Türkiye'ye on binlerce km uzaklıktaki Peru'da yaşanan postmodern darbeyle ilgili verdiği bazı bilgiler şöyle: -Sadece 16 aydır görevde olan Castillo’yu üçüncü görevden alma girişimiydi. Kırsal kesimden gelen, burada güçlü kökleri olan, başkan seçilmeden önce ulusal öğretmen grevine önderlik eden sendika lideri Pedro Castillo siyaset dışından bir karakter. Bu, çürümüş Peru politikasından bıkan halkın devrimci seçeneğe yönelmesinin güncel ifadesiydi. -Fakat partisizliği ve siyaset dışılığı Castillo’nun sınırlarını çiziyor, mecliste desteksiz bırakıyordu. Sağın ve ağırlıkla diktatör Fujimori’nin partisinin egemenliğindeki meclis onun resmi olarak göreve başladığı ilk günden bu yana, uluslararası etkinliklere katılmak üzere yurt dışına seyahatlerine, kurumsal projeleri hayata geçirmesine ve kabinesini onaylatmak gibi en temel eylemlerini kısıtladı. -Castillo seçimi kazandığı andan itibaren hakkında komünist bir diktatör olacağı propagandası başlatıldı. Zira Castillo solcu bile değildi. Ailesi, kendisi ve temsil ettiği dağ kesimi “Aydınlık Yol”a karşı örgütlenmiş korucu teşkilatı üyeleriydi. Bu kesim milliyetçi olmasının yanı sıra dini itikatına çok bağlıdır. -Castillo’ya yapılan hücum tamamen sınıfsaldı. 40 yıldan uzun süredir ilk kez tamamen halktan gelen birisi bir köylü, bir öğretmen ve sendikacı ardında hiçbir finans ve medya desteği olmaksızın başkanlığa yükselmişti. -Castillo’nun gelişi Peru elitlerini dehşete düşürdü. Hiçbir zaman başkanlık görevini yerine getirmesine izin vermediler. En başından itibaren meclis, yargı, ordu ve medya kuşatması altında; kaos, istikrarsızlık ve aşamalı yıpratma stratejisiyle iktidarsızlaştırıldı. -7 Aralık günü Castillo hakkında “ahlaki yetersizlik” diye uydurulmuş bir gerekçeyle gensoru verildi. Meclisin bu eylemlerinin hiçbiri hukuki değildi. Herhangi bir somut delile dayanmayan yolsuzluk suçlamalarıyla Başkanlık Sarayına bile polis baskını yapıp aradılar. Castillo, Kolombiya’da Gustavo Petro’yu ziyaret ettiği sırada karısını ve çocuklarını gözaltına almaya kalktılar. -Bu arada Castillo beş defa hükümet kurmak zorunda kaldı. Sırf hükümetleri güvenoyu alsın diye sağla uzlaşmak için sosyalistleri kabineden çıkardı. Hatta daha geçen hafta elitlerin ve ABD’nin arkasındaki “Amerikan Devletleri Örgütü” OAS ile el sıkıştı. Başkan Castillo’yu Peru Anayasasına göre görevden alma girişimini haklı çıkaracak herhangi bir hukuki temele sahip değillerdi. -Tam tersine, meclis Anayasa’yı çarpıtarak yetkilerini aşmış ve Castillo'ya karşı bir darbenin koşullarını hazırlamıştı. Bu şartlarda Castillo elinde kalan bir silaha sarıldı: Son olarak kabinenin başına atadığı Betssy Chavez'in güvenoyu alamaması durumunda Peru Anayasasının 133-134.maddeleri başkana meclisi feshetme yetkisi veriyordu. Ancak bu durum tam olarak gerçekleşmemişti. Zira meclis hile yoluna giderek güvenoyunu gündemine almıyordu. -Castillo, bu noktada acele etti ve hakkındaki gensoru önergesini görüşmek üzere mecliste hazır bulunmadan önce, ulusal televizyondan yayınladığı bir mesajla, yeni bir anayasa metni hazırlamak üzere; kurucu yetkilere sahip yeni bir meclisin seçilmesi için, seçim çağrısı yapılmasının bir ön adımı olarak, Peru Parlamentosu’nun geçici olarak feshedildiğini duyurdu. -Peru sağı ve uluslararası medya hemen Castillo’nun kararını 1992’de Alberto Fujimori’nin “öz-darbesi”yle (self-coup) özdeşletirdi. Oysa Castillo’nun kararının Fujimori’nin yaptığına benzer hiçbir yanı yoktu. Öncelikle Fujimori Silahlı Kuvvetlerin desteğiyle bu darbeyi gerçekleştirdi. Castillo’nun ise orduyla herhangi bir bağı yoktu. -Hatta Castillo’yu istifaya zorlamak için genelkurmay başkanı bir hafta önce istifa etmişti. Castillo televizyondan ilan eder etmez silahlı kuvvetler ve polis bu karara uymayacağını bir bildiriyle duyurdu. İkincisi Fujimori, Yargıya, Anayasa Mahkemesine, Cumhuriyet Savcılığına ve Cumhuriyet Denetleme Ofisi'ne hemen müdahale etti. Meclis zorla kapatıldı ve vekillerin girmesi engellendi. Buna ek olarak, Fujimori'nin darbesinde (ve öncesi-sonrasında) “Colina grubu” olarak bilinen paramiliterler kontrgerilla eylemleri düzenlediler. -Gazetecileri ya da mahallelerdeki sivilleri katlettiler, kaybettiler. Fujimori özellikle istihbarat teşkilatını kullanarak on yıl boyunca ülkede terör estirdi. Kendine bağlı ve rüşvete batmış bir bürokrasi yarattı. Bunların hepsi yargı konusu oldu. -Fujimori ve şefleri hepsi yüzlerce yıl ceza aldılar. Buna karşın Castillo, seçim çağrısı yaparken kendi kanun hükmünde kararname ile yönetme yetkisini iptal etti. Castillo'nun darbe yaptığı söylemi altında kabine üyelerinden hemen toplu istifalar gelmeye başladı. Bir süredir sağla ittifak halinde hareket eden Devlet Başkan yardımcısı Dina Boluarte, Castillo’nun eyleminin anayasaya aykırı olduğunu ve bir darbe yaptığını söyledi. Öte yandan Peru Silahlı Kuvvetleri ve Ulusal Polis Ortak Komutanlığı, Castillo'nun hareketini reddeden bir bildiri yayınladı. Başından itibaren Castillo’yu devrimek için aranan koşullar mükemmel biçimde ortaya çıkmıştı. Daha önce gensoruda 70 oyu aşamayan meclis hemen toplandı ve onun kararını yok sayarak 101 oyla başkanlığına son verdi. Dina Boluarte'yi başkan yaptılar ve Castillo tutuklandı. -Castillo dünkü kararı almamış olsaydı, muhtemelen aynı düşmanlık, kuşatma ve görevinin sistematik olarak engellenmesi koşullarına dayanamayarak düşecekti. Peru politikası gibi adeta bir yılan yuvasında tek başına varlık gösteremeyecek kadar tecrübesizdi. Sürekli ne yapacağını bilemez bir halde çırpınıp durdu. Ama tüm bu yetersizlikleri onun işverenler konfederasyonu, ordu, polis, medya, ABD, OAS ve çok uluslu madencilik şirketleri ve onların meclisteki temsilcileri aracılığıyla planlı bir darbeyle düşürüldüğü gerçeğini değiştirmez. -Peru idaresi ve ekonomisi 17.yy sömürgesinden farksız. Madenleri çok uluslu şirketlerin elinde; ordu, bürokrasi ve yargı uydulaşmış, ülke oligarşik bir idareyle yönetiliyor. Son 4 yılda 6 başkan değişti. Son 20 yılda 6 devlet başkanı hakkında hapis kararı verildi. Bir eski devlet başkanı bu yüzden intihar etti. - -Pandemiyle kriz daha derinleşti. Halk açlık ve sefalet içinde bir hayat sürdürüyor. Sürekli sokak çatışmaları, eylemler, protestolar yaşanıyor. Castillo’nun tutuklanmasıyla bu daha da arttı. Sistem bu kararıyla seçim oyununu da artık sürdürmeyeceğini ilan etmiş durumda. Muhtemelen rejim yeniden “Fujimoricilik”le uzlaşıp üstü örtülü bir darbe ile devam etmeyi deneyecek. -Peru’da yaşananlar komşusu Bolivya’da 2019’da gerçekleşen darbeye benziyor. Orada da bir kadını kukla başkan yapmışlardı. Fakat Bolivya’da Evo Morales’in partisi MAS güçlü sendikal ve sosyal hareket temeline sahip. Buna karşılık darbecilerin toplumsal tabanı zayıf. Peru’da ise MAS gibi örgütlü bir güç yok. Halk hareketi dağınık. Halk lehine bir denge oluşturulup darbeci cepheyi iktidarı bırakmaya ikna etmek için –görünen o ki- çok kan dökülmesi gerekir. Bu durumda da egemenler açık faşist bir diktatörlük ilan etmekten çekinmeyeceklerdir. Anladığım kadarıyla ABD de bu konuda onlara açık çek verdi. Zira başından itibaren ABD basınında Castillo’yu Küba, Venezuela tarzı bir yönetim kurmaya çalışmakla suçluyorlardı. Ve Castillo meclisi feshettiğini açıkladığında ilk bildiri ABD elçiliğinden geldi. -Peru’da diğer Latin Amerika ülkelerine benzemeyen derinlikteki kriz radikal ve kitlesel bir devrimi zorunlu kılıyor. Ancak devrimci ve ilerici kesimler bu çözümden kaçınıyor. 1980’lerdeki iç savaş 80 bin kişinin canına mal olmuştu. Yeniden benzer bir kanlı sürece girileceğinden korkuluyor. Bunun yerine siyasal çözüm yolu halen yürürlükte olan Fujimori anayasasından kurtulmakta geçiyor. Sağ ya da sol ilerici tüm partiler ve siyasetçiler 1979 anayasasına dönmeyi programlarında savunuyorlar. -Fakat Latin Amerika’da demokratik devrim fikrinin ilk savunucusu Victor Haya de la Torre’nin başkanlığında yapılan bu anayasa egemen blok tarafından hiçbir şekilde kabul görmüyor. Peru’daki manzara giderek 1960’ların sonunu andırıyor. Zaten Castillo da en az 1968’de ulusal devrim yapan general Juan Velasco kadar siyasetten uzak. Fakat General Velasco’nun bir ordusu vardı. Castillo’nun ardında ise örgütsüz bir halk var. Kaynak: Haber2021 Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR