Yazar Nihat Genç veryansıntv'deki köşesinde liberal dönemin yazarlarını tacizci olduğu kesinleşen Hasan Ali Toptaş özelinde eleştirdi.

Bu dönem yayınevleri için "iki ayrı güç var, birincisi, gücünü eserinden alan. İkincisi, menejerin yayınevinin holdingin pazarlayıcısının bahşettiği güç. Bu ikinciler kendilerinde nasıl bir güç kuvvet egemenlik görüyorlarsa mesela istedikleri kadına köleleriymiş gibi davranabiliyorlar, bunların PKK'lıları Türk ordusuyla eşit gören çeşitleri de çok oldu, aynı şey. Bu sorumsuz güç kuvvet egemenliği kim oluşturuyor, malum yayınevleri, menejerler. Bu boş yazarları yıkıyor yağlıyor abartıyor ve piyasaya sürüyor, yazar kelimesi uygun kişiliği bulamıyor, sonuç, rezillik, sapıklık, ve flört, kur, çapkınlık, hepsi ayarını ölçüsünü kaçırıp sapıklığa dönüşüyor!" diyen Nihat Genç'in yazısının bir bölümü şöyle:

(...)

Yalnızlığını acizliğini güçsüzlüğünü çaresizliğini (bir kadın gibi, sokakta kalmış aç bir köpek kedi gibi) test etmemiş insanlar yazar olamaz eser meydana getiremez!

Bir ağaç dalını tutmanın bir kayaya dokunmanın ayaklarınızı dalgalara sokmanın dahi bir 'üslubu' vardır! Hayatın aynası eser'i olmayan insanlara bu dokunuşu anlatamayız. Onlar her şeyi 'ele geçirebileceklerini' sanırlar. Onlar kendilerinden başka kıymetli-değerli varlıklar olduğuna asla inanmazlar. Onlar hayvanların insanların acı haykırışlarını hiç duymazlar. Üslubu olmayan insanın hayatı eseri sevgilisi aşkı olamaz!

Şişirmeyle balonla övgüyle falan torpilli ödüllerle, şöhret dediğin sizi bir yere kadar taşır, ama, üstüne çıkartamaz, insanlık makamında sizi oturtmaz. Kendisini varoluşunu durmaksızın sorgulayan büyük-küçük günahlar yaşamamış insanlar zaten eser yazamaz bir manzaranın tadını hiç alamaz, öpüşmeyi dokunmayı bilemez.

Eserin büyütemediği insanları kamuoyu-yasalar-ödüller-iktidar-görünürlük-şöhret-çok para kazanmak vs. gibi hiç bir 'güç' eğitip adam edemez!

Çünkü hayatın tatları acıları zevkleri ve maceraları aklınıza gelen herşeyin ruhu gölgesi kişiliği özleri ve taklitleriyle 'eserin' içindedir.

Eserlerinin içi boş olanlar, trajedi ve travma ve aşkları ve maceraları ve üzüntü ve ıstırapları bilemez anlayamaz ve YAZAMAZLAR!

Holdingler ve menejerler ise sadece 'çok satsın' 'çok şöhret olsun' ister, ama, eser dediğin 'insanlık' olmadan kuru kuru taklit kelime ve duygularla hiç olmaz!

Yani eser başka hayat başka hiç değildir!

Duygu yoksa eser yoktur!

Ve hayatın kantarı asla şaşmaz, zekice ve duygu dolu kelimelerin yerini holding ve menejerle doldurmaya çalışanların rezillikleri bitmeyecektir!

Kelimelere duygu parçacıkları gibi değil lego parçaları gibi davranan herkes helak olacaktır!

Edebiyat ahlakını, tövbesi affı cenneti kurtarıcısı peygamberi olan iyilik ve kötülükle, sevap ve günahları olan şeytanlıkla sapıklıkla hiç karıştırmayın. Unutmadan, edebiyatın tanrısı coşkunluk iç neşe ve meydan okuma gücüyle sonsuzluk banyosunda (yani ifşa itiraf deşifre asit kuyusunda) yıkanabilmektir, yani soyunamayan, kibrin zerresini taşıyan, kendini bir nebze başkasından hatta bir eşyadan üstün gören insanlar, çok zeki tilkilerle yazarlığı hep karıştırırlar. Yunusları da Pir Sultanları da ve hatta ağrıyı da ayrılığı da acıyı da gözyaşını da gülü de çiçeği de anlayamaz ve karşılığını veremezler!

Allah, kitabında kusurlarınızı-ayıplarınızı örteceğini söyler, edebiyat örtmez ve affetmez. 

Biri ödül için iftiralara ve lobilere sığındı, diğeri zenginlik için cemaate gelin oldu, diğeri holdinglere sarıldı, hepsi edebiyat dışı taktiklerle zirveye çıktı. Ve feci son... Biri milletçe dışlandı, diğeri dünyaya rezil oldu, diğeri sapıkça kovuldu, Orhan Pamuk, Elif Şafak, Hasan Ali Toptaş!..

Gerçek Edebiyat

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)