Kötülük Diye Bir Şey Yok filmi ve Türk mitolojisinde geyik motifi / Güldem Eczacının
Senarist ve yönetmen Ryüsuke Hamaguchi'nin Kötülük Diye Bir Şey Yok filmindeki geyik motifi, Türk mitolojisinde de hatırı sayılır yeri olan geyik üzerine, daha ciddi düşünmemizi gerektiriyor.
Günlerdir karşıma çıkan geyik motiflerini merak ederken sinemada izlediğim filmde de karşılaşınca paylaşmadan edemedim. Nursel Duruel’in Geyikler, Annem ve Almanya öyküsünün (YKY Kitap-lık Dergisi 221.sayısında) kırkıncı yılı için yapılmış bir röportajda okudum. Sait Faik öykü ödülü (1986) almasının ardından bilimsel bir bakışla yapılan analiz ve çalışmalarda insanlığın ortak bilinçaltında geyiğin bir arketip olduğunu, yazarın bile farkında olmadan genetik kültür izinden giderek öyküleştirdiğini anlatıyordu. İkinci olarak değerli öğretmen ve ressam Hasan Rastgeldi’nin Masalın İçinde adlı resim sergisinde karşıma çıktı yeniden geyik motifi. Kadim Anadolu uygarlığı için seçilmiş masalların başında yer almıştı. Türk mitolojisi ve inanç kültüründe geyiğin önemli bir yeri var. Bir görünüp bir kaybolan, ürkek, zarif, avlanması zor, ulaşılmaz olan bu hayvanın kutsallığı ve dokunulmazlığı anlatılıyor kültürümüze ait en eski eserlerde. Peşinden sürüklediği insanı dermansız bırakan, çevik, naif geyiği avlamak uğursuzluk sayılır, avlayanın iflah olmadığına inanılır, bedduası avcının soyuna kadar etkilediği söylenir. Tasavvuf kıssalarında, Dede Korkut Hikayelerinde anlatılır. Geyik vurduğunu sanan Alanya Beyi’nin oğlu, okunun Abdal Musa’nın kolunun altında çıkmasından sonra Kaygusuz Abdal olmuştur. Bursa’nın fethine geyiklere binip dervişleriyle katılan veli, Geyikli Baba’dır. Türk dünyasının ünlü yazarlarından Cengiz Aytmatov, Beyaz Gemi romanında anlatır dilden dile aktarılan masalda Maral Ana soyundan geldiğimizi. En son sinemada izlediğim filmin içinde karşıma çıktı geyik. Kötülük Diye Bir Şey Yok filminde geyik doğal yaşamın metaforu olarak kullanılmış, tek başına bütün gezegenin dengesini temsil ediyor. Asil duruşuyla, acımasızca sesleniyor insanoğluna: Eğer doğayla uyum içinde yaşamazsan geleceğini kaybedeceksin. Film dingin, huzur verici atmosferinin içinde, küçük Japon kasabasında yaşayan bilinçli, saygılı, iyi insanların çevreyi korumak, kutsal döngüyü bozmamak için verdiği mücadeleyi anlatırken akıl almaz sonuyla sarsıyor izleyiciyi. Çağımızın kapitalist toplumunda mitlerden egemen yapıyı doğallaştırılması ve meşrulaştırması için yararlanılırken Coca Cola’nın yayınlanmış ilk reklamında geyiğin kullanılması ve daha sonra bir alış-veriş çılgınlığına dönüşen yeni yıl kutlamalarının figürü olarak karşımıza çıkması da tesadüf değil. Film bütün bunların ışığında doğaya saygıyı, onun dengesine ve döngüsüne uyum sağlayamayan insan soyunun yok olacağını çığlık çığlığa anlatırken bizi de bu kültüre ve dünyaya sahip çıkmaya çağırıyor. Nurduran Duman'ın bir şiirinden parçayla bitirelim: rüzgârın yolu geçmezse *** dünya soluk alır mı Güldem Eczacının
güneş durup el etmezse
ne olur çok suyun olsa bol toprağın
ağaç vermezse soluk
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR