23 Ağustos 1898'doğan Nurullah Ataç'ın gerçek ismi Nurullah Ata'dır.

Nurullah Ataç, 23 Ağustos 1898'de İstanbul'da doğdu. Hammer'in Osmanlı Tarihi isimli kitabı Türkçe'ye çeviren Mehmet Ata Bey'in oğludur.  Galatasaray Lisesi'nden sonra İsviçre'de okudu.

Babasının ölümünün ardından 1919'da İstanbul'a döndü. 1922 yılına kadar İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne devam etti fakat tamamlayamadı.

Fransızca öğretmenliği ve mütercimlik yaptı. 1945'den sonra Cumhurbaşkanlığı çevirmeni olarak görev yaptı.

1926 yılında Leman Ataç ile evlendi.

TDK yayın kolu başkanı oldu.

İlk şiirleri Dergah'ta yayınlandı.

ELEŞTİRİ ve DENEMEYİ SEVDİRDİ  

Türk edebiyatında en etkili yıllarını 1940-1955 arasında yaşayan Ataç, yazılarında edebiyatın yenileşmesi ve anlaşılır olması, dilde özleşme, yazı dilinin konuşma dilinin imkanlarını kullanarak topluma daha çok hitap etmesi gibi konuları işledi.

Nurullah Ataç, 1949'da Türk Dil Kurumu üyesi oldu ve 11 Şubat 1951'de ise aynı kurumun yönetim kuruluna seçildi.

Bir ara siyasetle de ilgilenen Ataç, Türk edebiyatında eleştiri ve deneme türünün gelişmesine önemli katkılar sundu.

Güçlü hafızasıyla tanınan Ataç, eserlerinde konuşur gibi bir dil ve hafif mizaha yaklaşan bir üslup tercih etti.

Nurullah Ataç, Anadolu'nun uzak köşelerinde çıkan dergilerdeki amatör yazıları izler, umutlu bulduğu gençleri cesaretlendirirdi.

Yakın arkadaşı bile olsa tanınmış bir yazarın yeni çıkmış bir eserini beğenmemişse acımasızca eleştiren Ataç, arkadaşlarıyla arası her zaman iyi olmayan ve yalnız kalan bir eleştirmendi.

Otuz altı yıllık yazı serüveni boyunca seksenden çok dergi ve gazetede 4 binden fazla yazı yayımlayan Ataç, Batı edebiyatının önde gelen yapıtlarının Türkçeye kazandırılmasına öncülük etti.

Türkçenin söz dizimini araştırıp konuşma dilinde bulunan devrik cümleyi yazı diline kazandıran Nurullah Ataç, yazılarında genç edebiyatçıların çalışmalarına da yer verdi.

Çeviri çalışmalarına önem veren yazar, Latin, Fransız, Rus klasik ve çağdaş yazarlarından 70'e yakın kitap tercüme etti.

NURULLAH ATAÇ'IN DENEMELERİ

"Günlerin Getirdiği", "Karalama Defteri", "Sözden Söze", "Ararken", "Diyelim", "Söz Arasında", "Günce", "Prospero ile Caliban", "Dergilerde", "Diyelim", "Dil Üzerine Söyleşiler", "Söyleşiler", "Sevgi Üzerine Sözler"

NURULLAH ATAÇ'IN ÇEVİRİLERİ

"Adsız Köşk", "Kızıl ile Kara", "Kumarbaz, "Taras Bulba", "İki Yeni Gelinin Hatıraları", "Çömlek", "Madame Bovary", "Masallar"


DİLDE ÖZLEŞME

Türkçe'deki yabancı kelimeleri kullanmamış, dille düşünce arasında dolaysız bir ilişki olduğunu, somut düşünme geleneğinin doğabilmesi için kavramların saydam, hangi kökten geldiklerinin anlaşılır olması gerektiğini vurgulamıştır.

Bu yol da, Ataç'a göre, Latince, Grekçe, Farsça, Arapça gibi yabancı dillerin eğitimini zorunlu kılmak başarılamayacağına göre, bunlardan alınan kelimelerin Türkçe'leştirilmesinden geçer:

“Uydurma dil dediler mi bir şey söylediklerini sanıyorlar. Söyleyim ben size; Bu uydurma sözünü, Türkçecilik akımına karşı bir silah diye kullanmaya kalkanlardan ne dediğini bilen, şöyle gerçekten düşünerek konuşan bir tek kişi tanımıyorum. Evet, uyduracağız, bizim yaptığımız, uydurduğumuz kelimeler de yavaş yavaş halka işleyecek, eski Arapça, Farsça kelimelerin işlediği gibi. Onların yerini tutacak.”

Bazı yazılarında arı Türkçe kullandığı için anlaşılmaz olarak eleştirilmiştir. Onu eleştirenler arasında Attilâ İlhan, Halit Fahri Ozansoy gibi şairler vardır. Divan Edebiyatı geleneğini iyi bildiği anlaşılır, kişisel olarak zevk aldığını da belirtir, fakat zamanını doldurmuş bir edebiyat olduğu görüşündedir.

Yazı diliyle konuşma dili arasındaki uçurumu kapatma çabasının bir parçası olarak özgün Türkçe'yi ve devrik cümleyi kullanmasıyla döneminin yazarlarını da, daha sonraki kuşaklarıda etkilemiştir.

“Oysaki ben, öz Türkçe için nice kazançları teptim, rahatımı kaçırdım, üzdüm kendimi, adımı deliye çıkarttım. Hepsi de ne dediklerini bilmez, kafalarına düşüncenin gölgesi bile girmemiş birer alıktır bana deli diyenler. Öz Türkçeye özenişim de duygularımın etkisiyle değildir. Latince, Yunanca öğretilmeyen bir ülkede tek doğru yolun, tek usul (akla uygun) yolun öz dile gitmek olduğunu düşüncemle anladım da onun için o yolu buldum. ”

TİYATRO ELEŞTİRİLERİ
1921 - 1957 yılları arasında (1931'de bir süre ara vermiştir) Son Havadis, Ulus, Ülkü, Akşam, Hakimiyeti Milliye, Milliyet, Dergah gibi yayınlarda birçok tiyatro eleştirisi yayımlanmıştır.

NURULLAH ATAÇ'IN ÖLÜMÜ

1953 yılında şeker hastalığı ortaya çıktı. Eşinin 1955 yılında ölümünün ardından karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları başladı. 17 Mayıs 1957 yılında Ankara Numune Hastanesi'nde öldü. Mezarı Ankara'dadır.

Ölümünden sonra birçok edebiyat ve sanat dergisinde kendisi için özel sayı çıkartılmıştır ve hakkında 2 kitap hazırlanmıştır.

Bunlardan ilki 1959'da Tahir Alangu'nun hazırladığı Ataç'a Saygı isimli, O'nun için yazılmış yazıların derlendiği bir kitaptır. İkincisi ise, Türk Dil Kurumu'nun 1962'de Ankara'da çıkardığı Ataç isimli kitaptır.

NURULLAH ATAÇ'IN ESERLERİ
Bütün kitapları Can Yayınları'ndan çıkmıştır. Varlık Yayınları'ndaki ilk baskılar:
Günlerin Getirdiği (1947)
Karalama Defteri-Sözden Söze (1952)
Ararken-Diyelim (1954)
Söz Arasında (1957)
Okuruma Mektuplar (1958)
Günce (1960)
Prospero ile Caliban (1961)
Söyleşiler (1962)
Günce 1-2 (1972)

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)