Ferit Edgü'ye yaşgünü armağanı / Halit Payza
Öyküyü yazınsal bir tür olarak alırsak, onu diğerlerinden daha farklı nitelikler katan ve türdeşlerinden ayıran nedir? Giderek “Kısa öykü” söz konusu ise, “Kısa olmayan öykü” ya da “Uzun öykü” tanımlamalarına gitmek de kaçınılmaz mı? Walter Allen, kısa öyküyü kısa öykü yapan’ın “tek bir zaman anının, tek bir olayın, tek bir algının ürünü olan bir şeyi okuduğumuzu…” duyumsamak olduğunu ima eder. Edgar Allan Poe öykünün tanımını yaparken, sayfa sayısından öte, okunma sürecini dikkate alır ve “okunması yarım saat ile bir ya da iki saat gerektirecek kısa düzyazı anlatı”yı öykü olarak tanımlar. Kısa öykü tanımını merkez alan bakış açısına göre, kısa öykünün üstünde olanı Novella, roman, altında olanı da yetkin örneklerini okuduğumuz “Kısa Kısa Öykü-Short Short Story-” tanımı içinde yapmamızı gerektirmektedir. Tek kelimelik bir tümce ile tek bir uzun tümce bu tanım içine konulabilir. Kısa kısa öyküyü şiire yaklaştıran da budur. Şimdi buna yeni bir tanımı daha eklemleyebiliriz; minimal öykü. Giderek tek bir tümce ile başlayan ve biten farklı bir öykü algılaması. Türünün en iyi yazarlarından biri Ferit Edgü’dür. Bir Ferit Edgü öyküsü iki kalp vuruşu arasında da okunabilir. 24 Şubat 1936 İstanbul doğumludur. Yazarak değil çizerek dünyaya bakmak için eğitim aldı. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde eğitim gördü, kazandığı sınavla Almanya’ya gitti, oradan Fransa’ya. 1959-1964 yılları arasında aldığı eğitime yönelik sanal algısını geliştirdi, resim çalıştı. Kalemi değil fırçayı, paleti ve boya kokularını yeğledi. Sanat tarihi, seramik ve felsefe kurslarına katılırken de bir yazar olarak değil öncelikle bir ressam, plastik sanatların tutkunu olarak görüyordu kendini. Askerliğini bitirip yeniden Fransa/Paris’e döndüğünde de düşündüğü ağırlıklı olarak ressamdı. Metin yazarlığını yazınla ilk ilişki kurması olarak açıklayabilir miyiz? Türkiye’ye döndüğünde yaptığı buydu. Buna yayıncılığını da ekleyebiliriz. Gerçi fırçaları, boyaları, tuvaline harfler, sözcükler, tümceler de eklemlenmeye 1952’de başlamıştı. Bu tarih aynı anda ilk şiirinin Kaynak Dergisi’nde yayımlandığı tarihtir. İlk öykü için iki yıl daha beklemek gerekir. 1954’te Yeni Ufuklar Dergisi’nde ilk öyküsü yayımlandı. İyi bir öykücü olmanın yanı sıra iyi bir okurdu, kendini de o tanımla sınırlar. Çok okuyan ve az yazan biri olarak düşünür kendini, bunu söyleyecektir. Çocukluğundan içinde biriktirdiği yalnızlığını yazmak için kullanacaktır ve yazmak için hep yalnızlığı seçecektir, yalnızlığa koşacaktır. Franz Kafka’yı beğenir. Onun yalnızlığı yalnızlığıdır. Kaotik yazınsal karmaşası Kafka gibi Ferit Edgü’yü de besleyecektir. Yalnızlar kendilerini dışa vururlarken, uzun konuşmayı sevmezler. Ferit Edgü gibi yalnızlıktan beslenen ve birikimini yalnızlarla, yalnızlıklarla büyüten biri için de çok sözcüğe yer yoktur kısacık ömür içinde. Bir ömrü anlatmak için, bir durumu, bir duyguyu, bir öyküyü, uzun zamanlara, uzun metinlere gerek yoktur. Kısa sözcüklerle, az sözlerle çok şeyi anlatmayı isteyecektir. Edgü’yü belki de ayrıksı yapan gerekçelerdir bunlar. Aykırı olmayı istediği için aykırı olduğunu düşünmemiştir. Aykırıdır çünkü aykırılık yaşam biçimidir ve onu çocukluğundan getirmiştir. Ona sırtını dönmek, ihanet etmek, ondan vazgeçmek istemez. Giderek kendini sanatçı, yazı insanı olarak duyumsamasının temel gerekçesidir bu. Öyle olmak yazmanın kaçınılmaz ve asla vazgeçilemez bir parçasıdır. Bunu ‘erdem’ olarak da açıklar. Giderek aykırılık hem kendini hem de büyüyerek başka aykırılıkları büyütecek, benzerleri içinden sıyrılarak ayrılacaktır. Yazması ve yaşaması için bir nedeni vardır. Romanlarında çevresi ile uyum sağlayamayan karakterleri de bunun simgesidir. Ferit Edgü iyi yazın ustasıdır kuşkusuz. Ancak yazarken de resim yapar gibi yazmayı yeğler. Fırçalarla, boyalarla, tuval üzerinde resim yapar gibi, harflerle, sözcüklerle, tümcelerle yazar. Yazmak belki de boyamaktır onun için. Yazınsal metinlerinin yalnızca kurgusal öyküler, romanlar olmasının ötesinde, deneme, eleştiri ve sanatsal tartışmalarının; resimle, plastik sanatlarla ilgisi olması belki de bundandır. Halit Payza
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR