Bulut paramparça / Yusuf Alper
I. Saçlarını boşluğa salarak II. Yüce bir dağın eteğindeydik III. Bir zamanlar babamızdı, burada Sonra dizi dizi tutsaklar gidiyordu Savaşın ve tifüsün kefenini yırtan babamız IV. Alnımızın son çizgisiydi Yeni doğan bir ermiş gibiydi Kara bir kış gününde gitti Ardında kapkara hüzün bulutu Yusuf Alper
Ay, on dördüydü ağlıyordu
Gecede korkunun sonsuz kolları vardı
Bir ahtapot gibi sonsuz kolları
Ve yalnızdık
Sesimizden başkası yoktu
Islık çaldık-çoğaldık-
Yalnızdık, yalnızlığımıza şaşıyorduk
Sıkıntı bir ur gibi çökmüştü içimize
Yiyen bitiren bir ur
Çıkarıp atmalıydık
Attık
Gece sonsuz yıldızlarıyla apaydınlıktı
Kuzey yıldızı göz kırpıyordu bize
Ürkek bir ceylanın gözleriyle bakıyorduk
Her dağ her ağaç ürküntü veriyordu
Adını kutsal bir kitap gibi
Korkuyla sığınmayla anardık
Andıkça büyürdük, ona yaklaşırdık
Parçası olurduk sanki
Eteğine tutunan çocuk gibi
Bir ağaç gibi olurduk göğsünde
Su gibi olurduk gözünden akıttığı
Artık kurtların gücü yetmez
Yılan sokmazdı bizi
Ceylansa ürkek bir zavallıydı
Bu kuş uçmaz yerlerde yapyalnız
Öldü diye bırakılan babamız
Babamızdı tutsak, yurdunda
Teriyle büyüttüğü kavaklar
Ardından ağlıyordu
Gül attıklarımız kurşun atıyordu
Bitimsiz yollarda ölüm kol geziyordu
Ölülerle doluydu Tiflis treni
Yazgıyı elleriyle yeniden çizdi
Havaya üç kurşun, bulut paramparça
Bir bahar günü ansızın
Yeniden doğar gibi çıkageldi
Kimseler beklemedi, çıkageldi
Gidip dönenler yoktu
Gidip döndü
Sonsuz sabırlı ermiş
Gibi yaşamasını bildi
Yüreğime kar yağıyordu
Gök paramparçaydı, ağlıyordu
Yeniden gelecek gibi
Küçük bir işi varmış da...
Gelecek gibi gitti
Ardında güzelliğin bütün oğulları
Gerçek Edebiyat
YORUMLAR