Son Dakika



 

SAHİ, EPEYDİR ORTADA GÖRÜNMÜYOR, N'OOLDU ONA?

Türkiye'de uzun süre insanlar "oligarşi" adını verdikleri bir şeye karşı mücadele ettiler. Sonra yenildiler filan. Ama oligarşiye ne oldu, bilen var mı?

Ya hala ortada, ama sessiz ve derinden gidiyor,

Veya sizlere ömür, paçayı kaptırdı, sesi kısıldı, sonra iktidardan dışlanıp kenara itildi.

Ya da bazıları bir rüya gördü de sonra uyandı mı?

Oligarşi gerçekten var mıydı? Var idiyse iktidardan ne zaman düştü, nasıl düşürüldü? Boş boş konuşup durduk mu yıllarca.

Ya da yerine yeni bir oligarşi mi geçti?

Ama bu son şık, oligarşi tanımıyla pek örtüşmüyor. Yani hükümeti, yönetimi filan değiştirirsin de, oligarşi hep yerinde kalır benim bildiğim. Oligarşi tanımının ödünç alındığı Latin Amerika'da oligarşiler sapasağlam yerlerinde duruyor. Bazen askeri bazen sivil yönetimleri kullandılar ama kendileri hep oradaydı. Yoksa bizim oligarşi çok mu dandik çıktı? Şimdi oligarşik olmayan bir iktidarla mı karşı karşıya bulunuyoruz?

Eee, toplumcu partilerin hiç değilse birkaç tanesinin bu konuda birkaç laf söylemesi gerekmez mi? Duruyor mu, gitti mi? Ya da var mıydı, yok muydu? Ya da vardı da değişti, yerine başkası mı geldi?

Bilenler sevabına bi yorumcuk not düşse, tecessüsümüz zail olsa.

Dandik miydi, değil miydi oligarşimiz bir öğrensek de rahat etsek.

Ya da hiç kurcalamasak, zaten unutulmuş bir şeyi deşmeden unutulduğu yerde mi bıraksak.

Uff, hayat ne zor.

ÇEVRECİLİĞİN ÇIKMAZLARI

Çevre kaygısını duyan kişilerin büyük bölümü aynı zamanda toplumsal sorunlar karşısında da duyarlıdır. Buna karşın, toplumsal sorunlara duyarlı gibi duran kişilerin bir kısmı da çevreye çok duyarlıdır ama bazılarının duyarlılığı sadece lafta kalır. Ne var ki bunların çakıştıkları alandan ciddi alternatifler çıkmaz.

1950'lerde Menderes imarının felaketlerini yaşamaya başladık. Bunlar kıyıları, ormanları, tarihi eserleri yapacakları yollara ve binalara engel olan birer engel veya moloz yığını olarak gören, hayatı para etrafında algılayan kişilerdi. Bugünün yağmacıları, DP'den beri ara vermeden gelen bir çizginin devamıdır.

Sonuçta, ülkemizin doğal zenginliğini ve tarihi dokusunu ebediyen yitirdik. Bundan sonra hangi rejim altında yaşasak, bunları geri getiremeyiz. Bu kadar vahşi bir şekilde doğasına ve tarihine düşman olan bir halk, mutlaka bunun cezasını görür. Dünyanın en mutsuz, sağlıksız ve huzursuz halklarından birisi olmaya mahkum edildik ve infaz çoktan başladı. Eski doğal ve yerleşim dokusunu bu kadar tahrip etmiş başka bir ülke yoktur.

Şimdi, çevre konusunda çok haklı endişelerini dile getirenler kimi zaman enerji ve su tasarrufu çağrısı yapıyor. Buna üzülüyorum. Herkes evinde suyu, elektriği idareli kullansa, bunun dünyaya en ufak bir faydası olmaz. Yani belki binde iki faydası olsa ne olur ki? Söz konusu kampanyalar, hele büyük şirketlerin "yeşil ürün" kampanyaları büyük bir aldatmacadan ibarettir. Daha yeşil araba benzin tasarrufu yapar ama onu üretmek için tasarruf ettiği benzinin on katı kaynak tüketilir, öte yandan elektrikli arabaya geçilmez, yeterince hızlı değil diye vs. Bu konu ancak kamu kurumlarının müdahalesiyle çözülebilir ki bu da politik çalışma gerektirir. Halbuki mevcut politik sistem, hele bizde tamamen rant paylaşımı, yani çevrenin azami tahribi üzerine kurulmuştur. Suyun ve enerjinin nasıl kullanılacağı ve fiyatlandırılması için çevre koruma planları gerekir. Bu, halkın tepkisini çekeceği için azami kullanım teşvik edilir. Topraklar, kıyılar, sulak alanlar yağmaya açılır. Çevreci protestolar hemen hiçbir şeyi korumayı başaramamıştır. En azından Türkiye'de başaramamıştır, çünkü rant politikalarına sınırlama getiren kuralların en az uygulandığı ülke burasıdır.

Esas konu bu tüketim ve üretim modeli içerisinde çevre sorunlarına çözüm getirilemeyeceği gerçeğidir. Azami tüketim ve azami kar esasına dayanan bu model, kapitalizmin de geri bir modelidir. Gerilik daha fazla rant sağladığı için, daha çok tüketmekle birlikte, hukuka daha fazla saygı gösterilen bir ileri model kabul edilmez.

Şimdi, çevrecilerin önemli bir bölümü rant politikalarından hoşlanmayan, bu nedenle politika dışında kalıp "reformist" bir zihin yapısı içerisinde insanları daha çevreci yaklaşımlara ikna etmeye çalışan kişilerdir. Bunun pek faydası olmadığı görülür. Belki en büyük faydası genç nesillerde farkındalık yaratmaktır. Ama koruma açısından bunun bir etkisi görülmemiştir.

Sorun, çevreciliği de içeren toplumsal alternatifin geliştirilememesidir. Bu şayet gerçekleşirse, çevre sorunları da politik olarak gündeme etkili bir şekilde taşınabilir. Aksi halde farklı duyarlılıklar etkisiz kümeler olarak tıkanıp kalırlar. Ancak, çevrecilerin de politika dışında kalarak yağmayı ve tahribi hiçbir şekilde önleyemeyeceklerini anlamaları gerekir. Bazı çevrecilerin dar alanda yaptıkları politika benzeri ve kimisi liberallere yakın olan faaliyetler ise boşunadır. Öte yandan onları ciddiyetle kapsayacak bir politik faaliyet de yoktur henüz. Böylece toplumcu çıkmazı paylaşırlar. Halbuki, çözümleri de ortak olmak zorundadır.

M.Tanju Akad

(www.insanbu.com)

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)