Son Dakika



Bu, belki bir çağrıydı... 1 Eylül 1930 yılında Ankara’da doğan ve 28 Eylül 2013 yılında yine Ankara’da dünyamızdan ayrılan bir pirüpakın çağrısı: 

“Bizi Dinler misiniz?”

Ankara ve Köln üniversitelerinde öğrenciyken... Radyoda şef, TRT’de merkez program daire başkanı ve genel müdür yardımcısıyken... ya da Devlet Tiyatroları’nda dramaturg, genel müdür ya da fakültede öğretim üyesi ve Radyo Televizyon Yüksek Kurulu üyesiyken... Yani, önemli devlet görevlerindeyken özel bir çağrısı var gibidir onun:

“Bizi Dinler misiniz?”

Evet, bir çağrı bu!.. Ama dayatıcı değil, yalın, alçakgönüllü, efendice, bağımsızlık ve Cumhuriyetin savunulmasına, Atatürk ve devrimlerinin yerleştirilip geliştirilmesine yönelik bir çağrı... Ümmetlikten milletliğe, kulluktan bireyliğe, karasapandan traktöre, atölyeden fabrikaya, ilkellikten modern topluma... Yani “muasır medeniyete” yönelik bir çağrı:

“Bizi Dinler misiniz?”

Ben onun bu “çağrı”sını, kim olduğunu bilmeden dinlemeye başlamıştım, 1965 yılında Adana Cezaevi’ndeyken!.. Orada teğmen arkadaşlarımla yeni çıkan küçük boy bir seyyar radyo satın almıştık. Ve zapping yaparken de “Bizi Dinler misiniz?”e Erol arkadaşım rastlamış, beni de dinlemeye çağırmıştı, sonraları da müdavimi olmuştuk hep birlikte...

Dinleti, kısa bir sinyal müziğinin ardından “Bizi Dinler misiniz?” diye yükselen davudi bir sesle açılıyordu önce... Ve onun ardından orta yaşlı diye hayalen tasvir ettiğimiz bir kişi, kırçıllı ama sevimli sesiyle konuşmaya başlıyordu! Ama ne kadar güzel konuşmalardı onlar... Sözcükler, cümleler, güncelleştirilmiş konular, yeni kurulmuş TRT’nin özerklik sorunları, acemilikleri, program türleri, Kurtuluş Savaşımız, devrimler, toprak reformu, seçkin müzikler, laiklik, emperyalizme karşı direniş öyküleri, haber değerlendirmeleri, bağımsızlık, modern yaşam, teknik ve teknolojik gelişmeler, radyofonik oyunlar... Ne bileyim, cin fikirli, bilgi küpü ama hep inandırıcı, hep bal tadında söz öbekleri... Ve o kısacık beş dakika bittikten sonra da bir “Bizi Dinler misiniz?” sesi daha, peşinden bir kısa sinyal müziği ve final!.. Ama bizim onunla ilgili “vay anasını yahu!” cinsinden laflaşmalarımız biter mi? Üstelik her pazar saat dokuzu vurdu mu, yeniden...

Ama adamın kim olduğu meçhul! Hapisten çıktıktan sonra, Ankara’da bankalardan birinin kelek bir masasında memurken bana “Hapishane fakültesi mezunu” diye takılan arkadaşlarım geldiler. TRT’nin bir ilanını duymuşlar, prodüktör için sınav açılmış, sen de katıl, kazanırsın dediler! E ama ben henüz mektuptan başka yazı yazmamış biriyim dedim, boş bir macera olmaz mı? I-ıh, itiraz mitiraz yok! Eh, katıldım artık, çaresiz... Ve birkaç hafta sonra sınavın yazılı bölümünü kazandığımı, mülakat günüyle birlikte Radyoevi kapısındaki listeden okudum. 

Ve bildirilen gün, Ankara Radyosu’nun o mülakat yapılan odasına gittim. Bir oval sehpanın etrafında yedi sekiz mümeyyiz... İçlerinden nötr duruşlu bir bey, “Hoş geldiniz, buyurunuz!” diye yer gösterdi ama hiç duraklamadan ilk sorusunu da patlattı:

- Beyefendi siz ihtilal akşamı tankla giremediğiniz radyomuza şimdi kalemle mi gireceksiniz?

Şaşırdım birden, hatta üstümden aşağı soğuk sular dökülmüşe döndüm ama bereket ağzımdan, “Ben tank subayı değildim” sözleri dökülmüş ve bu sözlerim bir kahkahanın kopmasına yetmişti. Ve ardından Atatürk ilkeleri, bağımsızlık vs. soruları ki, iğneden ipliğe kadar her şey!..

Çıkarken müracaat memuruna:

- (Tarif ederek) O bey kimdi, diye sordum.

- Turgut Özakman, dedi memur ve ekledi:

- “Bizi Dinler misiniz’de” konuşuyor.

Hay Allah’ın belası dedim içimden ama öte yandan da Özakman’ın o kahkahasının “Bizi Dinler misiniz?”ine eklendiğini de duyumsayıverdim. Sonra kurslarda hocam, mesleğimde amirim, yazılarımda ustam...Ve de ömür boyu bir abi-kardeş sıcaklığı...

Özakman, 17 yaşında Pembe Evin Kaderi’ni yazmıştı Devlet Tiyatroları’nda sahnelenen. Ve sonra Bir Şehnaz Oyun’dan Resimli Osmanlı Tarihi’ne, Ocak’tan Fehim Paşa Konağı’na, Töre’den Duvarların Ötesi’ne, Kanaviçe’den Sarıpınar 1914’e... Hepsi ödüllü, hepsi çok izlenen, çok sahnelenen ve çok beğenilen, çok özlenen oyunlar, oyunlar... Ve Korkma İnsancık Korkma’dan Romantika’ya, baskı rekorları kıran Şu Çılgın Türkler’den Çanakkale 1915’e hedeflerini bulan romanları... Ve Kıbrıs ve Türk Mucizesi: Cumhuriyet ve Rıza Nur Dosyası ve senaryoları ve “Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele” ve Radyo Notları... Ve konferansları ve dersleri ve konuşmaları ve röportajları...Ve de güzel yüreği, güzel insan oluşunun...

İşte tüm bu eserlerinin tüm içeriği ve içtenliğiyle, tüm Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına bir de çağrısı vardı inceden... Ki, devam ediyor: 
“Bizi Dinler misiniz?” 

Ya da doğrudan doğruya kitapları: Turgut Özakman’ın... 

 Abdullah Nihat Yılmaz

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)