Bir salon Anadolu / Hasan Murat Doğan
Ressam Süleyman Karakul yaşayan önemli ressamlarımızdan. Son sergisi hakkında Hasan Murat Doğan yazdı.
Resim, bana uzak olan sanat dallarından birisidir, bunda çöp adam çizemeyecek kadar bile resim yapma yeteneğimin olmamasının da etkisi vardır herhalde. Uzun yıllardır bir resim sergisine gitmemiştim. Bu hafta bir gazetenin internet sitesinde haberlere bakarken, bir resim sergisinin haberi gözüme çarptı. Süleyman Karakul isimli ressamımızın sergi haberi, ‘Çizgisel Dönüşümde 50. Yıl’. Haberin içeriği ve daha sonra internette gördüğüm bazı resimleri, yıllar sonra bir resim sergisi gezme isteği uyandırdı bende. Sanat galerisine girip, ilk resme bakar bakmaz, bu sergiye gelerek, ne kadar doğru bir iş yaptığımın farkına vardım. Süleyman Karakul’un resimleri, insanı ve doğası ile Anadolu’nun ta kendisiydi. Resimlerin önünde ilerlerken adeta Anadolu’da, köylerde bir gezintiye çıkıyorsunuz, bir salon Anadolu dolu. Toprak Anadolu’nun toprağı, kadınlar, erkekler, çocuklar Anadolu’nun insanı. Figürler o kadar gerçek ki, resmin içerisine girme isteği oluşuyor insanda. Katman katman çizilmiş Anadolu toprağını öpmek, ekin biçen ağabeyin kasketini başınıza takıp ekin biçmek, üreten çalışkan Anadolu kadınıyla sohbet etmek, yüzleri kararmış çocukların başlarını okşamak, koyunları öpüp, koklamak istiyorsunuz adeta. Resimlerde pastelleşen renk ve ufalan figürlerle oluşan muhteşem derinlik, sizde Anadolu topraklarında ufka doğru koşma isteği uyandırıyor. Resimlerde ne yok ki: Emek var, kadını, erkeği, çocuğu ile birlikte, güneşten kararmış yüzleri ve kocaman elleriyle çalışan, üreten Anadolu insanı var, dayanışma, yardımlaşma var, aile birlikteliği var, hayvan sevgisi var, doğa var. Hele bir resimde biçtiği ekini bayrak gibi havaya kaldıran kasketli adam figürü çok etkileyiciydi. Kadınlar, Süleyman Karakul’un resimlerinde ayrı bir güzel çizilmiş: Ekin biçen, toplayan, tarlada bebesini emziren, koyun sağan, bakraç taşıyan kadınlar, güneşten kararmış yüzlerinde emeğin, beraber üretmenin, çalışmanın, dayanışmanın aydınlığını taşıyorlar. Kimi zaman elini çenesine koymuş, düşünen, hüzünlü kadınlar da var. Süleyman Karakul’un resimlerinde sadece resim yok, türkü var, şiir var, öykü var, roman var. Resimlere bakarken, aklınıza, kulağınıza Veysel’in ‘Benim Sadık Yarim Kara Topraktır’ türküsü geliyor, Ali Yüce’nin ‘Mürselekli Kadınlar’ şiiri Ruhi Su’nun sesinden geliyor. Fakir Baykurt’un, Mahmut Makal’ın, Orhan Kemal’in eserlerinden bir kesit görüyorsunuz sanki resimlerde. Burnunuza Anadolu toprağının, emeğin, üretmenin kokusu geliyor, elinizle toprağı okşuyorsunuz sanki. Süleyman Karakul’un resimleri sadece göze değil, tüm duyulara hitap ediyor. Süleyman Karakul, Anadolu insanının, doğasının ressamı, resimlerinden bu hemen anlaşılıyor. Belli ki Anadolu’yu çok iyi tanıyor. 1952 yılında Sivas, Şarkışla, E. Hüyük köyünde doğmuş sanatçı. Uzun yıllar büyükşehirde yaşamış olmasına rağmen, özünden, Anadolu’dan hiç kopmamış belli ki. Sanatını bu topraklara, bu toprakların insanına yaslamış. Resimde, müzikte, edebiyatta ve sanatın her alanında ayaklarımız önce bu topraklara basmalı görüşündeyim, Anadolu bir kültür hazinesidir. Sanat galerisinden çıkıp, büyükşehrin yalnızlığına, gürültüsüne, kaosuna yeniden katıldığımda, bir saat de olsa Anadolu’nun güzelliğine dalabildiğim için kendimi mutlu hissettim, bir resim sergisinin beni bu kadar etkileyeceğini hiç düşünmemiştim. Cumhuriyetimizin 100. yılında, sanat yaşamının 50. yılını kutlayan değerli Türk ressamı, sanatçı Süleyman Karakul’a sanatında nice yıllar diliyorum, O’nu yeni keşfetmenin ayıbıyla. Not: ‘Yalnızlık ve Gürültü’ isimli öykü kitabım kitapyurdu.com internet sitesinde satıştadır. İlgilenen dostlarımıza duyurmak istedim. Hasan Murat Doğan
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR