Kitabın adını duyar duymaz, bunu ben yazacağım diye atıldım: İki kedi annesi ve sanat tarihine ve özellikle resme meraklı biri olarak bu benim işim! Kitabın adı “21 Kedide Sanat Tarihi”. Zaten kitabın tanıtımında da “kedileri ve sanat tarihini seviyorsanız bu kitap tam size göre” yazıyor. Kitapta zaten iş yaşamında sadece kedi üzerine çalışan Nia Gould’un 21 kedi için yaptığı illüstrasyonlar var. Ve bu illüstrasyonları Diana Vowles ve Jocelyn Norbury “etlendirmiş” yani o illüstrasyonları yorumlamış, yazmış. Türkçesi de Ebru Berrin Alpay’a ait. Belli ki yazarlar da illüstratör de kedi seviyor. Zaten kedi sevmemek mümkün mü? Nasıl da kendine özgü bir canlı. Bir kere her cinsi ayrı güzel, çok estetik. Çok özgür ruhlu. Çok cool! Çok kişilikli. Her biri başka bir dünya. Kimseyi umursamaz, kimseyi takmaz, sevdikleri vardır, onları seçer, sever, kendi istediği kadar yaklaştırır yanına. Sevgi arsızı değildir, lütfettiği zaman sevebilirsiniz onu, istemezse asla. Yaşadığı evin sahibidir, kararları o verir ve asla istemediği şeyi yaptıramazsınız. Kimi sosyaldir, kimi kalabalıktan, sırnaşanlardan hoşlanmaz. Çok da yetenekli, hızlı koşar; çevik: Yüksek atlar; cesur, köpeklere kafa tutar. İşte bütün bu özellikleri belli ki kitabın yaratıcılarını da çok etkilemiş ve kediler üzerinden bir sanat tarihi kitapçığı hazırlamışlar. Ama bu özelliklerini değil, sadece güzelliğini kullanmışlar.

MAGRİTTE’TEN DALİ’YE...

Sonuç olarak bu bir kedi kitabı değil, kedilerin görselliğini kullanan bir sanat tarihi kitabı! Sanat akımları sırasıyla 500’lü yıllardan, Antik Mısır’la başlayan eşleştirmeler 1988’li yıllarda Genç Britanyalı sanatçıların kedileriyle bitiyor. Antik Mısır’da kedilerin ne kadar önemli olduğu malum. Bir tür tanrı. Kitabın özelliği, bir sanat akımını anlatmak için kullanılan kedi illüstrasyonunun yerleştirildiği iki sayfanın ardından gelen iki sayfada o illüstrasyonu oluşturan bütün ayrıntılar, kediden soyutlanıyor ve tek tek özellikleri anlatılıyor, adeta kedi soyutlanıyor. Bu güzel tasarım için Bülent Erkmen ve Barış Akkurt’a teşekkür etmek gerekiyor herhalde. İlk kedi, Mısırlı; oradan Bizanslı kediye geçiliyor. Rönesans kedisi olarak Mona Lisa’ya benzetilmiş kedi en az hoşlandığımdı, çok zorlama olmuş. Çok yakın olmadığım halde Fovizm’i temsil eden kediye ise bayıldım. Resimde en sevdiğim akım olan Sürrealizm’i anlatan kedi de en sevdiğim desen olmadı. Oysa Magritte’in o her resminde yer alan siyah melon şapkası, Miro’nun yıldızlı gökyüzü, Dali’nin bıyıkları, ne ararsan var. Ama sanki tam bir sürrealizm değil. Simgecilik diye çevrilmiş olan sembolizmi yansıtan kedi ise pek havalı. Kübik kediyi, grafiti kediyi sevdim. Ama asıl ve en çok, bu sanat akımlarını anlatmak için yapılan soyutlamayı sevdim. Kediye, bıyığına, kuyruğuna bakayım derken kitabı yalayıp yutuyor ve bir saatte farkına bile varmadan 21 sanat akımı üzerine bilgi ediniyor, bir müzeye gittiğinizde, bir sanat eseri gördüğünüzde anlamak ve hatta anlatmak gibi bir imkâna sahip oluyorsunuz. Ve tam da bu nedenle, aslında kedileri ve sanatı sevenlerin değil, herkesin edinip okuması uygun düşüyor. Özellikle yaşsız bir kitap bu. Ergenlikten başlayarak her yaştan okuru olabilir, zevk ve bilgi verir. Hatta böylece resim ve sanat tarihine merak sarabilir, başka akımları ve onları yansıtacak kedileri siz kendiniz düşünebilirsiniz! Zaten Nia’nın yaptığı kedili başka ressamlar yok değil. VakıfBank Kültür Yayınları’ndan.

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)