Son Dakika



 

Hayat süregiderken birden bu düzeneği kıran, değiştiren, dönüştüren toplumsal hamleler ya da çöküntüler yaşanır. Büyük dünya savaşları, katliamlar, baskı ve zorbalığa karşı halk kalkışmaları, rejim değişiklikleri, toplumsal hayatın yenilenmesi... Bütün bu değişim habercileri, sanatçıyı ve kendi iç ritmi ile sanatı da etkiler. Shakespeare'den bahsedeceksek yarım yüz yıl tahtta kalmış I. Elizabet döneminde olan bitenden konuşmadan olmaz. Modern Rus edebiyatını Ekim Devrimi'nden bağımsız değerlendiremeyiz. 20. yy sanat akımlarını, dünya savaşını ayrı tutarak okuyamayız. Egzistansiyalizmden bahsederken II. Dünya Savaşı'nın yarattığı çöküntüyü es geçemeyiz. Brecht estetiği üzerine söz alırken Nazi katliamlarını göz ardı edemeyiz...

 

2013 yılında sanatta olan biten üzerine söz açıldığında da Gezi Direnişi hesaba katılmadan hiçbir şeyi doğru okuyamayız.

 

Siyasi manevralarla günü kurtararak denizler ortasında güvertede gemi fotoğrafı yakan iktidarın ahlak üzerinden yaptırımları, ayrıştırısı dili, halkı yoksullaştırıcı neoliberal politikaları, şiddeti ve sanata dair baskıları; sanatçıları, özellikle tiyatroları diken üstünde uykusuzluğa mahkûm etmiştir. İktidarın baskısı, şiddeti, öldürümleri karşısında susmayan Cumhuriyet tarihinin en kitlesel kalkışması Gezi, her gün artan ve hiçbir siyasi ideoloji ile doğrudan ilişkisi olmayarak bir ayrışmaya da yol açmıştır.

 

İktidarın getirdiği büyük ga'nimetlerin elden gideceği korkusuna kapılan medya ve sanat çevresi(!) Gezi'ye karşı yalanlarla dolu yazılar, dosyalar hazırladı, imzalar attı, aynı manşetleri yazdı, ilanlar verdi. Özellikle sanat/edebiyat çevresinde derin bir ayrışma oldu. Estetik üzerinden süregiden sanat üretimi, dergilerdeki bir aradalık çirkin sözlerle ve ağır hakaretlerle taraf/karşı taraf olmaya mecbur kılındı. Zulm karşısında zalimden yana olmayı seçen iktidardan nemalanan mülk düşkünleri, saldırıyı aşıp jurnallemeye geçtiler. Gezi üzerine kim nerede, kime, ne dedi dosyası yapıp devlet kurumlarına bir dilekçe eşliğinde arz ettiler.

 

Gezi'ye katılan şair/yazarlar, iktidarın eteğindeki taşları toplayanlarca isim isim hedef gösterildi, işyerlerine mailler, yazılar yazıldı, şikâyetlerde bulunuldu, yetmedi Gezi karşıtı şiir antolojisi(!) hazırlandı. En arsızı da bir araya gelerek iktidarı savunmak için the times'a parayla verdiği yalanla bezeli bir metnin altına pek çoğu devlet memuru olanların imzalı ilanı idi.

 

Şiddete, ölümlere, gaza, göz çıkarmaya karşın Gezi, sarkastik bir dil ortaya koydu. Bu dil, sahici bir hayatın ortaya çıkardığı bir üretimdir. II. Yeni şairlerine yakın duran bu dil, zekâsı, derinliği, mizahı bünyesinde taşıması ile konvasiyonel pek çok tortuyu da kovdu. Şiirde, öyküde, romanda, tiyatroda doğrudan ve dolaylı olarak Gezi'nin yansıması gözüküyor.

 

100'e yakın Gezi'yi anlamak üzerine kurulu kitap yayımlandı. Onlarca dergi, Gezi özel sayısı yaptı. Gezi konulu oyunlar yazıldı, bunların birkaçı izleyiciyle de buluştu. Doğrudan üretimlerin dışında en çok dil bağlamında bir yeniliğe sürüklediğini göreceğiz, Gezi'nin.

 

Şimdi severek okuduğum kitaplardan, döne döne izlediğim filmlerden, yeni açılan Kadıköy'e ruh kazandıran Moda Sahnesi'nden, Tiyatro Seyirlik'ten ve kendini unutturmayan iyi oyunlardan, sahte çıkan Miro sergisinden, ölen ve doğan dergilerden bahsetmek isterim hiç şüphesiz. Ama benim için 2013'ün en önemli sanat olayı: Gezi'dir.

 

Gezi'den önce ve sonra diye bakıyorum yakın tarihi okumaya. Bu yüzden safları netleştirelim diyorum yine ve yeniden...

  

Cenk Gündoğdu

Gerçekedebiyat.com

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)