Son Dakika

abd-ye-savas-acmis-trablus-pasasi-uzerine-turkunun-hikayesi-713060.webp


Yemen yolu çukurdandır
Karavana bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir

Trablusgarp, Osmanlı’nın batı Afrika topraklarında bulunan Libya ve çevresine verilen bölgeyi içerir. Bölge Turgut Reis tarafından 1551’de Osmanlı topraklarına katıldı. Bölgenin yönetimi Osmanlı tebaası olan Karamanlılar tarafından yönetildi. 1700’lü yıllarda Osmanlı Afrika üzerinde ağırlığını yitirmeye başladığında ‘Dayı’ olarak adlandırılan yerel, Osmanlı’ya bağlı olmayan beylikleri tarafından idare edildi.

‘Dayı’lar Osmanlı’ya danışmadan ve yaptıklarının hesabını vermek gereksinimini duymaksızın kararlar almaya ve uygulamaya koyuldular. Bu keyfi yönetim o denli ileri gitti ki ‘Dayı’lar artık başka devletlerle de antlaşmalar yapmaya kadar vardırdılar işi.

Osmanlı bu keyfi yönetime 1835’yılına kadar müdahale edemedi, ancak bu yıldan sonra yeniden varlığını duyumsattı. Ne yazık ki Osmanlı ikinci kez 1900’lü yıllarda yeniden zaafa düştü ve bölgedeki etkinliğini bir kez daha yitirdi. ‘Hasta Adam’ olarak nitelendirilen Osmanlı’nın başına üşüşen İngiltere, Fransa, İtalya toprakları kendi aralarında paylaşmaya başlayınca, İtalya’nın payına da Trablusgarp düştü. İtalya siyasal birliğini geç kurmuş, kurar kurmaz sömürgecilik faaliyetlerine girişmişti.

Habeşistan’a saldırdı ancak başarılı olamadı. Bunun üzerine mutlak ağırlığını koyacağı başka sömürgeler aramaya başladı ki Trablusgarp bu iş için biçilmiş kaftan olarak orada duruyordu. Üstelik Trablusgarp, İtalya’ya yakındı, ticaret yolları üzerindeydi ve zengin maden yataklarına sahipti.

İtalya bu amacını gerçekleştirme için Osmanlı’nın bu bölgeyi ihmal ettiğini, Trablusgarp’ta yaşayan İtalyan tüccarlara kötü davrandığını ileri sürmeye başladı. Bu sömürge planında II. Abdülhamit’in tahtan indirilmesinden sonra sadrazamlığa getirilen Hakkı Paşa’nın Trablusgarp’a ilişkin yürüttüğü politikaların da payı oldu. Hakkı Paşa’nın en büyük yanılgısı Trablusgarp’ta bulunan Osmanlı tümenini Yemen’e göndermesi, tümenin mühimmatlarını da İstanbul’a getirmesiyle oldu. Tümenin Trablusgarp’tan çekilmesiyle bölge bütünüyle savunmasız kalmış oluyordu.

14 Şubat 1910’da İtalyanlar Fransa ve İngiltere’yi yanına alarak Trablusgarp ve Bingazi üzerinde imtiyazlar koparmak istedi. Bu talep Osmanlı Hariciye Nazırı Rıfat Paşa tarafından geri çevrilince, İtalya 23 Eylül 1911’de Osmanlı’ya bir nota göndererek İttihat ve Terakki’yi Trablusgarp’ta İtalya aleyhine politikalar yürüttüğü savını ileri sürdü. Bunu 28 Eylül 1911’de, yirmi dört saat içerisinde Trablusgarp ve Bingazi’nin tahliye edilerek İtalya’ya vergi verilerek, teslim edilmesini içeren ültimatom izledi. Hakkı Paşa bir kez daha yanılgıya düştü, 29 Eylül 1911 tarihli yazısıyla İtalya’nın Osmanlı toprak bütünlüğünü tanıması halinde istedikleri imtiyazların verileceğini bildirdi. İtalyan’lar imtiyaz değil, toprak istiyorlardı, aynı gün ikinci bir ültimatomla Osmanlı’ya savaş ilan edildi.

Bu savaş tarihe Trablusgarp Savaşı olarak geçti. İtalya Savaşı kazanacağından kuşku duymuyordu. Otuz altı bin kişilik bir İtalyan ordusu taarruza başladı, Trablusgarp sahillerini ablukaya aldı, Hamidiye Tabyası’nı işgal etti. Mevcut kuvvetlerine eklenen deniz kuvvetleriyle Humus, Bingazi işgal edildi. İtalya tam da düşündüğü gibi ciddi bir direnişle karşılaşmamıştı, Trablusgarp’ın işgali yalnızca dokuz gün sürmüştü.

Bu kısa süreli işgalde Osmanlı’nın Trablusgarp’a yeterince ilgi göstermemesi yatar. İşgal başladığında Osmanlı’nın kara yolu üzerinden asker ve mühimmat göndermesi de olası değildi. Üstelik var olanlar da geri çekilmiş, düzenli ordu Yemen’e kaydırılmıştı. Trablusgarp Vali Vekili Miralay Neşet Bey, bütün olumsuzluklara karşın direnmeye çalıştı. Elinde ordu olarak yönetebileceği Trablusgarp’ın yerli halkı olan Sünusiler ve henüz Trablusgarp’ı terk etmemiş az sayıda Osmanlı zabiti vardı. Miralay Neşet Bey’in Trablusgarp’ta var olanlarla oluşturmaya çalıştığı askeri güce katılmak üzere Anadolu’dan Mısır üzerinden gizli yollarla subay ve para gönderilmeye başlanıldı. Gizli yollarla Trablusgarp’a ulaşabilenler arasında Yüzbaşı Mustafa Kemal, Enver, Fuat Nuri, Fethi Okyar gibi isimler vardı. Mustafa Kemal Trablusgarp’a gazeteci kimliği ile gizlice gelebilmişti.

Sünusiler’i Ömer Muhtar, Trablusgarp Komutanlığını Miralay Neşet Bey, Bingazi Komutanlığını Kurmay Binbaşı Enver, Derne Komutanlığını da henüz yeni Kurmay Binbaşı rütbesine yükselen Mustafa Kemal kumanda ediyordu. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla İtalyan’lar Çanakkale’de ikinci bir cephe açınca, Trablusgarp’taki kuvvetlerinin bir kısmını Çanakkale’ye kaydırınca, Trablusgarp’ta büyük bir yenilgiyle karşılaştı. Bunun üzerine bölgedeki asker sayısını yüz bine çıkardı. Osmanlı ve yerel halkın gücü yirmi beş bin kadardı. Ocak 1912’de Bingazi de İtalyan’ların eline geçti. 1912’de bir yıldır devam eden Trablusgarp Savaşı’nda İtalya Trablusgarp üzerinde üstünlük sağlayamadı. 8 Ekim’de Karabağ Osmanlı’ya savaş ilan edince, başlayan Balkan Savaşı dengeleri kendiliğinden değiştirdi. Yenilgi kaçınılmazdı ve Osmanlı hiçbir koşul ileri sürmeksizin 8 Ekim 1912’de Trablusgarp’tan çekilmek durumunda kaldı. Trablusgarp yitirilince Osmanlı’nın Kuzey Afrika’da toprağı kalmadı, İtalya Ege Denize yerleşti ve Yunanistan’a verilene kadar on iki ada yitirildi.

Osmanlı-Trablusgarp savaşı ile ilgisi olmasa da Trablusgarp üzerine söylenmiş türkülerden biri Amerika Birleşik Devletleri’ne ilk savaş ilan eden. ‘Trablus Paşası’ olarak da anılan Karamanlı Yusuf Paşa üzerine yakılan türküdür.

“Aşağıdan Yusuf Paşam gelende / Düşmanına göğüs geren merd olur / Şahin kocasa da vermez avını / Aslı kurttur kurt yavrusu kurt olur.

Arap atlar yedim yedim yedeler / Olanca malımı talan edeler / Emek çekip yaptırdığım odalar / Korkarım ki düşman konar yurd olur.”

Bilinenlerin yanı sıra Ali Çağan’ın derlediği bir ağıt türkü de Yemen üzerinedir:

“Kara çadır is mi tutar / Martin tüfek pas mı tutar / Ağlayalım anam bacım / Elin kızı yas mı tutar

 Gitme Yemen’e Yemen’e / Yemen sıcak dayanaman / Tan borusu er vurulur / Sen küçüksün uyanaman

Yemen yolu çukurdandır / Karavana bakırdandır / Zenginimiz bedel verir / Askerimiz fakirdendir

 Gitme Yemen’e Yemen’e // Karışı’n toza dumana / Mektubunu sal kardaşım / Bacını koyma gümana

Tarlalarda biter kamış / Uzar gider vermez yemiş / Çöl Yemen’de can verenler / Biri Mehmet biri Memiş”

Ağıt türkünün ilkinin sözlerini de içeren Yaşar Kemal tarafından derlenmiş ikinci bir biçimi daha var:

“Kara çadır is mi dutar / Martin tüfek pas mı dutar / Ağlayanım anam bacım / Elin gizi yas mı dutar

Günden yanı soldu m’ola / Yerden yanı oldu m’ola / Memmedimin ala gözün / Garıncalar oydu m’ola /

Basma fistan kirlenirse / Başta püskül fırlanırsa / Ya kimlere baba desin / Senin bebek dillenirse

Getme Yemen’e Yemen’e / Garışın toza dumana / Mekdubunu sal gardaşım / Bacını goma gümana

Getme Yemen’e Yemen’e / Yemen sıcak dayanaman / Dang borusu er vurulur / Sen cahalsın uyanaman

 Getme Yemen’e Yemen'e / Yemen sıcak gayfa bişer / Esger talime çıkışın / Aceminin aklı şaşar

Tarlalarda biter gamış / Uzar gider vermez yemiş / Çöl Yemen’de can verenler / Biri Memmet biri Memiş”

Halit Payza
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler