Son Dakika

cem-karaca-tamirci-ciragi-1022024115105.jpg


Sıtkı Kardeşim

Yaklaşık iki pazardır erkenden senin söylediğin gazete bayiine gidiyorum. Aşağıda Salkım Söğüt Sokağı’na varmadan caminin karşısındaki gazete bayiinde her gazete mevcut, tüm dergileri de satıyor. Artık yaşlandık. Pazar sabahları dahil ev halkından önce kalkıyorum, çay demlenene kadar Sebat fırınından pide ekmek, 4 simit, dereotlu peynirli poğaça, Erciyes Pastanesinden su böreği, senin verdiğin adresten 4 gazete, 2 dergi. Çocuklar uyanıncaya kadar salondaki büyük kanepe, uzaktan kumanda, demli çay içmece, ayak uzatmaca, gazete okumaca, sağ elinle göbeğini kaşımaca.

Sıtkı Kardeşim

Pazar günü ev ahalisi yine saat 11’de kalktı, Cumhuriyet sucuğu ile sucuklu yumurta, Erciyes’den su böreği, tulum peyniri, Ayvalık zeytinyağı. Sonra hanımla çaylar alındı, tv karşısında gazeteler okundu. Daha sonra normal ev hali. Oğlan bilgisayarda, hanım bağırıyor; “Önce üstünü değiş, sonra bilgisayara otur.”, “Ufff tamam anne”. Evde tam bir örfi idare, teyakkuz hali, çamaşır makinesine beyazlar atılıyor. Elektrik süpürgesi ile bugüne kadar hiç görmediğim evin çeşitli köşelerinde temizlik yapılıyor. Evin hangi köşesinde bulmaca moduna geçsem, “ayağını kaldır oraları da alıcam, geç şöyle otur” türünden çeşitli fırçalar yeniyor. Kız da ders çalışıyorum ayağı ile elde cep telefonu, kulağında mp3 çalar, kitaba anlamsızca bakıyor. 10 senedir her Pazar aynı.

Kızın yatağına uzandım. (çarşaflar yıkanacağından o güne özel uzanacak bir yer bulmuşum). Bulmacaya bakıyorum. Kızım kulaklığını çıkardı. “bak baba Grup Bilmem Neyin söylediği Tamirci Çırağı diye bir şarkı, sen seversin, bir roman gibi anlatmış, çok hoş.

http://www.dailymotion.com/video/x2crkz9_cem-karaca-tamirci-ciragi-1975_music

Şarkıyı sonuna kadar dinledim ve kızımın bir buluş yapmasının hazzını yaşaması için bu şarkıyı bildiğimi söylemedim. Ben o Tamirci Çırağını yakinen tanırım. Tamirci Çırağı’nı, Grup Bilmem Ne denilen zıpırlar daha dünyaya gelmemişken dinlerdik. O zamanlar Cem Karaca’nın saçları uzun, şapkası yoktu.

Gönlüme bir ateş düştü yanar ha yanar, yanar
Ümit gönlümün ekmeği umar ha, umar, umar

Ben o Tamirci Çırağı’nı yakınen tanırım.

Benim babam madencilik yapardı. Senelerce Toroslarda çalıştı. Ben de bir zanaat öğreneyim düşüncesiyle, lisede okurken iki yıl bir mermer atölyesinde çalıştım. Blok kesip, perdah yapardım. Usta döşeme yaparken de, ben mermerleri inşaata taşırdım. İş bitip eve gideceğimiz zaman diğer çırak arkadaşlarla, dolaplarımızı açıp kıyafetlerimizi giyinirken hep “Tamirci Çırağı” aklıma gelirdi. Benden bir yaş büyük Osman vardı, giyindikten sonra “arkası puslu aynada tarardı saçlarını”,

 Sıtkı Kardeşim

Ben o Tamirci Çırağı’nı yakinen tanırım.

Tamirci Çırağı gerçekten ilginçtir. Ülkemizde yaşanan binlerce dramatik aşk öykülerinin, sınıf farklılıklarına ortam yaratan zihniyetlerin, prestijine kul olmuş duygu fakiri insanların, aşk için yollara düşmüş saf yüreklerin, onurları zedelenen sayısız insan katmanlarının acısını anlatan yürek sızlatan parça.

Tamirci Çırağı bir an için yerini ve sınıfını unutur, Elleri ak yumuk yumuk ojeli tırnakları, ayağında uzun etek dalga dalga saçları olan bir zengin kıza tutulur.

Şarkıda, davul bile dengi dengine çalar teması işlenir. Bittabi bunun “sınıfsal”, belki kimilerine göre “arabesk” anlatımı denebilir. Yine de 70'lerin o saflığı düşünüldüğünde ziyadesi ile yerine oturan bir şarkıdır ve kulağa her misafir olduğunda içi keyifle titrer insanın, garip bir keyifle.

 

Sıtkı Kardeşim

Ben o Tamirci Çırağı’nı yakinen tanırım.

Bazı şarkılar vardır, ancak ve ancak bir söyleyeni olur. Bu şarkıların, gavurların deyişi ile, “cover”larının yapılması ancak şarkının kötü bir kopyası ile sonuçlanır genelde. Ahan da "tamirci çırağı" buna en güzel örneklerden biridir. Teyzemin oğlunda vardı, plağı hala hatırlarım. İç kapağında İngiliz anahtarı resmi bulunan ve Cem Karaca - Dervişan.

"Ustama dedim ki bugün giymeyim tulumları" ve "Ustam geldi sırtıma vurdu, unut dedi romanları, İşçisin sen işçi kal giy dedi tulumları" dizelerinde öyle bir vurgu yapar ki o vurgu sizi yerden yere çarpar, içinizi ezer, kendinizi tamirci çırağının yerine koyarsınız.

Ben mermer atölyesinde çalışırken çıraklık yaptığımdan mıdır, işçilik yaptığımdan mıdır bilinmez bu şarkıyı severdim. Osman’dan sonra ben de arkası puslu aynada saçlarımı tarardım. Çünkü Topel dolmuşundan inip bizim eve yürüyene kadar, yol Zehraların evinin önünden geçerdi. O yoldan geçip, eve her gidişimde o arka pencereye bakardım. Fakat onun hiç pencereye çıktığını hatırlamam.

Sonradan öğrendim; onlar okullar kapanır kapanmaz, yazlıktaki evlerine giderlermiş. Ama ben iki yaz boyu o puslu aynada saçlarımı taradım ve o pencereye hep baktım.

Nadir Avşaroğlu
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler