odul-ya-da-armagan-uzerine-425157.webp


“Gözlerin açık olması, her şeyi görmekle sonuçlanmıyor çok zaman.”

Bu yargıya nasıl mı vardım?

Geçenlerde zeytin ağaçlarından topladığım birkaç kasa yeşil zeytini yüklenerek kasaba merkezine doğru inerken, yolda karşılaştığım ufak tefek, garip, yavaş hareket eden orta yaşlı bir tanıdığım şöyle dedi bana:

-Hadi hadi iyisin yine…

-Ne oldu?

-Bir değil, birkaç ikramiye peş peşe…  Yakında alacağız. Seviyorum paşamı.

-Bir değil birkaç tane ve sen paşayı seviyorsun, öyle mi?

-Evet, ne var bunda!..

Kuşkusuz beklemek ve dilemekle ömür tüketen birinin bakış açısıyla bakarsak, bunda bir şey yok ama benim için bu tür şeyler özgürlüğe ve kişilik şekillenmesine kasteden araçlardır ve kuşkuyla karşılarım.

Bir defa hiç kimse karşılık beklemeden, bir şeyi bir başkası için yapmaz. İnsan önce kendini sever… Çocuğumuzu bile onun içimize verdiği sevgiden dolayı severiz… Çiçekleri, bizi kendilerine hayran bıraktömür,zeytin,çiçekıkları güzelliklerinden dolayı güzel buluruz… Aynı şekilde eğer biri ötekine armağan sunuyorsa, onu ödüllendiriyorsa, bunu gücünü ve otoritesini artırmak için yapar.  (Tanrı, Cennet-Cehennem, bu savı destekleyecek birinci sıra en iyi örnektir…)  Daha açık söylersem, armağanlar, ödüller, bayramlar ve kutlamalar, yüceltici sözler ve övgüler bireyi ele geçirmek için yapılır… Bundan dolayı derim ki  “yastığım taştan olsun”  ama Noel Baba’dan hediyem olmasın. Paşanın ikramiyesi de paşanın olsun.

YAŞAM TUZAKLARLA DOLUDUR

İrademiz ve seçimimiz dışında içine atıldığımız her yaşam tuzaklarla doludur  ve muhatabı zayıf konuma düşürmek için kurulurlar. Armağanlar ve ödüller de tuzakların birer türevidir… Bunlar sahibine güç, zevk ve tatmin verirken, karşıdakini bağımlı konuma indirger ve onda alışkanlık geliştirmeye neden olur…  Mitolojiler, efsaneler, dinler, modern çağın ilişkileri, geleneksel ahlaki düzenlerin hepsinde benzer uygulamalar vardır ve insan, davranış ve düşüncelerini anlamlandırıp gerçeği oluşturmak yerine, yanlışı seçerek özgürlüğünü feda edebiliyor…

Yaşamımızın büyük kısmını tutku ve güdülerimizle yaşıyoruz. Oysa insan akıl bilinçle donanmıştır. ..  Bu insani özelliklerin başında gelir ve bizi ötekilerden ayırır. Böyleyse eğer kendi gerçeğimizin dışındaki yanılsamalara neden gerek duyuyoruz? .. Neden kuşku duyarak, inanmayarak gerçeği yakalamaya çalışmıyoruz?  En büyük ödül, insanın kendine ödülü değil midir?..

KİTAPLAR OLGUNLAŞTIRIR

Yakın gelecekte, bu dünyada olgunluğa erişmek pek olası görünmüyor. Şimdilik en iyi çıkış yolunun eğitim, öğrenme, kuşkucu bakış açısına sahip olmak ve kitaplarla içli dışlı olabileceğini söyleyerek bitirelim… Kitaplar,  olgunlaşmaya giden yolu güçlendirirler.

Haydar Uzunyayla
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler