Son Dakika

hikmet-temel-akarsu-tepem-11102024083521.jpg


 

Bilim-kurgu Türkiye’deki makus talihini henüz yenememiş çok önemli bir tür edebiyatı.

Her ne kadar zaman zaman distopik bazı romanlar ya da filmler fenomen olacak düzeyde popülerlik kazanıyorsa da yaygın bir bilim-kurgu okur-yazarlığına sahip olmadığımız çok açık. Ne zaman bilim-kurgu edebiyatından söz açmaya kalksak vizyoner birer yazar olarak Müfit Özdeş’den ve o kısa öyküler derlemesi Son Tiryaki’den, Zühtü Bayar’dan ve Atılgan serüveni ile Sahte Uygarlık romanından, Geyşa Android Şirketi’nden, bir de Orhan Duru’nun türün isim babası olmasından başka edecek fazlaca söz bulamıyorduk.

Ancak ülkemiz ve edebiyatımızın giderek dış dünyaya açılması ve dijital ağlar, sosyal medyalar ve yeni teknolojik araçlarla dünya geneline eklemlenmesi; yanısıra yabancı dillere aşina pek çok genç ve dinamik insanımızın ileri teknolojik gelişmeleri olağanüstü bir tutkuyla benimsemesi ve edebiyat ortamında yeni varyasyonların ortaya çıkması sonucunda bu durum hitama eriyor gibi.

Artık alttan alta gelişen çok kapsamlı, nitelikli, çeşitli ve yaygın bir bilim-kurgu edebiyatımız var.

Bu alanda öykü yarışmaları, roman yarışmaları, seçkiler düzenleniyor ve bunlara çok sayıda genç yazar katılıyor.

Romanlar, öyküler yayınlanıyor, siteler kuruluyor. Kısa film, uzun metraj film, video oyunları ve doğrudan video üretimi de almış başını gimiş durumda. Kısacası Türkiye’deki bilim-kurgu edebiyatı üzerindeki ölü toprağını atmakta ve en dinamik edebî tür olarak dikkat çekmekte.

Bilim-kurgudaki bu yayılma ve üretimdeki artış bazı çok nitelikli eserlerin de ortaya çıkmasına neden oluyor. Genel olarak bilim-kurgu edebiyatına mesafeli olan ve bu türü içselleştirmekte zorlanan Türkiye edebiyat ortamı bu alandaki gelişmeleri tam zamanlı izleyemiyor, anlayamıyor, gündeme taşıyamıyor.

Normal şartlarda, ileri bir ülkenin edebiyat ortamında fenomen olacak ve büyük satış rakamlarına ulaşabilecek çok değerli romanlar güç bela yayıncı bulabiliyor, zar-zor ilk baskısını tüketebiliyor.

Bu fasıldan olmak üzere söz açmak istediğim eser N. Can. Kantarcı’ya ait Tepemi·zdeki· Gölge.

Tepemi·zdeki· Gölge parlak bir bilim-kurgu yazarının doğuşunu muştulayan başarılı bir roman. Romanın Nicholas Roeg tarafından 1972 yılında yapılan, The Man Who Fell To Earth adlı, başrolünü David Bowie'nin oynadığı filmle tema benzerliği değerini eksiltmiyor. Bilakis yazar Can Kantarcı'nın orta sınıf Türk entelektüelinin argosuna, yaşam kültürüne, plaza diline, dijital çağ retoriğine ve Türk dilinin inceliklerine virtuozca haiz olması bambaşka bir zirve yaratıyor.

694 sayfalık, dolaylı alegoriler ve metaforlarla bezenmiş, edebî değeri yüksek eseri bir macera romanı gibi duraksamaksızın okumak mümkün.

Bu denli güçlü bir bilim-kurgu romanını edebiyatımıza kazandırdığı için yazar N. Can Kantarcı’yı kutlamak gerekir.

Roman baştan sona bir psikiyatristin terapi odasında geçiyor. Roman kahramanı başından geçenleri ve nasıl bu çıldırmış duruma düştüğünü terapisti ile paylaşırken ona eşlik eden kişi tüm bu işlerin başına gelmesine neden olan bir humanoid (?) olan karısı Sude. Usta bir romancı gibi eserin başından beri Sude’nin dünyaya düşmüş bir uzaylı olduğunu saklamayı bilen yazar merak unsurunu ayakta tutarak eserini cerbezeli kılıyor. Yazar olmak isteyen ve bu uğurda nice nice şeyleri feda eden roman kahramanımız ikinci evliliğinde son derecede yetenekli ve güzel, anlayışlı, uyumlu harikulade bir kadına çatar ve mutlu bir evlilik yaşamaya başlar. Yazar olma tutkusu ve daha rahat çalışabilecek olma imkânına kavuşması dolayısıyla her şeyin neden bu kadar mükemmel gittiğini sorgulamaz ve günü yaşar. Fakat büyük hedefleri olan karısı Sude giderek baş kahramanımızın aile mesleği olan kunduracılıktan başlayarak son derecede başarılı bir endüstri kurar. Fakat kurulan bu endüstrinin çok farklı gizli amaçları vardır.

TEPEMİZDEKİ GÖLGE’NİN ÖNEMİ

Bundan sonrasını anlatmak romanı okumak isteyenlerin zevkini kaçırabilir. Burada duralım ve Tepemizdeki Gölge’nin neden önemli bir eser olduğuna odaklanalım.

Bir defa romanın bilim-kurgu kültürünü yüksek volümle ve olgunlukla ülkemiz edebiyatına taşımasının ötesinde çok yönlü edebî zenginlikler içerdiği görülmekte.

Bilhassa akıcı anlatım, dil kullanımındaki ustalık ve bunu şova çevirmeyen doğallık, bilim-kurgu kültürünü yerellikle bağdaştırırken gösterilen maharet ve bayağılaşmaktan uzak duruş, yazarların dünyasını anlatırken gösterilen samimiyet ve çıplaklık, güncel entelektüel argonun ustalıklı kullanımı, erkek cinselliğinin tezahürü betimlenirken gösterilen etkileyici feraset ve ancak uzmanların kavrayabileceği dolaylı siyasal göndermeler eseri yüksek edebiyat konumuna taşıyor.

Tüm bu nedenlerden dolayı Tepemi·zdeki· Gölge, sadece bir bilim-kurgu eseri olarak görülemez. Çok daha ileri boyutta kapsayıcı bir roman olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Hatta hatta biraz daha ileri bir iddiada bulunularak gelecekte bu tür gündelik bilim-kurguların edebiyatın ana gövdesini oluşturacağını söylemek mümkün.

N. Can Kantarcı, post-modern edebiyat ortamının zehirlediği, sahtelikler ve oyunbazlıklarla dolu metinlerin çok ötesinde bir yazınsal serüvene ortak ediyor bizi. Yazdıkları içten içe bir yazarın derin kalp sızılarını, duygusallığını ve idealleri peşindeki perişanlığını ve naifliğini etkileyici bir şekilde yansıtırken kendi alanı olan bilim-kurgu’da da yetkin bir bilgi birikimi ve maharet sergiliyor.

Bunlardan hangi birini sayalım? Birçok genç yazarda asla ve asla göremediğimiz okunaklı metin oluşturmak, güncel-yerel dili argosu ve olanca sevimliliği ile organik bir şekilde kullanmak, tümce ve paragrafların liyezon yaparak akıcılık sağlaması, sade bir dille de karmaşık düşüncelerin verilebileceğini göstermek, genç yazarlarda “illallah”(!) dedirtecek kadar çok sık rastladığımız “Ben var ya ben!” söyleminden uzak durarak bizleri ağdalı pasajlara boğmamak ve kurgudaki başarısını Türk dilinin oylumlarıyla donatmayı bilmek…

Tepemi·zdeki· Gölge çorak bir iklimde açan nadide bir çiçek gibi.

Tuhaf olansa bu denli nitelikli bir bilim-kurgu eserini basan yayınevinin yazarın ikinci kitabını başka bir yayınevinden çıkarmasına sessiz kalması.

Tepemizdeki Gölge N. Can Kantarcı Roman Alfa Yayınları 694 sayfa

 

Hikmet Temel Akarsu Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler