Dikey bir kompozisvon. Arka planda tezekle sıvanmış bir duvar. Duvarın üst kısmında, çerçeve çizgisine çok yakın el örgüsü bir sepet asılı. Sepetin içinde bir beyaz güvercin var. Güvercinin hemen sağında bir iğ asılı. Çerçevenin sol kenarında demir parmaklıklı bir pencere çatlaklar içindeki duvara öylesine yerleştirilmiş gibi duruyor. Kompozisyonun altında ise çizgili gömleği, sık saçları, gür bıyıkları ve keskin bakışlarıyla bir adam ve yanında, bakır bir su taşıyla birlikte duran el işlemeli bir toprak testi yer alıyor.

Sözünü ettiğim kompozisyon, 1979 yılında Diyarbakır'ın bir köyünde çektiğim bir kuşçunun fotoğrafı. Yine aynı yıl İstanbul'da düzenlediğim sergimle ilgili yayınlanan eleştiri yazılarının birisiyle’ birlikte yayınlanmıştı bu fotoğraf. Yayınlanmıştı ama, pencerenin hemen üstünden kesilerek. Yani kuşsuz. Ve fotoğrafın altında “sergide yer alan kuşçu fotoğrafı" yazısıyla birlikte. Oturan bir adam. Ne kuş var ortada ne de kuşçulukla ilgili başka bir şey. Sonuç: kuşa çevrilmiş bir kuşçu fotoğrafı. Gerekçe ise kaş yaparken göz çıkarmak gibi bir şey: "Sığmadı, yazıyı kesmemek için fotoğrafı kestik."

şahin kaygun

Çok sık karşılaştığımız bu olay madalyonun bir yüzü. Bir de diğer yüzü var. Bir kişi ya da bir olayla ilgili olarak fotoğrafçılardan istenen fotoğraflar istenildiği gibi kesip biçilirken, başka bir zaman, başka bir yazıda kullanılması da söz konusu. Üstelik izin istemek gibi bir görgü kuralına da uyulmadan. Bir de bunlara, altına imza koyulmadan yayınlandığını ekleyiniz. Bu kadarı da fazla diyeceksiniz; demeyiniz. Dahası var. Sıra geldi arşivinize gökten inmiş gibi bakılan bu fotoğrafınızın yayın bedelini almaya. Böyle bir şansınız çoğu kez yok. Fotoğrafçı kamu yararına çalışan kişi demektir böyle durumlarda.

"Bir fotoğrafın sözü mü olur?“ düşüncesiyle yüzüne gülen insanlarla karşılaşınca neye uğradığınızı şaşırırsınız. Bu arada şanssızlığınız üstünüzde ve fotoğrafınız hiç de aynı düşünceleri paylaşmadığınız bir yazıyı süslüyor da olabilir. Böyle durumlarda şansınıza güvenmekte hata edeceğiniz gün gibi ortadadır. Çünkü kötü ya da karşısında olduğunuz görüşleri savunan bir yazıyı süsleyen fotoğrafınızın altında imzanız mutlaka koyulacaktır. Bazen başka bir imza da olabilir bu. O zaman da şanslı olup olmadığınıza karar verin bakalım. Emek ürünü fotoğraflarınızın, 'emeğe saygı' saygı sloganlarıyla süslenen gazete ve dergilerde bu davranışı görmesine de üzülmeyeceksiniz (!) üzülürseniz eğer size çok yakışan insanlar bulabilirsiniz karşınızda.

Neresinden bakarsanız bakın olayın tutulacak yanı yok.

Hep böyle mi sürecek? Elbetteki hayır. Hep böyle sürmesi için hiç bir neden yok. Zamanla bazı kurallara alışmak zorundadır bu insanlar.

Tomris Uyar, geçen ay "Bir Yazı Versenize" başlığıyla yayımlanan bir yazısında, “Sanırım, önümüzdeki yıl edebiyatçıların yıllardır biçilmeyen pahayı kendilerine biçmek zorunda kalacakları bir yıl olacak. ‘Bir yazı verir misiniz?’ sorusuna yanıtı 'Ne koşullarda', olacak.

Yalnız edebiyatçılar için değil. Sözgelimi bir fotoğrafçının üstlenmek zorunda kaldığı harcamaları hiçe sayıp bedava fotoğraf kopartmaya çalışan ansiklopedicilerin, dergicilerin karşısında fotoğrafçılar da karşı koşullarını ileri sürecekler.

Kimse yazısının, şiirinin ve fotoğrafının yayımlanmasına sanıldığı kadar bayılmıyor; Bunun bilincine varılmalı artık" diyor. Bu sözler Tomris Uyar'ın emeğe, hele hele sanat emeğine olan saygısının bir küçük yansıması.

 Ve biz, bu saygıyı herkesten bekliyoruz. saygı,yalnız,edebiyatçıEn başta da "emeğe saygı“ diyen yayın organlarından.

Şahin Kaygun
(Gösteri, Eylül 1983)
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)